Tam iş günümün bitimindeydim. Bütün gün, harala gürele hakiki dünyayla o denli haşır neşirdim ki, hayal çarklarımı biraz daha çalıştırmazsam, eni konu pas tutacağına emindim. Aklımdan geçince bu düşünce... Hey! Korktum ben!.. Hemen, bir hayal içine ruhumu firar etmeliydim hemen! Derhal iki elimle yanaklarımı avuçladım. Dirseklerimi masaya dayadım. Gözlerimi kapadım. Nanananooom... Bil bakalım ruhumu nereye yolladım? Gözlerimi açtım ki o ne? Aman Allahım... Zaman 1800'lü yıllarmış. Mekan ise neresi biliyor musun? O devirlerin Siyam Kralının sarayı! Yuf olsun bana! Ne işim olur benim o devirlerin Siyam Sarayında? Üstelik Kralın yanında! Nasıl şık giyinmişim anlatamam. Tam o anda... "Ya kral benimle dans etmek isterse?" tadında düşünceler fink atmasın mı aklımda? Aman diyeyim... Aman ha!
Aptala malum olur haybeye dememişler. Sanırım benim gibileri düşünerek bu lakırtıyı etmişler. O ne? Kral birden ayağa kalktı. Köyde yaşıyorum diye o kadar leydilik bilmiyorum zannetme... Eee.. Kral ayağa kalkınca, tabiatıyla ben de ayağa kalktım. İnanmayacaksın ama, hatta dizlerimi kırarak kibarca reverans bile yaptım. Yooo... Bakma gülümsediğime öyle... "Ayvayı yedim şimdi," diyordum kendi kendime. Söyler misin ne yapacaktım şimdi ben? Korkudan titriyordum yeminle...
Ben var ya... Hayatta dans mans bilmem. Haydi yalanım yok, üç ayak oynayabilirim. Ya da deli horon belki. İyi de, Siyam Kralı'na nasıl söyleyebilirdim böyle bir şeyi? Haydi becerdim söyledim diyelim. Taaa 1800'lerin Siyam'ında nereden buldurabilirdim ki kemençeyi? Ah!.. Korktuğum başıma geldi. Kral belime doğru uzattı elini. En hükümdar sesiyle "Dans edeceğiz!" dedi. Önce ellerimi arkama gizledim. "Yooo! Yapamam!" diye aklımdan geçirdim.
Du bi... Ben bi Zagorseverim. Zagor maceralarından öğrenmiştim ya hani... Cayugalarla Abenakilerin savaş dansı... Ya da Mohawkların işkence dansı... Ne bileyim... Senecanların yağmur dansını yapabilirdim belki... Yoo... Ben sahiden deliyim. Bunları krala nasıl söyleyebilirim? Ben bu dansların figürlerini aklımdan geçirirken... Kral bir elini belime doladı. Diğer eliyle sol elimi tuttu. Ben ayaklarıma dolanmasın diye, boş elimle eteklerimi toparladım ki... O ne? Ben... Ben... Siam Kralıyla dans etmeye başladım.
Fonda bir tango çalıyordu. Canım fena halde dans etmek, kimseciklere tangoyu bilmediğimi belli etmemek istiyordu. O anda... Hafızamın bir çekmecesini araladım. "Bazı danslar bazı yaşları bekler" diye okuduğum bir yazıyı hatırladım. "Erkek kadına tuzaklar kurar. Kadın da o tuzaktan kurtulmaya çalışır. Tango budur!" diye hafızamın tozlu köşelerinde bişiler kalmış. Nasıldı peki devamı diye zihnimi zorladım. "Birine, hiç yüzüne bakmadan bir şey diyebilmek için biraz ihtiyarlamalıdır insan. Tuzaklar oyununu sürdürebilme sabrı için biraz yaş almalıdır. Ayaklar, birbirine dolanmadan bir sabır oyununu devam ettirmek için kimi yollardan geçmiş olmalıdır. Bu kadar efendice kederlenmek, bir keder dansı yapmak için çalçene acılardan geçmiş olmalıdır. Bir şeyi çok isteyip de yapmamayı bilmek gerekir tangonun "olması" için. Tango, istemek ve istediğini belli etmemek dansıdır biraz. Tango kalıcı olanların değil, hep gidecek olanların dansıdır. Ele geçirilemeyenler arasında bir sessiz kavga... Çok korkan belli etmeyen iki kişinin birbirine meydan okuyuşu... "Sevdim de vermediler" ağlaşması değil, "ben seni hiç sevmedim." yalanı. Kim önce dökülecek, kim önce teslim olacak sınanması."
Bu dans bu yaşımı beklemiş olmalı. Kendimi dansın akışına bıraktım. Ayaklarımı birbirine dolandırmadan, dans etmek istediğimi ve de gidici olduğumu belli etmeden, eteklerimi savurmaya başladım. Vesaire... Vesaire... Vesaire...
Gözlerimi açtım ki o ne? Ofisteki odamdayım. Ya saray... Ya kral... Ya dans... Kimse işitmesin diye usulca kıkırdadım. Dedim kendi kendime... Of ya, ben ne şaşkınım!
NOT: İtalik cümleler Ece Temelkuran'ın yazısından alıntıdır.
Ben de çok meraklıyım ama müziklerine :)
YanıtlaSilKeşke biraz daha kapalı tutsaydınız gözlerinizi, biraz daha bıraksaydınız tangonun o büyüleyici melodilerine, ayaklarınız o bilinmeze doğru hareket etseydi o melodiler eşliğinde...beni de kattınız kurduğunuz o güzel hayale, o film kareleri de aldı götürdü beni, Kral ve Ben, yine bir yerlerden bulup seyretmek gerek, çok istedim şimdi...
YanıtlaSilMimlendiniz hocam :)
YanıtlaSilKralda kral hani Yul Brynner, olup çıkmış;) severim kendilerini, ayrıca Veinte Anos bir zamanlar ne çok dinlerdim, ofistekileri bıktırıncaya kadar, hatta bir ara ben de yoruldum sanırım:P)). Yine de ikisini de çok severim, hayaldünyanıza ulaşamasak da karelerden ufak ufak yakaladık efendim;)... Sevgiler.
YanıtlaSilHayal Meyal, ne güzel filmdir Kral ve Ben:) Aslında müzikal filmlerden pek haz etmem ama bu film hoştur sahi:)
YanıtlaSilGeçen hafta seyrettiğim Sefiller de müzikaldi. Ve tavsiye ederim. Enfesti.
Hayat Mutfakta Güzel, ben geçenlerde seyrettim Kral ve Ben'i tekrar. Hoşuma gitti gene. Kralın o bilmiş tavırları ne tatlı:)
YanıtlaSilBu film Yul Brynner'a 1956'da en iyi erkek oyuncu oscarını kazandırmış.
YanıtlaSilFilmin seyri çok güzel elbette. Ama bu filmi son seyrettiğimde,eskisi gibi romantik seyredemediğimi itiraf etmeliyim.
Sanki batılı herşeyi bilirmişte, cahil doğuluya öğretirmiş edası var ya filmde... Bu vaziyet ne yalan söyleyeyim ekşi bir tat bıraktı. Bugün medeni dediğimiz ülkelerin durumları ortada.
Yazmadan edemedim.
gooogoook, duyguların müşterek olmasına sevindim:) Sağolun.
YanıtlaSilHerseye ragmen Yull Brynner icin seyredilir(Zuleyha)
YanıtlaSil