17 Temmuz 2011 Pazar

Tarih Dersi Ve Reşat Ekrem Koçu


Hep söylerim... Öğrenim hayatım boyunca bir kez ikmale kaldım. O da ne yazık ki Tarih dersiydi. Şöyle fizik, kimya ne bileyim biyoloji derslerinden kalsam gam yemeyeceğim. Benim gibi hikaye seven biri Tarih dersinden ikmale kalabilir mi? Kaldım işte. Neden itiraf ettim bunu şimdi? 




Orhan Pamuk'un hem Beyaz Kale kitabının ön sözünde, hem de İstanbul adlı kitabında Reşat Ekrem Koçu adı çokça geçer. 1905 yılında İstanbul'da doğan Reşat Ekrem Koçu bir Tarih öğretmenidir. Ayrıca kitapları vardır. Mutlaka İstanbul hakkında, bir ansiklopedi çıkarma gayreti içine girdiğini, İstanbul Ansiklopedisi diye başladığı kitaplar, yazarın geçim sıkıntısı sebebiyle 11. ciltte, "Gökçınar" maddesi tamamlanmadan yarım kaldığını duymuşsundur. Zaten ünlü tarihçi 1975 yılında vefat edince ansiklopedi de bitirilememiştir. Okulda Tarih dersinin ağır kıvamlı havasından içim bayılırdı. Tarihle başım hoş olmayınca, Orhan Pamuk'un kitaplarını okumadan önce bir tarihçi olan Reşat Ekrem Koçu'nun kitaplarına ellemek aklıma bile gelmemişti. Ama sonra… Sonra tadını alınca her kitabının izini sürdüğümü söyleyebilirim.



Mesela Reşat Ekrem Koçu’nun Tarihimizde Kahramanlar adlı bir kitabı vardır. Bu kitap, çoğu tarihimizde isimleri pek duyulmamış, ancak tarihi süreç içinde önemli roller üstlenmiş olduğu düşünülen kahramanlar için yazılmış küçük bir ansiklopedidir. Bak şimdi... Bizler tarih derslerinde padişahlar, sadrazamlar, paşalar falan neler yapmışlar diye okumaz mıydık? Evet, öyle okurduk. Reşat Ekrem Koçu ise tarihe iz düşmüş insanların neler yaptıklarını anlatırken, bir de onların ne tipte ve ne huyda olduklarını anlatır. Eğer tarihi olayları okurken, tarihi yaratan insanların tipleri ve davranışları gözümüzde canlandırılırsa, olay ezber olmaktan çıkar öyle değil mi? Elbette çıkar. Filmlerdeki gibi karakterler oturur yerli yerine... Zaten Reşat Ekrem Koçu'nun hayatı ile ilgili yazıları okuduğumda "Tarihi sevdiren adam" olarak anıldığı öğrenmiştim. Hayatımda ilk olarak bir tarih kitabını zevkle okumuştum. Çünkü Tarih kitabını lezzetli anlatımıyla çok güzel öyküleştirmiş ve anlattığı kişileri ilginç tasvirleriyle gözümde canlandırmıştı. Şimdi bu kitabından bazı bölümler aktarmak istiyorum. Eğer hiç Reşat Ekrem Koçu kitabı okumadıysan, bu yazdığım örnek paragraflardan sonra özel bir Tarihçi ile karşılaştıklarını anlayacaksın.



Mesela kitabın bazı paragraflarında Yavuz Sultan Selim'i şöyle anlatır: "....Muasırların yazdıklarına göre,orta boylu, vücut yapısı sağlam, pehlivan yürüyüşlüydü; kaşları ekseriya çatık, fakat çok tatlı konuşurdu. Zamanında Türkçe’yi en güzel konuşan insanlardan biri olarak tanınırdı. Posbıyıklıydı, sakal bırakmamıştı. Gayet sade giyinir, teşrifattan hazzetmezdi...”

Reşat Ekrem Koçu'nun "Aşık Şair ve Padişahlar" kitabında ise Yavuz Sultan Selim hakkında şöyle bilgi verir: "...Büyük cihangirin hayatında, kendisini tarihe geçirecek bir aşkla bağlanmış bir kadın bilinmiyor. Yavuz Sultan Selim için,ömrü boyunca, ki o ömür çok çok kısa olmuştur,tek kadınla yaşamış tek Osmanlı padişahı denebilir. Ne kadar kısa olursa olsun ,bir imparatorun hayatına tek kadın girmiş ise,ona, o kadına aşkla bağlanmıştı denilebilir....." Nasıl ama?
 

Peki Yıldırım Beyazid 'a bakalım bir de... “…Uzun boylu, kumral, saç ve sakalı, müheykel bir vücut yapısı ile güzel bir yüze sahip, son derece cesur, hususi hayatında zevk ve zerafet sahibi adamdı..” 

Reşat Ekrem Koçu'nun fantastik anlatımının iyice zirveye çıktığı kahramanlarımız vardır. Mesela "Geyik Baba": “…gündüzleri geyiğin üzerinde cenk eder, geceleri de ulu bir kestane ağacı Geyikli Baba’yı gövdesinin içine alarak saklarmış, düşmanı gelir, babayı bulamazmış…” Ne şahane değil mi? "Geyik yapmak" deyimi buradan geliyor olabilir mi?!..

