Benim AÇEV gönüllü öğretmeni arkadaşım Oya, 24 okuma yazma bilmeyen kadınımıza destek verdi. Onlara okuma yazma öğretti. Ben de zaman zaman ziyaretine gitmiş ve bloğumda gördüklerimi yazmıştım. Asıl Oya'nın yaşadıklarını bizlere aktarmasını, bizlerle paylaşmasını istiyordum. Bir okuyan olur da heves eder, AÇEV e başvurur, gönüllü öğretmen olur diye düşünüyordum. Ayrıca memleketimizdeki kadınlarımızın durumlarını da bilmeliydik hepbirlikte...Oya yazmaya başladı yaşadıklarını. İşte bu akşam Oya okudu, ben bloğuma yazdım.Köydeki kadınlar gibi imece usulü ilk anılarını bloğuma geçirdik. Bu yazının devamı gelecek...
ÖĞRENCİ KADINLAR / ANILAR - 1
Bir büyükşehirin çok yakınındaki köy ve bir mahallesi...Hayatlarında hiç okula gitmemiş,okuma yazma öğrenmeye gönüllü 24 kadın ve eğitici olarak ben,sınıf yapılan bir cami odasında yollarımız kesişti. Nasıl oluyordu da bütün okumaz yazmazlar aynı mahallede oturuyorlardı?Bu bir tesadüf olamazdı.Biliyordum ki daha beş milyon kadın aynı durumdaydı.Kimbilir kaç köy,kaç mahalle vardı bunun gibi!!
İçim içime sığmıyordu.İlk ders...İlk tanışma... Sonra üçbuçuk ay beraberdik.Hemen hemen hepsi beş, altı hatta yedi çocuklu,25 ile 60 yaş arası olan öğrenci kadınlar...Onlar öğrenmeye ben de öğretmeye hazırdım.İki gönül bir olunca seyranlık hali vardır ya hani, bizimkisi 24 gönül artı ben!! Eeee! Seyranlıktan seyran beğen durumu...Ne çok hoş anı paylaştık hepberaber...Bazen hızımı alamaz,aileme,arkadaşlarıma,AÇEV'e anlatmak,onlarla paylaşmak isterdim...Şimdi olduğu gibi!
Sevgili Hanife...35 yaşında mahçup,heyecanlı ve bir okadar sevimli...Her tahtaya kalkışında "Ben yapamam..."diye diye gelir.Nasıl da yaptığına şaşardı! Senelerin güvensizliği,ürkekliği üstüne çökmüş. O ölü toprağı,bir bir üstünden atmaya çalışmıştık.
3 Haticesi olan bir sınıftı bizimkisi...Biri dimdik duruşu,azmi ile...Diğeri üç yıldır görmediği evladına,tornuna hasret olanı...Onlara mektup yazmaktı hayali ve kurs sonunda hayaline kavuşacaktı. Öbür Hatice ise hiç aksatmadan kurs boyunca istikrarlı derse devam edipte, öğrenmede çok zorluk yaşayan,tek okuma yazmayı sökemeyen ama kendini ve hayatta duruşunu geliştiren çok özel bir kadın...
Güleser ve Refigül ise karaçarşafın altındaki iki beyaz gönüllü,duru kadınlarımız...Güleser ile yakınlaşmamız okulun daha ilk haftasında olmuştu. 28 Ekim doğum tarihi idi.Doğum gününü kutlamak istemiştim.Tabii happy birthday olayı değildi amacım. Tamam, onun doğum gününü kutlayacaktım da diğerlerini ondan nasıl ayıracaktım? Hepsinin kendilerini özel hissetmelerini istiyordum. Ufak bir formül buldum. Sınıfa girdim. Dedim ki: "Herkes kendini alkışlasın! İyi ki burdasınız! İyi ki varsınız! Ben de kendimi alkışlıyorum. İyi ki ben de burada sizinleyim!" Hepsi şaşkınlıkla dediklerimi yaptılar. Sınıfta alkış sesleri önce yavaş yavaş, sonra hızlı hızlı artmaya başlamıştı bile... Bir yandan da kıs kıs gülüyorlardı. O an acaba akıllarından neler geçiyor diye bir an düşündüm. Herhalde "Biz buraya okuma yazmaya geldik. Bu öğretmen de ne komik şeyler yaptırıyor" diye düşündüklerini hissettim. Yada bu benim kuruntumdu. Tam alkışlar bitti, sınıfa dönüp pat diye sordum. "Bu gün buradaki bir arkadaşın doğduğu gün! Acaba , acaba kimin?" Herkes birbirine baktı. Ses yok... "Haydi size bir ip ucu vereyim. Benimle aynı yaşta. 1959 doğumlu biri." deyince, Kıyafet Hanım(ismi gerçekten böyle) oturduğu yerden seslendi. "Ben 1949 doğumluyum. Ben değilim ." dedi. (Sen çok yaşa e mi Kıyafet!) Biraz onları merak ettirmek, heyecanlandırmak istiyordum. "Kim acaba? Kim acaba? Kim..Kim...Kimmm?" artık kendimi tutamayıp "Veeeeeee... Bu güüünnnn Güleser'in doğduğu güüüünnnn! Herkes onu alkışlasın! İyi ki doooğduuunnn! İyi ki vaaaarrrssıııınnn!" Alkışlar... Alkışlar...
Güleser'in yüzündeki şaşkınlık,sevinç, mutluluk hepsi birbirine karışmış halde bakakaldı öylecene... Eeee! Doğum gününü kuru kuruya kutlayacak değildik hani... Bir hediye vermemek olmazdı. Arkasında bir kız başı olan, yazarken başından ışık saçan bir kalem ve boya kalemi kutusunu evde bir kurdele ile fiyonk yapmış hazırlıklı gelmiştim. Sınıf adına bu ufak hediyeyi verirken, Güleser ve ben sarılmış ağlıyorduk. Sessizliği bozan Nuriye "Güleser hiç doğum gününü bugüne kadar kutlamış mıydın?" diye seslendi. Güleser "Ben bile doğum günümü bilmiyordum. Kim benim doğum günümü kutlayacaktı ki?" diye yanıt verdi. Ben de "Herşey kendimizi bilmekle başlıyor." diye düşündüm. Güleser kursa bir ay devam edip, ailevi sorunları yüzünden kursu bırakacaktı. Daha sonra kurs bitiminde, hem eltisi Refigül'ün yanında olmak hem de beni görmek için sertifika törenine gelecekti. Güleser'den bir sonraki açılacak kursa devam edeceği sözünü alacaktım.
DEVAMI GELECEK...
Ayy.. çok güzel anılar..cok samimi..cok insanca.. oyayı kutluyorum bu tavrından dolayı ve tabii ona yazıları ve tarzı ile destek olan vildancığımı da.
YanıtlaSilSevgiler iki güzel dost.
Gelsin, gelsin:)
YanıtlaSilDestekleriniz icin sogolun...Dilek ve Vildancigim,sinifa gelip ogrencilerimi tanidiz.Beni yureklendirdiniz..arkadasimin hem yureginde,hem blogunda olmak onur verici..yazilarim devam edecek.Beni izlemeye devam edin(ayyy nasilda havaya girdim hemen)..
YanıtlaSilOya bukadar talep olunca senin yazılarına, ben de hemen bana verdiklerini bloga yazayim bari canım:)
YanıtlaSilBugun çok işim var. Ama merak etmeyin
azzzzzz sooooonraaaa!