Tam da bugün Ramazan'ın ilk Cuma gününde, laf lafı açmş, söz dönmüş dolaşmış birilerinin arkasıdan konuşmakla ilgili bir muhabbete gelmişti nedense. "Gördüğünü ört görmediğini söyleme" diye bir söz vardır ya hani kültürümüzde. Bırak kulaktan dolma laflarla arkadaşının kusurlarını başkalarına anlatmayı, gözünle görsen bile kimseye söylemememizi öğütlüyordu ilahi terbiye. Biz baskalarının kusurları ile uğraşacağımıza kendi kusurlarımızı düzeltmeye çabalamalıydık gibi bir minval üzere akip giderken sözler, ben bir ara koptum muhabbetten. Görmek, duymak, söylemek kelimeleri ile ilgili çok laf edilince, bak aklıma neler geldi şimdi durup dururken...
Helen Keler adını duymuş muydun bilmiyorum. Helen 1880 lerde sağlıklı bir bebek olarak dünyaya gelmiş. 2 yaşına dogru dünyada cok nadir görülen bir hastalik sebebiyle hem kör hem sağır olmus. Bu kadar küçük yaşta duymaz olunca tabii, konuşmayı da öğrenememiş. Düşünebiliyor musun hem kör, hem sağır hem de konuşamayan biri. İnsanlarla ilişkisini nasıl geliştirebilecek peki? Çok zor bir durum öyle değil mi? Beterin en beteri yani... Çok ilginç bir hayat hikayesi var Helen Keler'in. 7 yasina gelene kadar kendi kendine 60 in uzerinde işaret icat etmis. 1887 yillarinda Alexander Graham Bell işitme özürlüler icin çalışmalar yapıyormuş. Helen'in ailesi Graham Bell'e gitmişler. Helen konusunda yardim talep etmişler. Helen'i büyük mucidin yanına bırakmışlar. Helen, Anne Sulvian adinda 20 yaşlarında bir öğretmen eşliğinde Ta doma denilen bir yöntemle konusan insanlarin dudaklarina dokunup titresimleri hissederek ve bir de sağır dilsiz alfabesindeki kabartilari Helen'in avucuna bastirarak anlaşılır sekilde düşünüp konuşmayı öğrenmiş.
Sonuçta helen Braille alfabesiyle Fransızca, Almanca, Yunanca, ve Latince öğrenmiş. Her bir sözcüğü avuca yazma metoduyla üniversiteyi üstün başarıyla bitirmiş. Dünyada üniversiteyi bitiren ilk duyma özürlü kişi Helen Keler olmuş. Dünyaca tanınan bir yazar olmuş aynı zamanda. 88 yaşına kadar görmeden, duymadan, konuşmadan ama özel bir metodla hem okuyan hem yazan faydalı olan biri Helen Keller... Ve tabii ki dehşet bir mücadele ve vazgeçmeme örnegi.
Başkalarının kusurlarını; bırak başkalarından duymayı, gözünle görsen bile kimseye söyleme diyen ilahi terbiyeyle ilgili muhabbet ederken... Hey bak görüyor musun ben ışınlanmışım taaa 1800 lere... Bugün de böyleyken böyle işte!
vay canına hayran kalmamak elde değil, ne insanlar var diyorsun, nasıl bir azim, nasıl zeka, çalışma hırsı görse duysa neler yapardı allah bilir.
YanıtlaSilhelen keller'ın hayatını anlatan her şey su iel başladı diye bir kitap okumuştum.ama anlat deseler böyle anlatamam.
YanıtlaSilhayal kahvem güzel bir vazgeçmeme öyküsü teşekkürler:) günümüzde herşey o kakar yozlaştı ki bırak başkasını arkadaşlarının bile ayıplarını örtmüyor insanlar!
YanıtlaSilnasıl bir azimdir bu
YanıtlaSilalkış tutmamak elde değil doğrusu
bizler de herşey hazır halde önümüze gelsin isteriz, ne bir çaba, ne bir emek sarfetmeden...
herkese okutmalı bence bu özel hayatın hikayesini
sahip olduklarımın kıymetini bir kez daha anlamama yardımcı olduğu için teşekkür ederim kendi adıma...
Durr-i Yekta, müthiş gerçekten!
YanıtlaSilkara kitap, nağme yapmayın:)) bilirim şahane yazarsınız.. isteyin yeter ki:)
YanıtlaSilherbirrenk, bazan bir dalıyoruz onu bunu çekiştirmeye.. of, feci.. "olur mu hiç üç kulak dön de aynaya bak" demek lazım o vakit kendi kendine:) önce kendine....
YanıtlaSilVazgeçmek...HAYAL KAHVEM! sen hep yaz neler kattım bilgilerime..:))bloğuna uğramayı seviyorum ki bennn! ;))
YanıtlaSilÇok muhteşem bir hayat gerçekten ama sen de çok güzel anlatıyorsun.Şimdi çayımızı içerken ailece direk okudum onlara yazını,herkes ilgiyle dinledi ve bilgilendik teşekkürler...
YanıtlaSil@ Aynur,böyle özel insanları hatırlayıp, hayatı anlamlandırmalı değil mi? Sağolun.
YanıtlaSil@ CWRM, özlemişim sizi.. Ben de sizin uğramalarınızı seviyorum:)
@ Yeraz, çok sevindim. Aileye sevgiler..
Herbirinize ayrı ayrı teşekkürler.
ne iyi olmuş o ışınlanma. aydınlandım.
YanıtlaSilBeğenmenize sevindim Negatif. Sağolun.
YanıtlaSil