16 Ağustos 2012 Perşembe

Hava Hüzündioksit Olunca, İçimden LaNgAdAnk Yazmak Geldi...


şimdi oturdum bilgisayar başına.. canım içimden ne gelirse yazmak istiyor.. anlarsın ya.. parmaklarımdan ne dökülürse.. bırakacam sözcükleri şöölee.. nebileyim... kendimin yalın halimle.. şimdi böyle yazınca.. aklıma metin üstündağ geldi iyi mi.. beni soran olursa.. madde E şıkkı der ya sözgelimi..  seviyorum  metin üstündağ'ın langadank'larıyla oynamayı ne yapabilirim.. tamam.. metin üstündağ  langadanklarını  kendime uyarlasam.. misal şöyle başlasam.. desem ki.. ömrümün bir yerinde köyümde ofisteyim.. hava hüzündioksit.. bir yeryüzü perşembesi yaşıyorum amorti.. taksimetrem pişmanlıklar yazıyor.. tamam işte.. böyle.. çok sevdim.. aklıma gelenlerle devam edeyim.. masada bir kitap duruyor.. son günlerde  james joyce'un sanatçının bir genç adam olarak portresi adlı kitabını okuyorum..  son bölümüne geldim..  yarı otobiyografik bir roman..  türkçe'ye murat belge çevirmiş.. gelecekte yazar olacak james joyce'un çocukluk ve ilk gençlik yılları anlatılıyor.. nasıl baskıcı bir aile..  fena halde din taassubu sahibi bir okul ve  koyu katolik irlanda ortamı anlatamam.. kitapta, günah işleyince cehennemde başa gelecek vaziyetleri anlatan bölümleri okuyunca.. dışarıya çıkmak, hatta nefes almak istemiyor insan...  hele o körpecik yaşında bu muhabbetlerle büyüyen çocuğun duygularını okuyunca.. hele hele her şeyin günah sayıldığı  durumlardan  kaçınmak için tüm duyu organlarına yaşattığı işkenceleri okuyunca.. ahh.. feci.. feci.. okudukça.. sanki romandaki kahraman stephen dedalus yerine o duyguları sen  yaşamış gibi oluyorsun.. öyle böyle değil.. çok etkileyici bir kitap.. daha bitmedi.. bitirince enine boyuna yazarım belki.. bak işte yazımın tam  burasına gene metin üstündağ'tan bi langadank'ı eklemek içimden geldi.. şöyle.. off.. çok sıkıldım yahu.. ikinci kanalı yok mu bu hayatın.. yoksa.. yaşamıyoruz da.. yalnızca resimlerine mi bakıyoruz dünyanın..  inan araya bu langadankı  yazmak.. bana ilaç gibi geldi..



bak şimdi.. bu kitabı okuyup genç bir insanın yaşamının.. ebeveynler.. öğretmenler.. gelenekler.. ağır din baskısı nedeniyle.. nasıl çileli bir sürece döndüğünü.. eğer kendisine bağlanan at gözlüğünden silkelenip kurtulmazsa.. yaşamının sonuna kadar nasıl etkileyebileceğini düşününce.. bir vakitler izlediğim bazı filmler aklıma geldi..  çoğunluk adlı film sözgelimi..   bu filmdeki  geleneksel, baskıcı baba karakteri nedeniyle,  annesinin deyimiyle.. hayatında bir defa bir şeyi sonuna kadar istemeyi bilmeyen bir çocuk mertkan'ın, o acınacak halini  yönetmen o kadar  güzel sinemaya aktarmış ki.. etkilenmemek mümkün değil.. sonra özgürlük yolu'nda gene aile sorunları nedeniyle genç alexander supertrup'un vaziyeti.. özgürlük yolunda, alexander ruhunu kurtarmayı bilmişti..  istediği hayalin peşinden gidebilmeyi becerebilmişti bari.. ya siyah kuğu'daki güzel balerin nina..  hatırlasana..  nasıl aşırı kontrolcü bir anne modeli vardı bu filmde.. ve neticede ortaya çıkan şizofrenik bir kız evlat..  nina..  daha önce izlediğim bu üç film.. ve şimdi okumakta olduğum james joyce'un kitabı.. sanatçının bir genç adam olarak portresi.. herbiri baskıcı ebeveynlerin ve de yasaklayıcı toplumların yarattığı insanların halini yüzümüze şamar gibi vuruyor.. gerçek dünyada yok mu bunların örnekleri.. çoookkk...  ne yazık ki çoğunluk olduğunu söyleyebilirim..  söyler misin.. gene metin üstündağ langadank'ı anmayayım da ne yapayım şimdi.. belki de film icabı her şey.. bu dünya bu insanlar.. belki..


12 yorum:

  1. teşekkürler bu güzel paylaşımın için.. tam ilgi sahamda olan konular.. bu kitabı da filmleri de not aldım.. aile toplum gelenek din baskıları pek çoğumuzun yabancı olmadığı şeyler ne yazıkki...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Serkan, her biri nefis... Garanti veririm yani:)
      Sahiden çok mühim filmler ve kitaplar.

      Sil
  2. kitabı ve çoğunluk filmini merak ettim.

    bir de bu hayatın başka bi kanalı var da birileri saklıyorsa öğrendiğimde fena olur.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cem, Özgürlük Yolu'nun da illa izlemenizi öneririm.

      "bir de bu hayatın başka bi kanalı var da birileri saklıyorsa öğrendiğimde fena olur.:)" demişsiniz ya... Metin Üztündağ ne diyor:))

      "off.. çok sıkıldım yahu.. ikinci kanalı yok mu bu hayatın.. yoksa.. yaşamıyoruz da.. yalnızca resimlerine mi bakıyoruz dünyanın.."

      Sil
  3. Hayatın ikinci kanalı var da... geçmesi riskli biraz :)

    Bu arada Into the wild kitabı, filmi ve eddie vedder'im müzikleri ile görsel işitsel ve edebi yönden beni mest etmiş bir filmidr. Soruıları bol bir kitap... Mesela o çocuk da ikinci kanala geçenlerden....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vladimir, ne düşündüm niliyor musunuz? Hayatın çok kanalı var aslında.
      Hayal kur, hayal ettiğin gibi bari hayalinde yaşa:) Mesela...:)

      Gelelim Özgürlük Yolu'na. Hey, Alexander Supertrup'in ruhu keşke bende de olsa derim başka bişey demem mesela...

      Sil
  4. Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi'ni bekliyorum ben de kargodan. Bugün yarın gelecek. Kendime bayram hediyesi ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kafekitap'a mı sipariş verdin yoksa Ceren:) Eğer öyleyse çok sevinirim gerçekten:))

      Sil
  5. o ortamdan bir james joyce cikmis ya.. o nasil olmus iste o beni cezbediyor..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ceremus, zaten dikkat ederseniz öyle ortamlarda büyüyenlerden büyük yazarlar çıkıyor.

      Sil
  6. En sevdiğim yazarların başında gelen James Joyce'un "A Portrait of the Artist as a Young Man (Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi)" kitabı gerçekten de dünyanın görüp görebileceği en sağlam modernist kitaplardan biri bence. Joyce üstüne ne desem boş; çünkü kendisini tam olarak analiz etmek için bir ömür yetmez. Yazdığı her cümlede, her kelimede ayrı bir referans ayrı bir anlam var. Öyle ki yazarın en büyük yapıtı "Ulysses"in Türkçe'ye çevrilmesi tamıtamına kırk yıl sürmüş. İnanılır gibi değil. Ama gerçek bu. Zaten kitabı okuyan ya da okumaya çalışan diyelim her insan bu sürenin anlaşılabilir bir süre olduğuna kanaat getirecektir.

    Eğer kitap hoşuna gittiyse yine aynı yazarın "Dubliners (Dublinliler)" adlı romanını öneririm. "A Portrait of the Artist as a Young Man"deki kadar referanslar ve imgelerle bezeli bir kitap değil belki ve evet bilinç akışı tekniği de kullanılmıyor; ama şuna emin olabilirsin "Dubliners"daki kısa öykülerin her biri üzerinde konuşulmaya değer öyküler. Hele ki kitabın son öyküsü olan "The Dead".. Aklıma mıh gibi işlemiştir.

    "Ulysses"i ya da "Finnegans Wake"i öneremiyorum; çünkü gerçekten sabır isteyen kitaplar. Hele ki ikincisi.. Zaten onun Türkçe çevrimi yok ve Joyce'u da orjinal dilinden okuması cidden zor. "Ulysses"i de okuyacaksan mutlaka kitabın çevirmeni Nevzat Erkmen'in "Ulysses Sözlüğü" kitabını da yanında al.

    "A Portrait of the Artist as a Young Man"ne geri dönecek olursam, bence çeviri o kadarda iyi değil. Evet, Can Yücel'in berbat "Great Gatsby" çevirisi kadar da değil; ama yine de yeterli olduğunu düşünmüyorum. O yüzden önerim eğer fırsatın varsa kitabı bir de orjinal dilinde oku. D&R'da kelepir fiyata bir James Joyce kitabı satılıyor. 30tl. İçinde Joyce'un BÜTÜN ROMANLARI mevcut. Almanı öneririm.

    Kitapta beni en çok etkileyen yazında da belirttiğin cehennem tasviri. Gerçekten o sayfaları okurken kendimden ve insanlıktan utandım. Kendimi çok küçük hisettim ve ben de Dedalus'un hissettiğini hissettim. Oldukça karamsar ve korkunç bir tablo. Nefes almadan okudum desem yeridir. Ayrıca Dedalus'un plajda yürüdüğü ve bir kız gördüğü sahne de bence çok etkileyici ve akılda kalıcıdır. Oradaki Hz.Meryem imgesi inanılmaz !

    Velhasılkelam lafı uzattım :D Ama mazur gör beni. Benim bu dünyada sığındığım yazar sayısı azdır. Çok azına kendimi teslim edebilirim ve Joyce da bu "küçük" grubun vazgeçilmezlerinden. Bana vakit ve yer verin, Joyce ile ilgili çenem ağrıyana kadar konuşayım. Hayatından tutun da eserlerine kadar.. Her şekilde konuşmaya tartışmaya açığım ve açım :) Umarım yorumum sıkıcı bulunmaz.

    Zihin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Zihin,
      Şahane bir paylaşım olmuş. Üzerine ne söylenir inanın bilemedim:)
      Yoo, ben bu kadar donanımlı değilim. Ama yazdıklarınızı tekrar tekrar okuduğumu bilmenizi isterim. Çok teşekkür ederim. Lütfen, istediğiniz kadar yazın. Severek ve tüm merakımla okurum. Dablinliler'i almıştım.
      Henüz okumadım. Uzun zamandır okumak için kitaptan davet bekliyorum.
      Ama tık yok Zihin. Bence daha beni yeterli görmuyor Dablinliler:)
      Du bakalım. Kitabı elime alıp, "eee,zamanı gelmedi mi?" diye sormaya
      niyetliyim:) Sağolun.

      Sil