İlk adımda burnum ıslandı. Kar. Yüzüme çarpıp eridikçe yüzümü donduran kar. Aylardır yağıyordu. Gece, güzdüz, sabah, öğlen, önce, sonra. Gömmek için her şeyi yağıyordu. Herkesi ve her şeyi. Kayak için kar seviyesinden söz ediyorlardı, televizyondaki haberlerde.... Kar seviyesi mi? Kayak için uygun! Peki, yolları kara batmış köylerin, bir yaşındaki çocukları böcek gibi ölürken dili kıpırdamayan leşlerin, yüz bir yaşındaki dedelerini yaşatmak için Fatiha Dağı'nı kızakla aşıp Van yoluna çıkmaları için de uygun mu? Kar seviyesi! Önce ayaklar gömülür, sonra bilekler görünmez olur. Dizler, bacaklar, ahırlar. Kar, diri diri gömer....
İçleri buzlanmış suyla dolu, sahibini bilmediğim ayak izlerine basarak yürüyordum. Beyaz çamurun içinde yürümeye çalışıyordum. Beyaz bataklığa saplana saplana. Ayak parmaklarım çoktan bire düşmüştü. Her birini ayrı ayrı hissedemeyeceğim kadar soğuktu... Ay soğuğuna ayaz denir. Vücudum onunla kaplıydı.... Aynada gördüğüm yüz benimkini andırıyordu. Sadece daha karanlıktı. Daha mor. Daha kırmızı. Daha siyah..... Musluklardan su akmıyordu. Akmayacaktı. Çeyreği dolu bir ibrikle, yüzümün beni beklediği aynanın karşısına döndüm. Dört lavabo sağımda, tuvaleti yatakhaneden ayıran kapının eşiğinde bir karartı belirdi. Tek ampulün ışığında kim olduğu anlaşılmıyordu..... Aklım bir bataklıktı. Her şeyi içine çekiyordu. Ne zaman geri bırakacağı da belirsizdi. Kalemi saplayıp, kağıttan çıkacak kanın sıcaklığıyla ısınmayı umuyordum. Gök ile yer arasında sıkışıp kalmıştım. İki beyaz arasında. Preslenmiştim.... Ona bakmıyordum. Hemen önümdeki beyaz duvarı izliyordum. Soğuk parmaklarımda sıkışıp kalmış bir yüzük gibiydi. Çıkaramıyordum. Ne yüzüklerimi ne de ceplerimden ellerimi....
Ağlıyordum. Sessizce nasıl ağlanır, bilmiyordum. Ama sessizce öğreniyordum. Sessizce hıçkırıyordum. Gözlerim ıslandığı için yüzüm üşüyordu.... Gurur bazen tek noktadan kırılıyordu. Bir kemik gibi. Birbirinden ayrılan iki uçta sızlıyordu. Çevresindeki et şişiyor, içinde öfke ve üzüntü iltihapları birikiyordu. Bazen de gurur paramparça oluyordu. İşte o zaman zor kaynıyordu. Gurur parçalarını bir araya getirmek için platinler, çivilerle tutturmak gerekiyordu. Bu çivilerin en sağlamı da intikam oluyordu..... Çok üşüyordum. Burnumun aktığını biliyordum. Çok korkuyordum. Daha fazla ağlamaktan. Daha fazla üşümekten. Sıcak suyun kalmamasından. Uykusuzluktan. Her şeyden. Yaptığım her şeyden. Hayatımdan korkuyordum.... Titriyordum.... O kadar çok üşüdüm ki kulaklarım çatladı. O kadar üşüdüm ki çoraplarım ayaklarıma yapıştı. O kadar yapıştı ki çoraplarımı çıkarırken derim soyuldu. O kadar soyuldu ki kantindeki sobanın yanında acıdan bağırdım.... Olmadı. Sesim çıkmadı. Sesim, kapalı ağzımın içinde yankılandı. Boğazımda kaldı. Kursağımda. Oradan içeri düştü. Acının yerini aldı. Dönüp durdu. Bir yılan gibi... Sonra... Sonra... Karanlığı perdeleyen projektörün ışığında, yağan karın rengi kızıla dönmüştü. Rüzgarın savurduğu taneler artık birer kıvılcımdı. Bir kaynak makinesinden çıkan kıvılcımlar. Yanan kıymıklar. Alev alev. Sonra sönüyorlardı. Düştükçe. Üzerime. Dönüşüyorlardı. Soğuğa. Hava jilet atıyordu yüzüme..... Duruyordum. Zamanla birlikte.... Zaman, içini doldurdukça hafifliyor ve hızlanıyordu.
Onu bekliyordum.... Nereden geliyordu? Nasıl birden beliriyordu? Aniden. Daha önce hiç düşünmemiştim bunu. Hayaletler nereden gelir? Yerin altından mı?
"Sence ben bir hayalete benziyor muyum?Benzemiyordu.... Hayaller de, gerçekler kadar buz tozuna dönüşünce....
Kelimeler ağzımdan bir ter gibi çıktı...
"Haydi bakalım... Ver elini.... Gidiyoruz."
NOT: Yazar afetsin beni, bu kez Hakan Günday'ın cümleleriyle oynadım. Ziyan adlı romanının farklı farklı sayfalarından alıntıladığım cümleleriyle üşümek ve hayal görmek üzerine kendimce bir deneme yazı yazmaya çalıştım.
çok güzel olmuş kurgun ama yaz bitsin istiyorsun galiba. zaten 3 gündür nasıl soğuk esiyor geceleri.sonbahar geldi sanki.daha gelsin istemiyorum ama...
YanıtlaSilYooo Buket, yazın bitmesi sevdasında değilim. Sadece en güzel kış mevsimini yaz mevsiminde hissediyorum:)
YanıtlaSilKış gelince yaz için güzelleme yazacağım.. O kış ayazında, tir tir titrerken misal, güneşli sımsıcak yazılar yazacağım:)) Çünkü en güzel yaz kışın o iç donduran havasında hissedilir...
Du bi, daha senin bahçede bir kahve molası veremedim:))
evet ama :((
YanıtlaSilEvet, Buket.. evet ama geleceğim senin bahçeye..
YanıtlaSilKahve içeceğiz birlikte. Du bi, acele etme:)