Hamiyet, haydi Orhan Veli'den dizeler yazalım mı? Baksana ne güzel söylemiş büyük usta:
“Sanma ki derdim güneşten ötürü; Ne çıkar bahar geldiyse? Bademler çiçek açtıysa? Ucunda ölüm yok ya. Hoş, olsa da korkacak mıyım zaten Güneşle gelecek ölümden Ben ki her nisan bir yaş daha genç, Her bahar biraz daha aşığım; Korkar mıyım? Ah, dostum, derdim başka...”
Orhan Veli'den bu şiir de sana gelsin Ceren Deren:)
"Tüyden hafif olurum böyle sabahlar Karşı damda bir güneş parçası, İçimde kuş cıvıltıları, şarkılar; Bağıra çağıra düşerim yollara; Döner döner durur başım havalarda.
Sanırım ki günler hep güzel gidecek; Her sabah böyle bahar; Ne iş güç gelir aklıma, ne yoksulluğum. Derim ki: "Sıkıntılar duradursun!" Şairliğimle yetinir, Avunurum."
Mat, şiirlerle devam ediyorum madem... Du bi... Ahmet Arif'e geçelim:
"Haberin var mı taş duvar? Demir kapı, kör pencere, Yastığım, ranzam, zincirim, Uğruna ölümlere gidip geldiğim, Zulamdaki mahzun resim, Haberin var mi? Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş, Karanfil kokuyor cigaram Dağlarına bahar gelmiş memleketimin... "
Şahane bir Can Dündar şiiri de senin için geliyor Ankara Havası... Şahane:)
"bahar, yalvarırım çek git işine!.. salma üstüme çiçeklerini, aklımı çelme!.. her sabah çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde; sonra güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi buğulanıyor. ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek... kavaklar kıpır kıpır, ıslık ıslığa meltem... kırda dayanılmaz bir kekik kokusu, toprakta türlü çeşit börtü böcek... yapma bunu bana bahar, böyle üstüme gelme...! zaten damarlarıma zor zaptediyorum kanımı... çoktan cemreler düşmüş beynime, yüreğime... kalbimin buzları erimiş. göğüs kafesimde ne idüğü belirsiz bir kıpırtıyla geziyorum nicedir... bir de sen çıldırtma beni... krizdeyim ben... tembelliğin sırası değil, uyamam sana... al git serçelerini sabahlarımdan, çağlalarına, kokularına hakim ol. meltemlerine söyle, deli gibi ıslık çalıp sokağa çağırmasınlar beni... bulutların üşüşmesin başıma... girme kanıma benim... yoldan çıkarma...! sen ki en cilvelisisin mevsimlerin, afrodizyakların en etkilisi, sevdanın suç ortağısın. kıyma bana...! biliyorum çünkü, yine kandırıp yeşillendireceksin aşka; gövdemi azdırıp sonra birden çekip gideceksin. tam kanım kaynamışken sana, toplayıp allarını morlarını, beni bir kuraklığın ortasında terk edeceksin... o iple çektiğim ışığın, dayanılmaz olacak o zaman... ne o delişmen sabahlar kalacak, ne günaha çağıran çapkın eteklerin uçuştuğu günbatımları... tembel kuşların şakımaktan bitap, ebruli çiçeklerin kokmaktan... buselerin nemi kuruyacak çöl rüzgarlarında... yeşerttiğin çiçekler, yürekler solacak; damar damar çatlayacak ruhumuz... hayat, bir ezik otlar diyarına dönüşecek yeniden... yüreğim viraneye... her bahar sarhoşluğu gibi, geçecek bu sonuncusu da... ebedi bahar, bir başka bahara kalacak. iyisi mi, hiç azdırma ruhumu bahar... iş açma başıma... git işine! yoldan çıkarma beni!..."
Nazım Hikmet'ten iki satır daha gelsin; Bahardı sevgiIim bahardı ve bahtiyar oImak için, Toprakta, havada, suda her şey vardı sevgiIim, her şey hazırdı, her şey vardı.
Sahi Meçhul Yazar... Nasıl unutmuşum... Teşekkür ederim:)
"Beni bu güzel havalar mahvetti, Böyle havada istifa ettim Evkaftaki memuriyetimden. Tütüne böyle havada alıştım, Böyle havada aşık oldum. Eve ekmekle tuz götürmeyi; Böyle havalarda unuttum. Şiir yazma hastalığım; Hep böyle havalarda nüksetti. Beni bu güzel havalar mahvetti."
Du bi... Nazım Hikmet'in şu şiirini, Hayal Kahvem'e bütünüyle alıvereyim... Ve hep birlikte bütünüyle hatırlayıverelim:)
YARIDA KALAN BİR BAHAR YAZISI Vurdu kalın parmaklar yazı makinamın dişlerine. Kâğıtta her harfi majiskülle dizilmiş üç kelime var ; BAHAR BAHAR BAHAR... Ve ben şair musahhih ve ben hergün iki liraya 2.000 kötü satır okumaya mecbur olan adam, ve ben neden bahar geldi de hâlâ muşambası kopuk kara bir koltuk gibi oturmaktayım? Kasketini kendi kendine giydi kafam, fırladım matbaadan sokaktayım . Yüzümde mürettiphanenin kurşunlu kiri, cebimde 75 kuruşum var. HAVADA BAHAR...
