Kapak fotoğrafını çekip yukarıya iliştirdiğim bu kitap, küçüklüğümde yolunu gözlediğim, ailemin "kızlar okumaz öyle dergiler" deyip yasakladığı için gizli satın alıp okuduğum bir zamanların efsanevi mizah dergisi Gırgır'daki Oğuz Aral'ın saf ve sevimli tiplemesi Avni'nin en güzel maceralarından oluşuyor. Kimi zaman elime alır, her karesini tekrar tekrar tüm hevesimle okuyup seyrederim. Harikuladedir! Tatlı tatlı gülümsetir. Kederimi alır. Yüreğimi serinletir. Bu çizimler, yaşamıma anlam katan küçük, masum sevinçleri hatırlatıp, hissettirir.
Şimdi neden
aklıma geldi bu kitap biliyor musunuz? İlk sayfasında, kitabın yayımlandığı
1999 yılında, Oğuz Aral'ın yazdığı bir yazı vardır. Gırgır mizah dergisini
çıkarırken, okur olarak gençliği hedeflediğini anlatır büyük usta...
"O sıralar, yeni türeyen bir genç tipi vardı. Kendini zeki, bitirim,
uyanık ve dayanılmaz çapkın zanneden fakat aslında meteliksiz, ezik ve epeyce
de avanak, bir gençlik... Üstelik bu avanaklık, saf ve sevimli bir
avanaklıktı." der. Gırgır'dan önceki mizah dergileri sadece politikacıları,
vurguncuları, devlet otoritesini eleştirirken, Gırgır'da daha zorunu seçerler.
Mizahçının kendisiyle dalga geçmesi, daha da zoru okuruyla dalga geçmesi...
İşte Avanak
Avni'yi bu niyetle çizmeye başlamış. Ve ben de dahil, okuyan herkes çok sevdi.
Oğuz Aral yıllarca çizdi. Biz okurlar ilgiyle okuduk. İçimizdeki Avni'yi
keşfettikçe mutlu olduk. Sonra, "Acaba bu herifin çocukluğu
nasıldı?" diye meraka kapılmış. Ve Avanak Avni'nin çocukluğunu çizmeye
başlamış. O kadar ilgi görmüştü ki, ustanın deyimiyle Küçük Avni, Avanak
Avni'yi yenmişti. Tabaklar, bardaklar, tişörtler, kalemler, çarşaflar, her yer,
her şey sanki Avni olmuştu. Bir Meksika dergisi Avni'yi kapak yapmış, üçüncü
dünya ülkeleri simge olarak Avni'yi seçmişler, ırkçılığa karşı bayrak yapmışlar.
O vakitler, internet filan yok tabii... Nerden duyup bilecez? Daha neler neler...
Bütün bunlar
kendi istediği dışında oluyor, Avni ticaret amacıyla kullanılıyor, zaten
memlekette Avrupa ve Amerika'daki gibi telif eserleri kanunu olmadığı için,
Allah Oğuz Aral'ı koruyor da, bunca milyonları ne halt edeceğim diye kara kara
düşünmekten kurtuluyor. Yazısında bunları tatlı tatlı anlatıyor.
Hah işte... Oğuz Aral bu yazının son paragrafını aynen şöyle bağlıyor:
"Yaşar
Kemal yıllardır "Bir gün Avni'nin bir kitabını çıkarırsan ve ön sözünü
bana yazdırmazsan valla dövüşürüz!" diye tutturmuştu. Ama Avni'yi
çizmeyi bıraktıktan yıllar sonra gelen bir okul mektubu beni çok duygulandırdı.
Dergi ve gazete sayfalarında yitip giden Avni öykülerini bu kitapta okumaya
mecbur etti. Yaşar Kemal gibi 190 santimetre ve 100 kiloya yakın birinden
sopa yemek pahasına bu okur mektubunu da ön söz olarak kitaba koydum."
Şimdi
memleketimin iki ustası kavuştular ya hani... İkisi birliktedirler. Huzur
içinde, en şahane mekandadırlar, eminim. Çok merak ediyorum, Avni'nin bu kitabını çıkardığında, ön
sözünü kendisine yazdırmadığı, bir okurun mektubunu kitaba ön yazı diye koyduğu
için, acaba Yaşar Kemal sözünde durup, orada Oğuz Aral'la dövüş müdür? Bir şey söyleyeceğim.
Kitabın en son çizimi, şu yukarıdaki başı sarılı Avni tiplemesi... Şeyyy! Acaba
Oğuz Aral, sonunda Yaşar Kemal'den illa sopa yiyeceğini bildiği için mi başı sarılı
Avni tipini kitabın en son sayfasına çizmiştir? Ne diyeyim? "Dıgıl dıgıl!" yani:)
Ne kadar hoş, ne kadar nostaljik şeyler yazmışsınız Hayal Kahvem,
YanıtlaSilAncaaaaaak sizde benim gibi yaşanmışlarınızı yazarken yaşınızı belli edeceksiniz.
Evet, bizim gençliğimizde ne bilgisayar vardı, ne de internet ve sosyal medya. Tek eğlencemiz dergilerdi.
Biz üniversitedeyken bir çok Avni repliği dillerdeydi. Bir kaç tanesini hatırlamaya çalıştım, "dıgıl, dıgıl mufudu, matasama gıbıdı"
doğru muydu acaba?
Evet, tıpkı dediğin gibi Ankara Havası:) Küçüklüğümün kahramanları...
SilNe güzel bir yazı olmuş,iki ustayı da rahmetle anıyorum.
YanıtlaSilTeşekkür ederim Balthus. Yattıkları yer nur dolsun...
SilŞimdi aklıma geldi "şıftın malı gıbıdı, matasama gıbıdı"
YanıtlaSilTıpkısı:))
SilHuzur içinde yatsınlar.
YanıtlaSilAmin Hamiyet...
YanıtlaSil