İstanbul Film Festival'i çoktan başlamıştı. Afişini koyduğum ilk filmin biletini önceden almıştım. Zaten seyredecektim. Fakat diğer üçü, biletleri tükenmiş filmlerdi. Elbette seyretmek niyetinde değildim. Kısmetime denk geldi. Seyrettim. Bakın ne oldu?
Cuma gününe kadar o kadar yoğundum ki anlatamam. Çok yoruldum, çok mutlu
oldum. Cuma günüüü var ya.. Sabah erkenden.... Tası tarağı topladığım gibi kendimi Feriye Sineması'na attım.
Baktım, gişede günün filmlerinin bileti var. Hangileri diye bakmadım. Hepsinin biletini aldım. Bir filmden çıktım, bir diğerine daldım. Film aralarında, sinemanın kafe'sinde, hem ofisle görüşüp işlerimi yaptım, hem kahvemi içip
keyfime baktım.
Cumartesi, gün içinde gene yoğundum. Akşam İstanbul Modern'de 1946 yapımı, Humphrey Bogart'lı, Lauren Bacall'lı siyah beyaz filme daldım.
Şimdi çıkmalıyım. Biraz koşacağım. Sonra, duş, giyinme... Babamada benim öğretmen kardeşle buluşacağım da... Öğlen birlikte yemek yiyeceğiz. İkisini de çok özledim.
Ne iyi geldi değil mi? Ben bu hafta yenilenmiş gibi hissediyirum kendimi:-)
YanıtlaSilSinema ruha şifadır değil mi Handan... Terapi resmen:)
SilNe güzel bir firsat olmus sizin icin ☺
YanıtlaSilŞahane oldu Berika:)
SilAslında hep Beyoğlu'nda giderdim festivale...
Bu kez Feriye'ye tek bilet almışım.
Nasıl iyi oldu anlatamam. Çalışma günümdü. Film aralarında sinemanın kafe'sini ofis gibi kullandım.
Sonra planlamadığım filmlere bilet aldım.
Sahiden her bakımdan güzel fırsat oldu:)
İlk kez 7-0 yenik düştüm.Hiç birini izlememişim hayret ki hayret :)
YanıtlaSilNegociador dan başlayayım bakalım :)
Aaa! Ceren, şaşırdım:))
Sil