Berberlerde pudralanıyor Babıâli paryasının sarı yanakları . Ve güneşli aynalar gibi yanıyor kitapçı camekânlarında üç renkli kitap kapakları . Fakat benim bu caddede yaşıyan, kapısında ismimi taşıyan bir formalık "ALFABE"m bile yok! Adam sen de ne çıkar! Başım dönmüyor geri, yüzümde mürettiphanenin kurşunlu kiri cebimde 75 kuruşum var . HAVADA BAHAR...
Bu yazı yarıda kaldı. Yağmur yağdı satırları sel aldı . Halbuki ben neler yazacaktım neler... 3.000 sayfalık 3 cildinin üstünde aç oturan muharrir bakmıyacaktı da camına kebapçının, tombul esmer kızını Ermeni kitapçının ışıklı gözleri ile taşlıyacaktı... Deniz kokmaya başlayacaktı . Terli kızıl bir kısrak gibi şahlanacaktı bahar, ve ben onun çıplak sırtına atlar atlamaz sürecektim sulara. Sonra her adımda peşimden gelecekti yazı makinam . Ona diyecektim : - Etme anam beni bırak bir saat rahat...
Sonra, saçları düşmeye başlayan başım haykıracaktı uzaklara : ÂŞIKIM...
27 benim yaşım onun yaşı 17 . Kör şeytan topal şeytan kör topal şeytan gel bu kızı sev,dedi, diyecektim; diyemedim, derim yine! Ama yağmurmuş yağıyormuş, yazdığım satırları sel almışmış cebimde 25 kuruşum kalmışmış ne çıkar... Bahar geldi bahar geldi bahar bahar geldi ulan ! Tomurcuklandı içimde kan! !
Oh bahar varsa, dahasına ne gerek var :)
YanıtlaSilHamiyet, haydi Orhan Veli'den dizeler yazalım mı? Baksana ne güzel söylemiş büyük usta:
Sil“Sanma ki derdim güneşten ötürü;
Ne çıkar bahar geldiyse?
Bademler çiçek açtıysa?
Ucunda ölüm yok ya.
Hoş, olsa da korkacak mıyım zaten
Güneşle gelecek ölümden
Ben ki her nisan bir yaş daha genç,
Her bahar biraz daha aşığım;
Korkar mıyım?
Ah, dostum, derdim başka...”
Kesinlikle katılıyorum.
YanıtlaSilhttps://www.youtube.com/watch?v=dcVwcGDMPwY
bakış açımızı değiştirelim.yaşamımızın rengi değişsin :)
Orhan Veli'den bu şiir de sana gelsin Ceren Deren:)
Sil"Tüyden hafif olurum böyle sabahlar
Karşı damda bir güneş parçası,
İçimde kuş cıvıltıları, şarkılar;
Bağıra çağıra düşerim yollara;
Döner döner durur başım havalarda.
Sanırım ki günler hep güzel gidecek;
Her sabah böyle bahar;
Ne iş güç gelir aklıma, ne yoksulluğum.
Derim ki: "Sıkıntılar duradursun!"
Şairliğimle yetinir,
Avunurum."
bazen ben de böyle umutlanıyorum.havada bahar.
YanıtlaSilMat, şiirlerle devam ediyorum madem... Du bi... Ahmet Arif'e geçelim:
Sil"Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğruna ölümlere gidip geldiğim,
Zulamdaki mahzun resim,
Haberin var mi?
Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,
Karanfil kokuyor cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin... "
Bahar geldi, yaşam enerjimiz arttı, umut doldu içimiz ne güzel....
YanıtlaSilŞahane bir Can Dündar şiiri de senin için geliyor Ankara Havası... Şahane:)
Sil"bahar, yalvarırım çek git işine!..
salma üstüme çiçeklerini,
aklımı çelme!..
her sabah çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde; sonra güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi buğulanıyor.
ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek...
kavaklar kıpır kıpır, ıslık ıslığa meltem...
kırda dayanılmaz bir kekik kokusu, toprakta türlü çeşit börtü böcek...
yapma bunu bana bahar,
böyle üstüme gelme...!
zaten damarlarıma zor zaptediyorum kanımı...
çoktan cemreler düşmüş beynime, yüreğime...
kalbimin buzları erimiş.
göğüs kafesimde ne idüğü belirsiz bir kıpırtıyla geziyorum nicedir...
bir de sen çıldırtma beni...
krizdeyim ben... tembelliğin sırası değil, uyamam sana...
al git serçelerini sabahlarımdan, çağlalarına, kokularına hakim ol.
meltemlerine söyle, deli gibi ıslık çalıp sokağa çağırmasınlar beni...
bulutların üşüşmesin başıma...
girme kanıma benim...
yoldan çıkarma...!
sen ki en cilvelisisin mevsimlerin,
afrodizyakların en etkilisi,
sevdanın suç ortağısın.
kıyma bana...!
biliyorum çünkü, yine kandırıp yeşillendireceksin aşka; gövdemi azdırıp sonra birden çekip gideceksin.
tam kanım kaynamışken sana, toplayıp allarını morlarını, beni bir kuraklığın ortasında terk edeceksin...
o iple çektiğim ışığın, dayanılmaz olacak o zaman...
ne o delişmen sabahlar kalacak, ne günaha çağıran çapkın eteklerin
uçuştuğu günbatımları...
tembel kuşların şakımaktan bitap, ebruli çiçeklerin kokmaktan...
buselerin nemi kuruyacak çöl rüzgarlarında...
yeşerttiğin çiçekler, yürekler solacak; damar damar çatlayacak ruhumuz...
hayat, bir ezik otlar diyarına dönüşecek yeniden... yüreğim viraneye...
her bahar sarhoşluğu gibi, geçecek bu sonuncusu da...
ebedi bahar, bir başka bahara kalacak.
iyisi mi, hiç azdırma ruhumu bahar...
iş açma başıma...
git işine!
yoldan çıkarma beni!..."
Nazım Hikmet'ten iki satır daha gelsin;
YanıtlaSilBahardı sevgiIim bahardı ve bahtiyar oImak için,
Toprakta, havada, suda her şey vardı sevgiIim, her şey hazırdı, her şey vardı.
Hımm... Daha önce hiç denk gelmemişim bu dizlere Ankara Havası. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilDu bi... Şarkılara geçelim.. Ve Candan Erçetin'i dinleyelim:)
"bahar geldiğinde mi ben böyle olurum
yoksa böyle olduğum da mı gelir bahar"
Yok mu oralarda bir "Beni bu güzel havalar mahvetti?"
YanıtlaSilSahi Meçhul Yazar... Nasıl unutmuşum... Teşekkür ederim:)
Sil"Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum.
Eve ekmekle tuz götürmeyi;
Böyle havalarda unuttum.
Şiir yazma hastalığım;
Hep böyle havalarda nüksetti.
Beni bu güzel havalar mahvetti."
blog yazmak biraz da "hep birlikte hatırlamak" değil mi zaten :)
Silrica ederim...
Du bi... Nazım Hikmet'in şu şiirini, Hayal Kahvem'e bütünüyle alıvereyim... Ve hep birlikte bütünüyle hatırlayıverelim:)
SilYARIDA KALAN BİR BAHAR YAZISI
Vurdu kalın parmaklar
yazı makinamın dişlerine.
Kâğıtta her harfi majiskülle dizilmiş
üç kelime var ;
BAHAR
BAHAR
BAHAR...
Ve ben şair musahhih
ve ben hergün
iki liraya
2.000 kötü satır okumaya
mecbur olan adam,
ve ben
neden
bahar geldi de hâlâ
muşambası kopuk
kara bir koltuk
gibi oturmaktayım?
Kasketini kendi kendine giydi kafam,
fırladım matbaadan
sokaktayım .
Yüzümde mürettiphanenin
kurşunlu kiri,
cebimde 75 kuruşum var.
HAVADA BAHAR...
Berberlerde pudralanıyor
Babıâli paryasının
sarı
yanakları .
Ve güneşli aynalar gibi yanıyor
kitapçı camekânlarında
üç renkli kitap kapakları .
Fakat benim
bu caddede yaşıyan,
kapısında ismimi taşıyan
bir formalık "ALFABE"m bile yok!
Adam sen de ne çıkar!
Başım dönmüyor geri,
yüzümde mürettiphanenin
kurşunlu kiri
cebimde 75 kuruşum var .
HAVADA BAHAR...
Bu yazı yarıda kaldı.
Yağmur yağdı satırları sel aldı .
Halbuki ben neler yazacaktım neler...
3.000 sayfalık 3 cildinin üstünde
aç oturan muharrir
bakmıyacaktı da camına kebapçının,
tombul esmer kızını Ermeni kitapçının
ışıklı gözleri ile taşlıyacaktı...
Deniz kokmaya başlayacaktı .
Terli kızıl bir kısrak gibi
şahlanacaktı bahar,
ve ben onun çıplak sırtına atlar
atlamaz
sürecektim sulara.
Sonra
her adımda peşimden gelecekti
yazı makinam .
Ona diyecektim :
- Etme anam
beni bırak bir saat rahat...
Sonra,
saçları düşmeye başlayan başım
haykıracaktı uzaklara :
ÂŞIKIM...
27 benim yaşım
onun yaşı 17 .
Kör şeytan
topal şeytan
kör topal şeytan
gel bu kızı sev,dedi,
diyecektim;
diyemedim,
derim yine!
Ama yağmurmuş
yağıyormuş,
yazdığım satırları sel almışmış
cebimde 25 kuruşum kalmışmış
ne çıkar...
Bahar geldi bahar geldi bahar
bahar geldi ulan !
Tomurcuklandı içimde kan! !
usta bunu yazarken aynı yaştaymışız...
Silhey! ne güzel denk gelmiş:)
Sil