"Erkeklerin kadınlara bıkıp usanmadan
tekrarladıkları "ezeli" ve de "ezici" bir soru vardır: Bizler kadar düşünme yeteneğiniz olduğunu ileri sürüyorsunuz. Madem öyle,
neden Shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız? İşte Virginia Woolf bu
"yakıcı" soruya, tarihsel ilişkilerin kökenine inip kütüphane
raflarında şöyle bir gezindikten sonra esaslı bir yanıt getiriyor. Ve şöyle
sesleniyor kadınlara: "Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş
zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!"
Virginia Woolf/Kendine Ait Bir Oda
İngiliz kadın yazar Virginia Woolf(1882-1941), Kendine Ait Bir Oda adlı kitabının bir bölümünde Shakespeare'in, kendisi kadar yetenekli, bilgili, edebiyata, tiyatroya ilgili bir kız kardeşi olsaydı neler olurdu, diye hayal eder. Diyelim ki adı Judith olsun, der. Şekspir okula gidip eğitimini tamamlayacak, kızların okula gitmesi yasak olduğu için Judith ise evde temizlik, yemek, ütü yapacak, evin küçük çocuklarına bakacak. Şekspir sanat ve tiyatroyla ilgilenirken ailesinin isteği üzerine komşu kızıyla evlendirilir. Bu duruma dayanamayan Şekspir evden kaçıp, hayallerinin peşi sıra Londra'ya gidecektir. Bir tiyatroda iş bulur. Başarılı bir oyuncu olur. Sanatçılar arasında yaşar. Herkesle tanışır. Sokaklarda dolaşır. Oyunlar yazar. Kraliçenin sarayına giriş hakkını elde eder.
Bu arada, kendisi gibi olağanüstü yetenekli kızkardeşinin evde olduğunu farzedeceğiz. Aslında Judith de abisi gibi macera ruhludur, yaratıcıdır, dünyayı tanımak için yanıp tutuşmaktadır. Yirmisine varmadan evlendirmek isterler. Bir yün tüccarıyla söz kesilir. Judith evlenmek istemez, ağlar, bağırır. Babaya itiraz mı ediyor? Elbette dayak yer. Abisinin yolundan gitmek ister. Evden Londra'ya kaçar. Bir tiyatro kapısına gider. Oyuncu olmak istediğini söyler. 16. yüzyıldayız. Kızların okula gitmesinin yasak olduğu gibi tiyatroda oynamaları da yasaktır. Adamlar oyuncu olmak isteyen Judith'e gülüp alaya alırlar. Peki şimdi ne yapacaktır? Abisi gibi sokaklarda gezip, barlarda sanatçılarla muhabbet edebilir mi? Mümkün değildir. Oysa Judith erkeklerle kadınların yaşamlarını ve huylarını incelemek, açlığını doyurmak için yanıp tutuşmaktadır. En sonunda bir oyuncu menajerinin Judith'e acıdığını ve evine aldığını hayal edelim. Bir süre sonra Judith bu adamdan hamile kaldığını öğrenecektir. Woolf der ki, bir kadın bedenininde kıstırılıp kalmış bir şair ruhunun şiddetini ve ateşini kim ölçebilir? Bir kış gecesi canına kıyar ve şimdi otobüslerin durduğu bir kavşakta gömülü yatmaktadır.
"Şekspir döneminde bir kadın onun dehasına sahip olmuş olsaydı, sanırım öyküsü böyle yazılırdı," der Viginia Woolf. "16. yüzyılda üstün yetenekle doğan herhangi bir kadın hiç kuşkusuz çıldırır, kendini vurur ya da yaşamını köyün dışında bir kulübede, korkulan ve alaya alınan bir yarı cadı, yarı büyücü olarak geçirirdi."
İngiltere'de 19. yüzyıla kadar bir kadının ailesi olağanüstü zengin ya da çok soylu olmadıkça, kendine ait bir odası olması imkansızdı der Virginia Woolf. !9. yüzyıldan sonrasını başka bir yazıya saklayayım... Çünkü 19. yüzyıl Virginia Woolf'un zamanıdır. O başlı başına ayrı bir kadınlık hikayesidir.
21. yüzyılda yaşıyan bir kadınım. Para kazanıyorum. Kendime ait bir odam var. Zaman ayırıyorum ve bloğa da olsa illa yazıyorum. Erkekler ne der düşünmeden yazıyorum.
