Genel Sigorta'nın Gala Gecesinde, Emel Sayın çıkınca sahneye, Türk Sanat Müziğini ne kadar özlediğimi farkettim. Emel Sayın, tam "Geçse de gençlik çağım / Boş kalsa da kucağım / Sözümü tutacağım / Adını anmayacağım" diye şarkı söylemeye başlayınca ben koptum, gene daldım gittim bambaşka dünyalara...İzmit'li olup, yaşı bana yakın olanlar hatırlayabilirler anca, şimdi Sanat Sokağı'nın olduğu yerde, eskiden Oğuz Bahçe Sineması vardı. "Açık hava sinemasıydı. Çekirdek kabuklarını yerlere attığınız, tahta sandalyeli, iki günde bir filmin değiştiği, bazen ‘iki film birden’ olan, yağmur yağdığında filmin yarıda kaldığı sinemalardan yani. Film aralarında Modern Talking çalardı hep. You’re my heart, you’re my soul… Comenchero, Live is Life çalardı sonra. Bazen de Türkçe şeyler… Ayağıma bastın çocuk, çok kötü bastın çocuk, çocuğum olur çocuk…" gibi anlatır ya bazı yazarlar, işte o sinemalardan... Ben ortaokula başlayacağım yıl bu sinamaya bitişik bir apartmana taşınmıştık. Birinci kattı. Evin sinemanın bahçesine doğru uzayan, sanki sinemanın locası gibi duran bir balkonu vardı. Bu kesinlikle bana bir armağandı. Sinemayı işte ben bu evde sevmiştim. Film seyretmeye bayılırdım. Gözlerim okadar bozuktu ki tam beş numara. Haftada iki film değişirdi. Her akşam aynı filmi seyretmekten bıkmazdım. Annem gözlerimin bozukluğunu her akşam film seyretmeme bağlardı. Çok kızardı. Gizli gizli seyrederdim ve anneden gizli yapılan her şey ne keyif verirdi insana...
Emel Sayın'a nasıl hayrandım. Hem şarkılarına hem de sinemadaki duruşuna. Engin Çağlar'la oynadığı Feride, Cüneyt Arkın'la Rüzgar şimdi aklıma gelenler bir anda... Ama en çok Tarık Akan'la çevirdiği filmlere hastaydım. Mavi Boncuk mesela. Altı arkadaş - Tarık Akan, Zeki Alasya, Metin Akpınar,Halit Akçatepe, Minür Özkul, Kemal Sunal- Emel Sayın'ın çalıştığı bir gazinoya giderler. Paraları yetmeyince hesabı ödemeye yemekten sonra,bir güzel dayak yerler.Bunun üzerine intikam almak için Emel Sayın'ı kaçırırlar. Emel Sayın ile bizim kafadarlar muhabbeti ilerletince, gazino patronu fidyeyi ödemesine rağmen, Emel Sayın bir türlü gitmek istemez falan... Böyle bir şeydi galiba. Bol şarkılı, komik, eğlenceli ve aşk dolu bir filmdi.
Eski aşklardan, misal bu ya!
Ya Tarık Akan'ın şımarık zengin fabrikatör çocuğu rolündeki fimi "Yalancı Yarim"... Ferdi ile fakir ve güzel kızımız Alev arasındaki önce yalanla başlayan sonra katmerlenen aşkları tam bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyorken, yanımda oturan arkadaşımın elimi tutmasıyla kendime geldim. Emel Sayın sahnede şarkı söylüyordu. Salonda yerlerinde oturan acenteler, elele tutşmuşlar ve sağa sola sallanarak şu şarkıyı söylüyorlardı... "Yok artık!" dedim. "Yok artık bu kadar da olmaz ki!"Yalancı dünya gibi / Yalancısın sevgilim / Sen mevsimler gibisiiinnn / Değişirsin sevgiiiiiliiiimmm!"
vİLDAN hANIM SANKİ BU YAZIYI DÜN OKUDUM GİBİ GELİYOR BANA. hAFIZAM YANILTMAKTA MI BENİ? SEVGİLER...
YanıtlaSilHey! Neslin siz artık önceden tahmin ediyorsunuz galiba benim yazacakları mı:) Ama bu kadar da olmaz ki!!
YanıtlaSilHayır eminim bu yazı düne ait değil mi? Allahım rüya mı görüyorum. Vildan Hanım çok ciddiyim. Dejavu mu nedir? Bahra mı çarpıldım? Acaba nedir nedir?:))Sevgiler...
YanıtlaSilNeslin, evet Antalya'dayken yazmıştım bu yazıyı ve bir ara yayınladım. Sonra vazgeçtim. Demekki siz o ara görmüşsünüz:) Dert etmeyin, sizde bir sorun yok yani:) Sorun ben de!!
YanıtlaSilBu güzel yazınızla bizlerieski günlere götürdünüz.Eskileri anmak ne kadar güzel.Belki bu yazıyı bu kadar sevmemin bir nedeni de;O yıllarda çok meşhur olan film şarkıları modasını ve film şarkılarını özellikle de bence bu modanın başyapıtlarından sayılması gereken Feride'yi hatırlatması olabilir.Kaleminize ve elinize sağlık. Mehmet
YanıtlaSil