not-
Serpil Çakır'ın Osmanlı Kadın Hareketi adlı kitabını okuyorum.
Konuyu iyice anlamak için okuduklarımın kısa kısa özetini çıkarmaya karar verdim.
Sonra, dedim ki kendi kendime..
Kendi çapımda anlayıp yazacağım özeti niye Hayal Kahvem'e yazmıyorum ki:)
Serpil Hoca affetsin beni, yorum hatası varsa elbette benimdir.
Vakit buldukça özetlemeye devam etmek niyetindeyim.
Serpil Çakır'ın Osmanlı Kadın Hareketi adlı kitabının, Erkek Tarihinden Kadın Tarihine adlı birinci bölümü, "BİZ KADINLAR, yıllarca kendi geçmişimizden habersiz yaşadık. Geçmişimizdeki bu bilinmezliği neye borçluyuz(!) Tarih, gerçekleri yaşandığı haliyle yansıtıyor mu?" diye başlıyor.
Tarih disiplini, uzun süre iktidarı paylaşan, batılı, beyaz, soylu, burjuva, erkeklerin oluşturduğu gurubun çıkarları içinde biçimlenmiş. Bu özelliklerin dışında olan tüm altta kalanlar, kadınlar, köleler, köylüler, siyahlar, işçiler tarihin dışına itiliyor. Yüzyıllar içinde, kadınlar dışındaki bu toplumsal guruplar iktidardan pay alıp tarihe adlarını yazdırmaya başlıyorlar. Böylece Tarih disiplini, soylu-soysuz, siyah-beyaz, köylü-işçi ayırmadan sadece erkek iktidarı ve çıkarlarını kapsayan, öznesi erkek olan, kadınların var olmadığı savaşları, kadınların üyesi olmadığı parlamentoları, meclisleri anlatan bir tarih oluyor.
1970'lerin sonlarında kadın hareketleri bir özgürlük hareketi olarak başlıyor. Kadınların ezilmesini ortadan kaldırmak ve özgürleşmesini sağlamak amacıyla, toplumların dönüşmesi için ikna olup ikna etmeleri gerektiğini savunmaya başlıyorlar. 1970'lerin kadın hareketlerinin, 19. yüzyıl kadın hareketlerinden farkı, kadınlar ve erkekler arasındaki ilişkinin çıkar ilişkisi olduğunun, erkeklerler ve erkeklerin çıkarlarının, sürekli kadınların rolünü, kadınların varlığını şekillendirdiğine ilişkin saptamadır. Yani kadınlar, ezilmelerinin sebebinin kendileriyle ya da belli durumlara özgü sorunlar olmadığını, sistemle ilgili olduğunu anlıyorlar. Aslında kadınlar yüzyıllardır sanatta, tıpta, edebiyatta, bilgi alanı içinde hep varlar. Ancak kadınların yaptıkları çalışmalar, deneyler, eserler önemsenmemiş, ortaya çıkması, bugüne gelmeleri engellenmiş. Kadınlar artık kitlesel olarak bilgi alanı içine dahil olmaya başlayınca, kadın bakış açısı bilime girmeye, bilim dallarını sorgulamaya, yeni yorumların ortaya çıkmasını sağlıyor.
Kadınlar çeşitli ülkelerde, farklı coğrafyalarda bilinç yükseltme toplantıları yapmaya başlamışlar. Bir bakılıyor ki, sadece Tarih değil, tüm pozitif bilim alanları objektif değil... Bilimde erkek sesi hakim... Erkekçi sosyal davranışlar standart gösterilmekte... Bunu anlayınca, bilimler kadın bakış açısıyla sorgulanmaya başlanıyor. Mesela tıp kitaplarında "insan" olarak tanımlanan erkek bedeni olduğunu, hastalıklar üreme organları ve göğüsleri hariç hep erkeklere göre tanımlandığını, yani bilimlerin erkeklere göre, erkekler tarafından biçimlenmiş olduğuna fark edip, seslendiriyorlar.
Üniversitelerde, kadın araştırması denilen bir disiplin kurulmaya başlanıyor. Amaç bilgi üretimindeki erkek cinsiyetçiliğini ortaya çıkarmak, kadınları kendilerine dair bilgi üretme konusunda harekete geçirmek, görünür kılmak, güç ve etkinliklerinin nasıl önlendiğini fark ettirmek... Çalışmalar derinleştikçe kadın hareketindeki kadınlar, tarihteki kadınlar hakkında ne az bilginin var olduğunu fark ederler.
Kadınlar niçin geleneksel ve erkeksi tarih geleneğinden dışlandı?
Çok bilgilendirici bir yazı olacak gibi.. Devamını bekliyoruz
YanıtlaSil2000 yıl olmuş hala kadın yazar, bilim adamı, şu bu niye yok niye olmamış
YanıtlaSildiye sorguluyoruz. Bence bu dünya erkek ekseninde dönüyor. ne olursa olsun böyle devam edecek. Kadınlar günümüz şartlarında bile yemek,ev, çoluk çocuk, koca bakımından
vakit bulursa üretmeye başlıyor. Erkekler de bu devran bitmesin diye de
ellerinden geleni yapıyor. Niye böyle diye tartışıp şilkayet eden çoğunlukta
zaten kadınlar.
Erkek egemenligini tamamen kaldiramayacaksak da bilincli kadin cok onemli. Baska şansimiz yok. Çarpişacagiz o zihniyetle:(
YanıtlaSil