Bütün kabile kızar bana
Derler bu adam çalışmaz mı
Bu adam hep düşünür mü
Bir kuş ölmüş diye üzülür mü
(MFÖ)
Sait Faik'in 1952 yılında yayımlanan Son Kuşlar adlı kitabında, Sivriada Geceleri adlı bir öykü vardır. Bu öyküde yazar, balıkçı Kalafat ve yamağı Sotori ile birlikte, bir nisan akşamı balığa çıkar. Deniz dümdüzdür. Ebemkuşağı zaman zaman görünüp kaybolmaktadır. Yazarın deyimiyle sanki dünyanın kuruluşundan bir gün yaşıyor gibidirler. Adaya gelirler. Güneş batmaktadır. Martılar haykırmaktadır. Karabataklar sudan çıkmış, ıslak kanatlarını deli gibi çırpmaktadır. Öyküde şahane betimlemeler vardır. Sonunda balıkçılar ve yazar artık ateş yakıp, dinlenecekler.
Herkes çalı çırp toplamak için koşuştururken, yazar oturduğu yerden arka üstü yatmış, kırmızı bacakları ile havayı dövmekte olan bir martıyı izlemektedir. Martının yanına gider. Hayvanın gözleri açıktır. O sırada Sotori elindekilerle yanına gelir. Martının ölmekte olduğunu söyler. Az sonra gerçekten ölür martı. Balıkçılar için çok doğal bir durumdur martının ölmesi. "Ne olacak, insanlar da ölmüyorlar mı?"der.
Yazar ise martının ölmesinden çok etkilenir. Ağlamaklı gibidir. Diğerleri ateş üzerinde yemek pişirme gayetindeyken, yazar halen martının başında beklemektedir. Hayale dalar. Sanki dünyanın yaradılışındadır şimdi. İnsanların ilk zamanlarını yaşamaktadırlar. Onlar avlıyor ve ateş yakıyorlar. Yazar ise bir martıya belki türkü yazmış, ateşin karşısında onlara okumak üzeredir. Amaa... Bütün kabile kızmıştır ona. Çalışmıyor ya!.. Hep kayalara oturup düşünecek mi? Martı ölmüş diye üzülecek mi? İşte öykü böyle başlar.
Evet, gündüz çalışmadığı için yazara söylenenler, gece olup da çalı çırpı yanınca, rüzgar denizi homur homur söyletirken, martılar deli gibi bağırışırlarken, "Eee!" der Kalafat, anlat bakalım şu martının ölümünü..." Yazar şiirsel bir dille anlatmaya başlar hayalinden bir hikaye.. "..... Güneş yeni batmıştı. Doğudan mavi bir karanlık ağır ağır kayalara, çakıllara, çakıllardan vücuduma sinmeye başlamıştı." Martının öyküsü de, öyle dokunaklıdır ki anlatamam. Doğa ile insan ilişkisini en güzel anlatan öykülerden biridir.
İnsanlar yazarın öykülerini çok severler. Anlarlar ki çalışmasa da, avlanmasa da, hayal gören, bir martının ardından hüzünlenen, öyküler yazan, şarkılar, türküler söyleyen bu insana ihtiyaçları vardır. Bütün gün kendileri çalışırlar. Sabah balığa giderken yazarı uyandırmazlar. Bilirler ki akşam yorgun argın ateşin başına geçtiklerinde, onlara üzülme veya sevinme duyguları veren türküler, öyküler dinleyeceklerdir. Sadece bunu bilmek, beklemek bile şahanedir.
Eve kapandığımız bu inziva günlerimizde, hastalara şifa veren doktorlar gibi, ruhumuzu şifalandıran tüm sanatçılara selam olsun.
Fotoğraf - Oya Usta
Fotoğraf - Oya Usta
O şarkıyı Sait Faik'in bir hikayesi için yazıldığını bilimiyordum. En sevdiğim ve en çok söylediğim şarkılardan biridir. Teşekkürler.
YanıtlaSil