25 Eylül 2010 Cumartesi

Hasan'ı Anlatınca, Havva'yı Anlatmasam Olmazdı.


Madem bir önceki yazımda Refik Halit Karay'ın Eskici adlı öyküsündeki Hasan'ı anlattım. Bir de 1922 doğumlu, daha beş yıl önce 2005'yılında yitirdiğimiz, ünlü yazarımız Vüs'at Orhan Bener'in Havva adlı öyküsünden söz etmesem olmazdı. Öykü şu cümlelerle başlar:

“ Benim saçlarım yumuşak. Havva’nın saçları keçe gibi. Annem ustura ile iki defa kazıttı saçlarını uzasın diye, ama uzamadı, kısa kaldı. Burnu da öyle biçimsiz ki! Yamyassı. Tıpkı okul kitabımızdaki maymunun burnuna benziyor burnu. Hiç sevmiyorum onu. Pis hırsız.” 

Köyden getirilip evde besleme olarak büyütülen bir kızdır Havva. Kimi kimsesi yoktur. Öykünün anlatıcısı  ise evin kızıdır. O kadar hor görülüp eziyet edilmesine rağmen Havva'yı kıskanmaktadır. Anne ve kızı Havva'yı asla benimsemezler. Havva sürekli azarlanır, dövülür, bir yere giderken eve kilitlenir. Kilitlenmezse eğer alır başını gider diye düşünürler. Çamaşırlığa kilitlendiği bir gün, Havva kömürden zehirlenir. Evin babası Havva'yı köyüne göndermek ister. Anne göndermek istemez. Hem kimsesi yoktur köyde, hem de evde çok işe yaramaktadır. Havva kuvvetlidir. Özgürlüğü o kadar kısıtlanmıştır ki halıdaki beyaz kuşu keser. Tabii  dayak yer.

"Annem, bugün onu bir temiz dövdü. Tabii döver. Misafir odamızdaki güzelim halımızı kesmiş. Deli mi ne? Annem: "Kız niye kestin halıyı?" dedi. O: "Kuş var halının içinde," dedi "Beyaz kuş. Onu çıkartacaktım." Gördün işte kuşu. Bir "Töbe töbe ana" bellemiş, onu söyler."

Sonunda hastalanır Havva. Çünkü çöpe atılan yağ tenekesinin dibini sıyırmış yemiştir. Zehirlenmiştir. Yazar öykünün finalini anlatıcının dilinden şöyle bitirir: 
"Annem Havva’nın yanına gitti, yatağına diz çöktü. “Kızım Havva iyi misin evladım?” dedi. “Bak iyileştin artık. Canın bir şey istiyor mu? Ne pişireyim sana?” Havva baştan bir şey demedi. Sonra gözünü iri iri açtı: “Baklava,” dedi. Sonra da öldü."

Öykü duygu sömürüsü yapmaz. İlginç bir anlatımı ve tadı vardır. Gene oturur insanın yüreğine... Konusu itibariyle çarpar okuyanı gene... Bu öykü resmen insanın canını acıtan öykülerdendir. Merak uyandıran uslubuyla, okurken başka bir şey göremez okuyucu, cümleleri sabırsızca ardı ardına okumak ister. Edebiyat gene insan hallerine misaller vermektedir vermesinde de, bu kez memleketim insan hallerinin örneklerini Vüs'at O. Bener'in kendine has o şahane öykü dokumasıyla ilmek ilmek satırlara dizmektedir. Son arzusunda iştahla baklava isteyen Havva, anne ve kıza müthiş bir gol atarak öbür dünyaya gitmektedir. Artık Havva'ya üzülmezsiniz de anne ve kızın ömür boyu çekeceği vicdan azabını içinizde hissedersiniz. Üstelik Havva bilerek yapmamıştır ki bunu... Sahiden canı baklava istemiştir. Böyle işte...Yazarın lezzeti tarifsiz bir anlatımı vardır. Eğer yeni tanışacaklar varsa, garanti veririm Vüs'at Orhan Bener'in öykülerinden  müthiş bir tad alacaklar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder