15 Şubat 2010 Pazartesi

Onsuz Olmazdı.. Yeri Dolmazdı..

Günümüzden 146 yıl önce doğmuş bir yazar. Acaba yukarıdaki fotoğrafından kim olduğunu hatırlayabilmek mümkün olabilir mi? Bugün minibüsle İzmit’e gidecektim. Araba kullanmayacağım ya yanıma bir kitap alayım istedim. Hep ucucuna yaşadığımdan gene telaş içindeydim. Kitaplığın yanından geçerken bahtıma ne denk gelirse diye rafların birinden bir kitap çektim. Kitabı çantama koydum. Koştura koştura evden çıktım. Arabaya bindiğimde kitabı çıkardım. Aa! O ne? Yılardır okumadığım bir kitap! Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın öykü kitabı. Ne kadar sevindim anlatamam! Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç biraz daha uzundu. İkinci öyküyü okumaya başladım. Öykünün adı şuydu: Melek Sanmıştım Şeytanı.

Aradan bu kadar geçmiş. Dile kolay. Nerden baksan aramızda bir asırdan fazla var. İyi bir edebiyatçı yaşlanır mı hiç? Mümkün mü? Tekrar anladım ki mümkün değil!.. Öyküde kibarca bir ailenin yanında üç yıldır içgüveysi olan Hüsnü, kendi başından geçenleri anlatıyordu. Öyle eğlenceli bir lisanla, öyle tatlı bir mizahla anlatıyordu ki, bir an karşımda gencecik yaşında Hüseyin Rahmi Gürpınar oturuyor sandım. Evet.. Hayal değil hem de gerçekten. O samimi üslubuyla sırlarını bana döküyordu resmen. Dırdırcı kaynana, altına iç takkesi giymekle kafasındaki şapkanın günahını hafiflettiğine inanan kayınbaba ve kıskanç bir eş. Yan bastığı, öne baktığı, aksırdığı, öksürdüğü affedilmez kabahat olan sığıntı durumda bir damat. Asıl önemlisi o devirlerin aile ve sosyal hayatını gözler önüne seren eğlenceli bir tasvir. Hangi tarih kitapları anlatabilir bu denli etkilisini? Sanki Hüseyin Rahmi Gürpınar anlatıyor, ben de dinledikçe dayamıyor kıkır kıkır gülüyordum. Sırlarını anlatıyordu anlatmasına ama, tatlı tatlı da akıl veriyordu arada. Öykü bitince yazarın diğer öykülerini düşündüm. Biliyorum diğer yolcuların tuhaf bakışları arasında kendi kendime gülüyordum. O çocukluğumda okuduğum perili Gulyabani, Cadı öyküleri mesela... Tekinsiz öykülere onunla alışmıştım galiba. Şimdi ne düşündüm biliyor musun? İyi ki doğmuş, iyi ki bu öyküleri yazmış Hüseyin Rahmi Gürpınar! İyi ki! Ruhuna Rahmet!.. Onsuz ne eksik olurdu değil mi? Yeri tam bir boşluk olurdu. Kesin! Sen hiç Hüseyin Rahmi Gürpınar'sız bir Türk Edebiyatını düşünebiliyor musun? Mümkün değil.

NOT: Eski ve yeni kitap kaplarına bakınca iyice anlıyorum ki, demek kitap kapları artık özensiz hazırlanıyor. Ne fena değil mi? Çok fena hem de. Bir yeni baskı kitabın kapağına bakalım bir de eskisine... Kim merak edip okumak ister kapağı bu kadar ruhsuz hazırlanmış bir kitabı? Kimse! Ya da Edebiyat öğretmeni ödev verecek. Zorla okuyacaklar. Oysa ne dünyalar var Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın kitaplarının içinde!

4 yorum:

  1. Hikaye, oyun ve roman türünde 54 eser veren bir cınar, lise yıllarımda kutuphanenin tozlu rafları arasında ogle tatıllerınde zevkle okudugum kıtaplardan bırkacıydı onunkiler...

    YanıtlaSil
  2. Kübra ansiklopedi gibi konuşmaya devam mı ediyorsun gene:)Canımsın. Gölcük'e geldiğinde arasana beni. Göreceğim geldi seni.

    YanıtlaSil
  3. Ben de şunu severim: Ben hakimim masum bey :)

    YanıtlaSil
  4. Ben hakimim masum bey öyle mi? İyiymiş vallahi:)

    YanıtlaSil