Mart ayı Toplumsal
Tarih dergisinde Var İle Yok Arasında Bir Entellektüel Osmanlı Kadını Hatice
Zinnur (1883-1923) yazısıyla dikkatimi çeken Senem Timuroğlu'nun izini sürmeye
başladım. Özyeğin Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi'nde hocalık yapmakta
olan Senem Timuroğlu doktora çalışmalarını Ankara Üniversitesi'nde, Toplumsal
Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları programında ve Sorbonne Paris IV Üniversitesi'nde
Fransız Edebiyatı ve Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünde tamamlamış.
Osmanlı döneminde Avrupa'yı gezen kadın seyyahlarımız olduğunu, inanın bu yazıyı okumadan önce bilmiyordum. 2. Abdülhamid döneminde, 1908 devriminden önce, haremden kaçan Osmanlı kadınlarımız varmış öyle mi? Ne yalan söyleyeyim, çok sevindim.
Bir Fransız gazeteci olan Marie Lera Osmanlı kadınları hakkında araştırma yapmak için İstanbul'a gelmiş. O zamanlar İstanbul'da yaşamakta olan Pierre Loti'nin tavsiyesiyle, Nuri bey'in evinde kalmış. Hariciye Başkatibi olan Nuri Bey'in dört kızından biriymiş Hatice Zinnur. Pierre Loti'le birlikte Osmanlı kadınlarının özgürlük mücadelesi için işbirliği yapmışlar. Fransız gazeteci Marie Lera, erkek takma adıyla (Marc Helys) diye yazılar yayımlamış. Pierre Loti, 1906 yılında Zinnur'un adını Zeynep, Nuriye'nin adını Melek, Mach Helys'inkini Cenan olarak değiştirip, üç kadının yaşamlarını kurguladığı Les Desenchantees adlı roman yazar. Bu romanla mutsuz Osmanlı kadınlarının sesini Avrupa'da duyurur. Roman kahramanlarının gerçek kimlikleri Avrupa basınında merak konusu olur. Hatice Zinnur ve kardeşi Nuriye roman yayımlanmadan önce Avrupa'ya kaçmışlar.
Senem Timuroğlu, kadınların erkek tarihinde yer almasının zorluklarını anlattığı bu yazısında, bazı kadınların yaşamının diğerlerinden daha çok yazılmaya değer bulunduğunu anlatıyor. Örneğin Ahmet Mithat, topluma olağanüstü bir kadını tanıtmak amacıyla 1895 yılında Fatma Aliye'nin biyografisini yayımlamış. Fatma Aliye ise aynı yıl "ünlü" Müslüman kadınların biyografisini yazmış. "Bu makbul kadınlar, diğer kadınlara rol model olmaları için ön plana çıkarılmış gibidir." diyor Senem Timuroğlu.
Oysa Hatice Zinnur, kocasını hamile haliyle terk edip Avrupa'ya kaçmış. Doğurduğu kız çocuğunu kız kardeşine vermiş. Veremli olmasına rağmen Avrupa'yı tek başına gezmiş. Yani iyi eş, iyi anne vasıflarına sahip olmayan, toplum normları tarafından "makbul" kabul edilmeyecek bir kadın figürü olarak görülmüş. Zinnur babasının kendileri yüzünden üzüntüden öldüğünü duyunca memlekete dönmüş. Kocası onu kabul etmemiş. Ailesinden eski itibarını görememiş. Kardeşi Mihrinur öldüğünde, gazeteye verilen ölüm ilanında aile fertleri arasında Zinnur'un adı anılmamış. Balkan Savaşı'nda Adapazarı'nda kurulan hastanede savaş yaralıları için hizmet etmiş. Bir doktorla evlenmiş. Veremden ölmüş. Gazetecilerin yorumları arasında hiç kimse Zinnur'un 1913 yılında kitaplaştırılmış Avrupa izlenimlerinden, Avrupa gazetelerinde çıkan Osmanlı kadınlarının özgürlükleri üzerine yazdığı yazılardan, müzisyenliğinden söz etmemiş.
Senem Timuroğlu, "Oysa Zinnur, Osmanlı kadınlarının tutsaklığını Avrupa'ya duyurmak gibi ciddi bir iş için Pierre Loti'ye işbirliği yapmış, kadınların özgürlüğü üzerine düşünen, A Turkish Woman's European Impressions adlı kitabında Avrupalı kadınların özgürlük mücadelesini yakından gözlemlediğini görebildiğimiz entellektüel bir Osmanlı kadınıdır." diyor. İlginç bir yazı. Senem Timuroğlu'nun diğer yazdıklarını merak ettim. İşte buyrunuz... K24'de yazdığı şu yazıya denk geldim.
"Artık adını koyalım: Feminist edebiyatımızın köşe taşları. Sevim Burak, Leyla Erbil, Sevgi Soysal, Tezer Özlü'nün 1950-1970 arasında zamanın ruhunu sezgisel olarak yakalayarak dünyadaki feminist edebiyat ile eşzamanlı çok güçlü yapıtlar ortaya koyduklarını görüyoruz." diye başlayan yazısına gömüldüm. BURADA
Vay be! Bilinmeyen, gün yüzüne çıkmamış ne kadar çok kadın
YanıtlaSilvardır kimbilir şu dünya da. Hem de her alanda. Ama bakıyorum da
şu yıllarda bile kadınlar sürüyor böyle çalışmaların izini. Fazla
erkek yok kadın hak, hukukunun peşinde. Bu çalışmaları yapanlar bile
kadın akademisyenler .
Öyle Buketcim. Hep birlikte gün yüzüne çıkalım artık:)
YanıtlaSil