Ve artık kadınların daha çok yazmaları gerektiğine inanıyorum:)
Bu arada, kendisi gibi olağanüstü yetenekli kızkardeşinin evde olduğunu farzedeceğiz. Aslında Judith de abisi gibi macera ruhludur, yaratıcıdır, dünyayı tanımak için yanıp tutuşmaktadır. Yirmisine varmadan evlendirmek isterler. Bir yün tüccarıyla söz kesilir. Judith evlenmek istemez, ağlar, bağırır. Babaya itiraz mı ediyor? Elbette dayak yer. Abisinin yolundan gitmek ister. Evden Londra'ya kaçar. Bir tiyatro kapısına gider. Oyuncu olmak istediğini söyler. 16. yüzyıldayız. Kızların okula gitmesinin yasak olduğu gibi tiyatroda oynamaları da yasaktır. Adamlar oyuncu olmak isteyen Judith'e gülüp alaya alırlar. Peki şimdi ne yapacaktır? Abisi gibi sokaklarda gezip, barlarda sanatçılarla muhabbet edebilir mi? Mümkün değildir. Oysa Judith erkeklerle kadınların yaşamlarını ve huylarını incelemek, açlığını doyurmak için yanıp tutuşmaktadır. En sonunda bir oyuncu menajerinin Judith'e acıdığını ve evine aldığını hayal edelim. Bir süre sonra Judith bu adamdan hamile kaldığını öğrenecektir. Woolf der ki, bir kadın bedenininde kıstırılıp kalmış bir şair ruhunun şiddetini ve ateşini kim ölçebilir? Bir kış gecesi canına kıyar ve şimdi otobüslerin durduğu bir kavşakta gömülü yatmaktadır.
"Şekspir döneminde bir kadın onun dehasına sahip olmuş olsaydı, sanırım öyküsü böyle yazılırdı," der Viginia Woolf. "16. yüzyılda üstün yetenekle doğan herhangi bir kadın hiç kuşkusuz çıldırır, kendini vurur ya da yaşamını köyün dışında bir kulübede, korkulan ve alaya alınan bir yarı cadı, yarı büyücü olarak geçirirdi."
İngiltere'de 19. yüzyıla kadar bir kadının ailesi olağanüstü zengin ya da çok soylu olmadıkça, kendine ait bir odası olması imkansızdı der Virginia Woolf. !9. yüzyıldan sonrasını başka bir yazıya saklayayım... Çünkü 19. yüzyıl Virginia Woolf'un zamanıdır. O başlı başına ayrı bir kadınlık hikayesidir.
21. yüzyılda yaşıyan bir kadınım. Para kazanıyorum. Kendime ait bir odam var. Zaman ayırıyorum ve bloğa da olsa illa yazıyorum. Erkekler ne der düşünmeden yazıyorum.
Ve artık kadınların daha çok yazmaları gerektiğine inanıyorum:)
Zaten artık kadınlar daha fazla yazıyor ama maalesef yine en çok okuyan kadınlar oluyor. Durumun değişmesi yazan değil okuyan kitlenin değişmesine bağlı :)
YanıtlaSilErkekler çok yazıyor, kadınlar çok okuyor diye düşünüyorum Dilek.
SilErkekler kadınları da yazıyor. Ve bizler erkek bakışıyla yazılan kadınları okuyoruz.
Keşke daha fazla kadın yazar olsa ve kadınlar kadınlıklarını daha fazla anlatsa:)
Bir nefeste bitirdiğim kitaplardan birisidir. o soruları ve cevapları yazdığı zamandan bu tarafa neredeyse 100 yıl geçti çok değişen bir durum yok dünyada yaşayan kadınların ezici çoğunluğunda. :(
YanıtlaSilDeğişen durum olmaz mı Halil, dünya daha iyi bir yer olacak. Elbette hep birlikte:)
SilAh, ben de öyle düşünüyorum. Kendime ait bir odam da var aslında. Çalışıyorum. Ama eve geldiğimde benim hep eşime göre daha fazla yapacak şeyim oluyor. VE zaman hiç yetmiyor. Kendi adıma düşündüğüm ve sorguladığım zaman şu karara varıyorum: Beni bağlayan zincirlerimden kurtulmam, kesinlikle bencil olmam ve başkaları için kendimden ödün vermemem gerekiyor. Peki yapabiliyor muyum? Hayır. Yapabildiğim zaman inanıyorum ki yapmak istediğim şeylere dair daha fazla zamanım olacak. :)
YanıtlaSilYüzyılların çabasına cesaretle,dikkatle, üreterek, yazıp paylaşarak illa katkın oluyordur Özlem. Vicdan yapıp veya eksiklik hissedip kendimizi üzmeyelim, kendimizi sevelim:)
SilKadınların hayatına tarihsel süreçte baktığımızda gördüğümüz manzarayı güzel anlatmışsınız.Ben de felsefe derslerini anlatırken kadın filozun azlığından neden bir Platon Aristo Hegel gibi birisi çıkmadığını sorgulardım. O zaman ki koşullar ve şartları düşünmek sorgulamak gerekir.arka odanızın olması güzel.
YanıtlaSilParırdayan Çiçek, iyi yere parmak bastın. Bu konuda bir yazı yazmak niyetindeyim:)
SilZira bilirsin kadınlıkla ilgili oluşan olumsuzlukların babası Aristotoles'tir.
Aristoteles, ruh beden üzerinde, akıl duygu üzerinde, erkek de kadın üzerinde egemendir demiştir. Ve tanrısal gücün sembolü olarak erkekleri göstermiş, yalnızca erkeklerin özgür olduğunu, yer yüzündeki her şeyden üstün olduğunu bizzat kendisi söylemiştir. Yanlışsam düzelt beni Parıldayan Çiçek:)
Araştırayım Felsefe kitaplarını gün ışığına çıkartayım.
YanıtlaSilNeler diyorsun sen kadın :)
YanıtlaSil