Amerikalı yazar
Rebecca Solnit, Bana Bilgiçlik Taslayan Adamlar adlı kitabının önsözüne
"Bu kitap, şiddet kurbanı olmamak için harcanan hayattan, okuduğumuz
haberlerden, şiddet, özgürlük ve adalet hakkında düşünmekten ve toplumsal
cinsiyetten ders çıkarıyor." diye başlamış. Türkiye'deki toplumsal
cinsiyet politikaları hakkında pek fazla bir şey bilmese de, bu meseleler
hakkındaki konuşmaların evrensel olduğunu söylüyor. Amerika Birleşik
Devletleri'nde her 6.2 dakikada bir polise bildirilmiş tecavüz vakasının
yaşandığını, her 5 kadından birinin tecavüze uğradığını söylüyor. Yeryüzünün her köşesi kadınlara karşı şiddet ve tecavüz vakalarıyla dolu.
Şiddetin bir ırkı, sınıfı, dini ya da milliyeti yok ama şiddetin bir cinsiyeti var, diyor.
Elbette bütün erkekler şiddete eğilimli değil. Çoğu değildir. Hatta erkekler de erkek şiddetinden zarar görüyor. Rebecca Solnit, örnek vermeye devam ediyor. Diyor ki, kanser, savaş ve trafik kazalarına bağlı ölümlerin tümünün toplamından daha fazla sayıda kadının, erkek şiddeti nedeniyle öldüğü görülüyor. Feci!
Yazarın dediği gibi, şiddetin olmadığı ya da açığa çıkarıldığı, şiddete karşı çıkılan, şiddetin radikal bir şekilde azaldığı ve böylece de ölümün, yaralanmanın, korkunun, sessizliğin, tehtidin, kısıtlamanın olmadığı, kadınların güven içinde yaşadığı, insan haklarına ve eşit haklara sahip olduğu bir dünya hayal etmeliyiz.
Erkekler tarafından şiddete maruz kalmış, öldürülmüş, adını bildiğim ya da bilmediğim tüm kadınları kız kardeşimmiş gibi hissediyorum. Ve ancak kadın-erkek el ele mücadele ederek, dayanışarak erkek şiddetine son verileceğine inanıyorum. Yazar da kitabında şöyle söylüyor: Ayrımcılığı tek başına kadınlar yok edemez, tıpkı siyahların ırkçılığı, beyazların katılımı olmadan yok edemeyeceği gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder