"Çoğumuz bugün konuştuğumuz dilin, sözcüklerin hangi serüvenlerden geçtiklerini hiç düşünmeyiz. Sözcükler ve dil, farkında olmadan edindiğimiz öteki alışkanlıklar gibi bize verilmiş hazır reçetelerdir. " s.13
"İngilizce'de "C" harfinin önüne "H" geldiğinde "Ç" okunur. "C" bazen "S", "Ş" bazen de "K" okunur. "C" okunması için "G" yazılması gerekir. Ama "G" bazen "G" okunur. "J" ve "C" okunur. "J" de "C" okunur. Okuma ile yazma arasındaki kuralsız farklılaşmanın nedeni nasıl açıklanabilir?
Bir görüşe göre, İngiltere'de toplumsal ayrışmanın ve sınıflar oluşmasının sonucu, soylular yazı ve konuşma dilinde, kendi aralarında kullanmak amacıyla yalnız kendilerinin bildikleri "özel okuma şifresi" olsun istediler. Yazma ile konuşma dili arasındaki fark burdan doğdu: seçkinlerin, avamla kendi sınıfları arasına dille sınır çekmeyi istemelerinden. " s.29
"Biz "M" sesinin koyunların, keçilerin melemesinden, ineğin seslenmesinden geldiğini bilmediğimiz gibi, yazıdaki "S" iminin de deniz kabuğunun üstündeki spiralden çıktığını bilmeyiz. Başka seslerin ve imlerin de nereden geldiğini unuttuk." s. 18
"Nabokov romanına neden "Lolita" adını verdiğini açıklarken, L sesinin saydam ve arı olduğunu, romanın kahramanı genç kızdaki güzelliğin bu sesle anlatılabileceğini, güzellikteki kusursuzluğu gösterdiğini belirtir ve ekler: Bu ilişkiyi çok az kişi fark eder. (Nabokov'la yapılan bu söyleşi Metis Çeviri, 1988 Bahar, sayı3,s95) " s.19
"F" yi incelerken çok tuhaf bir durum çıktı ortaya. Tahsin Saraç'ın hazırladığı Fransızca sözlükte her harfin yanına "eril" olduğu belirtilmişİ yanlızca "F" için "dişil" denmiş. Demek ki eril ve dişil işaretler var. Buna diyecek yok, ama neden hepsi eril de yalnızca "F" dişil? Acaba dilbilimciler bunu nasıl açıklar? s.29
"Cemil Meriç Bir Dünyanın Eşiğinde adlı kitabında Hintli bir bilgenin "Dil Berekettir" dediğini belirtir. Bu söz burada bir kez daha yinelenmeye değer." s.17
"Türkçe sözcüklerdeki dil sesini alalım ele. "Ç" çıkıntı yapan, göze batan "uç"ları gösterir. Çengel, çalı, çapak, çörten, çıban gibi... Küçümsenen nesneleri de gösterir: çoluk çocuk, çaput, çomak, çalı çırpı, çopur, çöp, küçük, çirkin... "s.29
NOT: Yukarıdaki cümleleri, Yıldız Cıbıroğlu'nun Kadının Yazısız Tarihi "M" ve "N" Sesi adlı kitabının ilk bölümünden alıntıladım. Kitabı okudukça yazmaya devam etmek niyetindeyim. Yazarını keşfettiğim için sevinç hissediyorum.
İyi niyetlerdesin hayal kahvem ;)
YanıtlaSilBen çok kafa yordum buna ve hala yorarım zamam zaman.
Bak vallah şimdi aklıma geldi hemen:)yukarıda kafa dedim ya:
Kafa,şifa,cefa,sefa,vefa gibi,bak hepsi iki hece dört harf.acaba bir bileşik kelime mi bunlar fa ne olaki hadi bakalım ;))
Sorma Balthus, kafa yedirir bunlar insana:)
Silinanmazsin ben de kızıma Pelin ismini aynı Nabokov gibi düşünerek
YanıtlaSilkoydum. Bana göre pelin isminin bir yumuşaklığı, pembeye bulanmışlığı,
narinliği var. yani bu bana böyle gelmiştir hep. anlamını düşünerek değilde
söylenişinde ki narinlik için koydum. ama ne oldu dersin, herkes isminin
anlamını üzerine alıyor galiba. hiç benim düşündüğüm gibi değil şu an :)
Buket, Nabokov ne demiş? "Bu ilişkiyi çok az kişi fark eder."
SilFark edenlere denk gelsin diyelim:)
Bir zamanlar bulunduğum Hazar kıyılarında Türki coğrafyada bizim "imza atmak" dediğimize onlar "kol çekmek" diyorlardı, anlamlı yerindeydi aslında, zamanla "agaç" "ağaç" "körpü" köprü" "dag" "dağ" olmuş bizde... Dil olgusu dinamik, değişken bir şey... "Lolita" denince aklıma "dondurma" geliyor... Sevgiler...
YanıtlaSilKelimlerin sadece anlamı yok, ayrıca tınısı var... Büyüleyici aslında di mi Serbest Kalavye?
Sil