7 Ağustos 2012 Salı

"Mesele Esir Düşmekte Değil, Teslim Olmamakta Bütün Mesele."


- Körler genelde siyah gözlük takmazlar mı?
 - Öyle mi? Bilmem, ben hiç kör görmedim ki!

 - Hep kör müydünüz?
 - Evet.

- Kör olmak gerçekten sıkıntılıdır değil mi?
- Dinle! Senin yaptığın her şeyi yapabileceğim gibi, fazlasını da yaparım. Ben körüm sadece o kadar! 

- İyi de, örneğin araba kullanamazsınız.  
- Peki, sen kullandığını mı sanıyorsun?


- Niyetim sizi sinirlendirmek değildi.  Hiç kör kimse tanımıyorum.  Sadece merak ettim.
 - Körüm ama senin gibiyim. Yiyiyorum, içiyorum, her şeyin tadına bakıyorum. Müzik dinliyorum. Müziği hissediyorum. İstediğim her şeyi yapıyorum. Sinemaya bile gidiyorum.


 - Sinemaya mı? Hah, peki filmlerde neyi nasıl görüyorsunuz?
- Bazen filmi hissediyorum. Hem işitiyorum da. Aman boşver! Beni yoruyorsun zaten! 


 - Tamam da, yemek yediğinizde ne yediğinizi görmüyorsunuz.  Havuçlar mavi olabilir örneğin. Müziğe gelince müzisyenleri göremiyorsunuz. Bir gitarın şeklini bile bilemezsiniz.
- Hayır, kahrolası gitarın şeklini biliyorum. Senin hiç hissedemeyeceğin şeylerin farkındayım ben.


 - Madem o kadar akıllısınız, size bir soru soracağım. Sorum şu: benim ten rengim ne? 
- Kahrolası renklerden bana ne? 


- Ama insanların tenleri farklı, renk renktir. 
- Bana bak! Yeşil ya da... bir havuç gibi mavi olması beni ilgilendirmez! Benim için renk sözcüğünün bir anlamı yok. Renkleri hissediyorum ben. Ama tabii sen bunu anlayamazsın.

- Peki sesimi duyuyorsunuz. Aksanımdan söyleyin bakalım, neredenim ben?
- Çattık! Doğruyu bilirsem renkli bir TV mi kazanacağım, ha?!.. Hımm... Bilmem ki, Afrika''dan mısın? Kamerun'dan mısın? Yok, Fildişi Sahili'nden olmalısın.

- !!!! Fena sayılmaz. Hatta çok müthişsiniz!  Tam isabet. Mükemmel!


Bu muhabbetler, Jim Jarmusch'un senaryosunu yazdığı ve yönettiği, 1991 yılına ait Night On Earth adlı filminin bir bölümünde  geçer. Fildişi Sahili'nden, çalışmak için  Paris'e gelen zenci taksi şöförüyle,  yolcu olarak arabasına binen  kör kadın arasındaki muhabbetler etkileyicidir. Şöför,  göçmen olduğu, siyah tene sahip olduğu için, Paris'te  kendisini dışlanmış hissederken, benim buraya bir kısmını aldığım muhabbetler sonunda, kör kadından kendini olduğu gibi kabul etmenin önemini ve değerini farkediyor. Los Angeles, New York, Paris, Roma ve Helsinki'de geçen beş ayrı gece, beş ayrı şöför ve insan öyküleri... Enfes oyuncular, gene şahane Tom Waits müziği, dünyamız  üzerindeki beş ayrı şehir ve doğal akışı içinde gülerken insanı  sorgulatan müthiş bir film. Jim Jarmusch'un filmlerini sahiden çok seviyorum.

 
NOT: Başlık Nazım Hikmet'in dizesidir.


11 yorum:

  1. Bu film benim en sevdiğim filmlerden biridir, her bir hikayesine bayılırım.

    YanıtlaSil
  2. bana izleyecek bir film çıktı o vakit.

    YanıtlaSil
  3. Hoş bi film sahiden Handan. Bu haftayı Jim Jarmusch filmleri haftası ilan ettim:)

    YanıtlaSil
  4. Meltem, bloğunuzu ziyaret edeceğim şimdi:)

    YanıtlaSil
  5. Renklerin hissedilmesi mümkünse, diğer tüm şeyleri hissetmek mümkün demektir. Görmeyenler hissediyor, biz görenlerin de hisleri köreliyor galiba. Film belli ki seyredilmeye değer. Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  6. Başlık beni çekerken film şaşırttı.

    İzlemedim ama merak ettim bir ara izleyip fikrimi yazmak isterim.
    :)

    YanıtlaSil
  7. Söylediğim üzere filmi bu gece izledim... Hakikaten çok keyifli ve alt metni de dolu dolu bir filmdi... Sezdirmeden bir sürü şey söyledi insanlık ve dünya hali üzerine.

    Çok keyif aldım filmden. Yo-Yo ile Helmut'un isim münakaşasında kahkahalar attım -ki çok az kahkaha atarım.

    İzlemeyenlere ben de ısrarla tavsiye ediyorum.

    YanıtlaSil
  8. Selam Rabia, iki yıldır görme engellilerin dünyasıyla haşır neşirim. Şahane arkadaşlar edindim.
    İnanın, algıları, hisleri o kadar gelişmiş ki, gören gözün görmeyi beceremediğini yürekleriyle görüyorlar. Müthişler. Diliyorum ki hayatlarını kolaylaştıracak alet edevatlara daha ucuz ve kolay yolla ulaşabilsinler. Daha konforlu yaşasınlar. Biz engel olmayalım da onlara, önlerindeki engelleri kaldırmaya yardımcı olalım. Duyarlılığınız için sağolun.

    YanıtlaSil
  9. Selam Pembe Deniz, şaşırtmayı severim:)) İzlediğinizde fikrinizi öğrenmek isterim sahiden. Yazın olur mu?

    YanıtlaSil
  10. Selam Cüneyt,bu filmde beş ayrı şehir ve beş ayrı taksi şöförü seyrediyoruz. Beş değişik coğrafyadan, farklı insan öyküleri. Jim Jarmusch'un önce Dead Man sonra Stranger than Paradise adlı filmlerini seyretmiştim. Dead Man benim için çok özel bir filmdir.
    Sonradan bu filmi,Night On Earth'ü izleyince, diğer filmlerinin peşine düştüm. Meselesi olan filmler ve sahiden Jim Jarmusch'un filmleri bana Nazım Hikmet'in bu dizesini hatırlatıyor. Ne olursak olalım, zenci, kör, beyaz, uzun, kısa, göçmen, yerleşik, aksanlı ve filan ve falan... Hiçbirşeye teslim olmamalı tadı bırakıyor filmleri.
    Ayrıca şiir, müzik, ve filmlerdeki muhabbetleri,hep aynı oyuncu seçimi yani öykü anlatış tarzı kendine has ya seviyorum filmlerini:))

    YanıtlaSil