16 Kasım 2010 Salı

Bayram Hasbihali...

Büyükannem.. Canı rahmet istedi. Nur içinde yatsın. "Ramazan ayı bitti diye üzülmelisin, yeni  esvaplar giymemelisin." derdi. Ona göre mübarek ramazan ayının ardından sevinilmez ancak göz yaşı dökülebilirdi. Oysa kurban bayramı tam bir bayramdı. Çünkü Yaradan insana acımış, yavrusu yerine bir koç kurban etmesini  uygun görmüştü. Ya İbrahim Peygamber'in Allah adına çocuğunu kurban etmeye rıza göstermesi gibi bir durum uygulanır olup gitseydi. Yaradan  esirgeyen ve bağışlayandı. Acımıştı insana ve böyle bir uygulamaya razı gelmemişti. O halde kurban bayramında bayram yapmalıdı işte. Yeni esvaplar giyinmeliydi. Gülüp eğlenilmeliydi. Bol bol Rabbe şükretmeliydi. Büyükannem böyle öğretmişti.

Bir bayrama daha sağlıkla kavuştuk ya, şükür Rabbime.. İyi günün kıymeti bilinmeli.  Bilinmeli sahiden. Küçük şeyleri büyütüp dert etmemeli. Böyle günlerde bol bol Yaradana teşekkür etmeli. Tecrübeliyim. Her zaman böyle olmuyor. Attila İlhan'ın şiirine benzeterek tüm samimiyetimle söyleyebilirim ki, ne  bayramlar gördüm  sanki yoktular. Şimdi şu anda hasta bakan, cenaze başı bekleyen kimbilir kaç kişi var? Yaşadıkça  görülüyor acılar. Eğer böyle hastalık, kayıp varsa... Hayır ve  şerrin Allah'tan geldiği kabul edilse de, elde değil acı duyuyor insan. Bilirsin acının birbir çeşidi var. Kimi durumlarda ne oluyor biliyor musun? Öyle bir hal oluyor ki kendini feci falde zavallı hissediyorsun. Elinden bir şey gelmiyor. Olan bitenin karşısında elin kolun bağlı kalakalıyorsun. Hatta  acizliğine şaşakalıyorsun. "Allah gecinden versin!", "Sıralı ölüm versin!" denir ya hani.. Sakın garipseme bu duayı e mi? Ölüm herkesin başına... Bir varmış bir yokmuş olacak. Dünyaya çivi çakan olmuş mu? Nerdee?  Barış Manço "Bu dünya ne sana ne de bana kalmaz.. Sultan Süleyman'a kalmadı böyle hiç bir kitap yazmaz" diye şarkı söylemez miydi o etkili sesiyle. Bari sıralı ölüm olsa keşke. Netice itibariyle baktın ki  bugün sen iyisin, yakınların, arkadaşların iyi... İşte o günün kıymeti bilinmeli.  En büyük zenginlik sağlıktır öyle  değil mi? Yaşlar ilerledikçe sevdiklerini cennete gönderiyor insan. Peki çok küçükken gönderenler yok mu? Çook! Hayat böyle bir şey arkadaşım. Yaşanacak ve görülecek. Bir an sonrasını bilen var mı? Yok! O halde... Sen ne plan yaparsan yap!  Felek sana ne kıyaklar yapacak ya da ne  tokatlar çakacak bilemiyorsun ki. Bir bakıyorsun depremmiş, hastalıkmış, trafik kazasıymış almış götürmüş sevdiklerini. Annem ve sevdiklerimin bazıları cennete gidince, elimde olmadan bayram günleri  hüzünleniyorum böyle.
Dün... Bayram öncesi... Babama gidiyordum. Ayaklarımın altında sarı sarı yapraklar. Başımı kaldırdım.  Yaprakları  dökülmüş o koca ağaca şöyle bir baktım.  Bir an öyle geldi ki bana...  Her dökülen yaprak ağacın bir acısıydı adeta.  O kadar yapayalnız ve zavallı göründü ki anlatamam sana. Elimdekileri yere bıraktım. Kollarımı açtım. Ağaca sımsıkı sarıldım. Kulağımı dayadım koca gövdesine.  Yüreğini dinlerken  hüzünle iç çekişini hissettim. Teselli ettim elimden geldiğince...  Neyse... Allaha bin şükür, sağ sağlim  bir bayrama daha eriştim işte. Biliyorum, annem  ve bazı sevdiklerim yok. Gittiler cennete. Ne yapalım, kalanlar sağ olsun demeliyim... Elimdekilerin kıymetini bilinmeliyim. Bak şimdi...  Dün annemin çorbasından pişirdim. Şöyle nefaseti yerinde, dumanı üzerinde...Yanına şahane mi şahane pilav yaptım...  Annemin tabiriyle şöyle yumruk kadar tereyağ var içinde... Söylemesi ayıp olmasın ama bir de patlıcan musakka... Babam çok sever de.. Babama götürdüm. Dedim "Babam, sakın annem yok diye üzülme, e mi! Bak, ben geldim işte. Hem de annemin yaptığı yemekleri yaptım, getirdim." Babam baktı yüzüme. Sevindi sevinmesine de... Annemin yerini tutar mı bir şey? Tutmaz tabi. İşte tam o anda  gelirken  yolda gördüğüm, yaprakları dökülmüş, bakınca yapayalnızlık hissi veren ağacı düşündüm. Sanki babam o ağaç gibiydi. Yaprakları dökülmüştü adeta. İki kolumu açtım. Sarıldım babamın zayıf gövdesine. Yanağımı  usulca dayadım göğsüne. Derinden gelen hüzünlü iç sesini dinledim. Kalbi küt küt atıyordu ya.. Sanki her atışında annemin adını tekrarlıyordu. Diyordu ki : "Sa - vi - ye" "Sa - vi - ye".  Kaptırmadım kendimi o hüzünlü hale... Gıdıkladım babamın karnını iki yandan...  Babam nasıl gıdıklanır anlatamam. Dayanamadı. Kahkahayla  güldü.  Dedim ki, "Babacım, bir bayrama daha sağlıkla kavuştuk ya, şükür Rabbim'e."  Öptü alnımdan. Dedi ki: " Komik kızsın vesselam!"

4 yorum:

  1. Onca sözden sonra komik olsa bile,bulutlanmış gözlerimle gülümsüyorum..Bayramlar gerçekten de kayıplarımız olmadığında daha güzelmiş.Neyse hayat yinede güzel her şeye rağmen..:))

    YanıtlaSil
  2. Seni yeni keşfettim bu yüzden bu duygusallık bayrama özgü mü yoksa her zaman mı böyleydin bilemedim. Geçmiş birkaç yazını okudum dönüp. Yok, sen çok duygusalsın, çok naifsin.
    Allah babacığına sağlıklı ve huzurlu bir hayat versin, başından eksik etmesin.Aslında ikinci paragrafta harfiyen anlatmışsın bu durumu da. Neyse,
    Yazdıklarını okumak güzel.
    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  3. Selam CWRM,
    Mutlu bayramlar. Haklısınız hayat her şeye rağmen çok güzel. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  4. Selam Ecehan,
    Hımm.. Siz cadılıklarımı okumamışsınız benim:)
    Duygusal kim, naif kim? Ben mi?Yooo.. Nerdee?
    Gene de hoşuma gitti. Teşekkür ederim.
    Mutlu bayramlar ve sevgiler.

    YanıtlaSil