Gene "Mahmud" isimli bir kahramanımızı, başka bir tarihçi ağzından şöyle anlatıyor; "…Peçevili İbrahim Efendi, portresini şöyle çiziyor: “…Omuzlarından aşağıya dökülen uzun saçları, kulaklarının arkasına attığı palabıyıkları, kulağında küpeleriyle kendine has bir kılık kıyafeti vardı…Bir cenk narası attığı zaman bir saatlik yerden işitilirdi…" Vay canına sayın seyirciler!

Şimdi söyler misin, Tarih'i böyle anlatan bir Tarih öğretmeninin derslerini dinlememek mümkün mü? Öğrenim hayatım boyunca bir kez ikmale kaldığımı söylemiştim. Hangi ders? Tarih... Eğer Reşat Ekrem Koçu benim Tarih öğretmenim olsaydı, mümkün müydü Tarih dersinden zayıf almam? Nerdeee? Bilakis Tarihçi olurdum kesinlikle!! Aaa! Aklıma ne geldi. Reşat Ekrem Koçu'nun bu ayrıntılı anlatımı sebebiyle, kitaplarından nefis çizgi romanlar yapılamaz mı sence? Heyy! Nefis olurdu! Of, hep yapıyorum bunu işte... Gördün mü? Ben hayal ettim... Keni hayalime kendim inandım gene!


15 yorum:

  1. Yazından sonra kitaplarını alıp okuma isteği uyandı içimde. Ben de tarih derslerini sevmezdim ama hikaye şeklinde anlatılan Tarih kitaplarını da elimden düşürmezdim. Şimdi ki tarih hocaları da böyle olsa, çocuklar daha çok tarihe yönelir ve araştırır dururlar. Sanki birileri gençleri tarihten uzaklaştırmak istiyormuş gibi, en sıkıcı ders haline getiriyor onu hep...

    YanıtlaSil
  2. reşad ekrem koçu gerçekten iyi bir tarhiçi..ama çoğu kaynak onun evliya çelebi gibi abartmayı seven biri olduğundan dem vuruyor..doğruluk payı olması muhtemel ama dediğin gibi tarih bu ülkede bu şekilde anlatısaydı,geçmişi dizilerden öğrenen bir millet olmazdık..abartı yada değil ben severek okudum kendisini..kitap ve yazar hakkında önemli olan kişinin kendi vereceği yargı bence..

    YanıtlaSil
  3. Merhaba, gene çok güzel bir blogpost olmuş, elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  4. İnanmıyorum, ben ne yapmışım biliyor musunuz? Yazıyı geçirirken bir paragrafı eklemeyi atlamışım. Şimdi ekledim:)

    YanıtlaSil
  5. Selam Venüs,
    Reşat Ekrem Koçu'nun kitaplarını oturup baştan sona okumam. Böylece sık sık elime alıp eski okuduklarıma bir göz atmak, okumadığım bölümleri ise okumak hoşuma gider. Tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
  6. Selam Gül/İnn,
    Son zamanlarda tarihi romanlar çok popüler aslında. Nedense gene elim varıp alıp okuyamıyorum biliyor musunuz? Sanki sıkılacakmışım hissi veriyor. Okul sıralarından gelen tarih korkumu atlatamadım galiba:) Cemal Kafadar ve Reşat Ekrem Koçu kitaplarıyla girişeceğim tarih derslerine bu gidişle...Ruhum abartı ve fantastiği seviyor ya bir kere... Arayan bulur derler.. Sanıyorum gönlüme göre tarihçileri buldum geç olsa bile:))

    YanıtlaSil
  7. Selam Bolat,
    Beğenmenize sevindim. Ben teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  8. selam ben çok severim tarihi..iskender pala'da iyidir...ama asıl istediğim osmanlıca öğrenip arşivleri kendim okumak..

    YanıtlaSil
  9. tarih okumayı bende çok severim,akıcı ve destansı bir dili olacak bu kitabıda ekleyim listeme

    YanıtlaSil
  10. Herodot- Evliya Çelebi ekolünden gelir Ekrem Koçu.. YAzarken kendilerini kaptırıp olayları birebir yaşarcasına anlatımlarından dolayı. Tarihçiler açısından tehlikeli okuyanlar için, bulunmaz hint kumaşı. İstanbul Ansiklopedisi, eksik kalan maddesine kadar fasikül fasikül yayınlanmıştı. Hatırlarsınız o her cuma bakkala gelen fasikül halindeki ansiklopedileri.:) Haftalık dergi gibi alır tek tek tüm maddeleri okurdum.:)) İstanbul Ansiklopedisi de o şekilde yayınlanmıştı.

    YanıtlaSil
  11. Gül/İnn, şahane bir hayal bu! Umarım gerçekleşir.

    YanıtlaSil
  12. Yok Avram ben hiç İstanbul Ansiklopedisi fasikülü görmedim. Keşke okuyabilseydim.

    YanıtlaSil
  13. Okuduktan sonra belki yazarsınız ve okuruz sizin blogta Dürr-i Yekta..

    YanıtlaSil
  14. evet, denklik diye bir şey var. şimdi tarkovski'nin sinemasını ve dünyasını ele veren kitabı mühürlenmiş zaman'ın önsözüne bakmalısınız benim için. orada bir izleyici mektubundan bahseder. işte orası.

    YanıtlaSil
  15. Hımm.. Verbumnonfacta, yorumunuzu okuyunca mahcubiyet hissettim. Çünkü Mühürlenmiş Zaman'ı ne duydum ne okudum. Kitap elimde olmadığı için özsözüne bakamayacağım için özür dilerim.
    Ama ilk fırsatta alıp okuyacağım.
    Söz:))

    YanıtlaSil