Hayatımızı Nelere Rağmen Ve Nasıl İnşa Ediyoruz?
Bak, ne anlatacağım. Tesadüfen bir yazıya denk geldim tamam mı? İnanılacak şey değil. Anlatacağım yazıyı, resmen
Rüya Tabirleri diye okumuştum. Gerçekten… Eğer Riya
Tabirleri diye okusaydım, ilgilenir miydim, bilmiyorum. Gene
konuya bodoslama tersinden başladım değil mi? Heyecanlıyım da biraz... Ne olur
kusuruma bakma benim. Bildiğim aylardan Haziran, günlerden Çarşamba...
Bu sabah... İşim nasıl başımdan aşkındı
anlatamam. Sanal alemde bir ara, Riya Tabirleri’ne denk geldim.
Ayakta bile rüya görmeye meyilli bünyem dürttü beni. Merak ettim.
Riyayı rüya diye anlayınca ne yazıyor diye okumak amacıyla, işe az biraz
ara verdim. Okumaya başladım.
“Riya Tabirleri sitesi, yeryüzünde adalet diye bir derdi olanlar için kuruldu. Olmayanın başına da bu derdi sarmak için.”
Hoppala! Ne diyordu Allah aşkına… Rüya tabiriyle adaletin ne ilgisi vardı? Okumaya kaldığım yerden merakla devam ettim.
“İnsanlığın
dörtte birinin gözden çıkarıldığı, öbür dörtte birinin ağır, pis ya da
sıkıcı işleri yaptırmak üzere kenarda bulundurulduğu, yüzde beşin,
aklına esen her şeyi alsa, yese içse tüketemeyeceği servetini daha da
çoğaltmak için türlü dalavera çevirdiği, çoğunluğun, başkaldırmak yerine
zalimin zorbanın artığından pay almaya çabaladığı, feci bir dünyada
yaşıyoruz. Bazılarımız farkında bile değil; onun gezip dolaştığı
yerlerden “ötekiler” görünmüyor. Çoğumuz farkındayız; “ben”liğimize
öylesine sarılmışız ki, başkalarına sarılmaya elimiz kolumuz halimiz
kalmamış. Bugünün hayatı, riya üzerine kurulu. Tabirlerini burada
bulacaksınız.”
Bu cümleler sarstı beni tamam mı? Vicdanımı kışkırtı anlatabiliyor muyum?
Şaşırdım kaldım. Sanırım gene ayakta rüya görüyordum. Bu bir uyarı
olmalıydı bana… Bu uyarıyı yapan kesinlikle beni çok iyi tanıyor olmalıydı. Çünkü yazısına
şöyle devam ediyordu.
“Siftahı, içerik bakımından da, teknik olarak da biraz tuhaf bir filmle yapalım.”
Demek
bu uyarıyı yapan kişi, sinemayı sevdiğimi biliyordu. Sanıyorum bana
şöyle bir şey söylemek istiyordu... “Yiyiyorsun… İçiyorsun…
Tüketiyorsun… Tüketiyorsun… Sen bu hayatı yaşarken, dünyayı
sadece kendi çevrenden ibaret zannediyorsun. Hayatın anlamını azıcık
düşünmek istesen, kurulu düzen rahat vermiyor zaten. Sen mışıl mışıl
uyumana devam ediyorsun. Bak, önüne kadar geldi film. Haydi, biraz
gayret et... Hayatının nelere rağmen inşa edildiğini bu filmde
seyrediver bari bi zahmet.” Nasıl utandım anlatamam. Hemen önümdeki
poliçeleri yana ittim. Bilgisayarımın ekranını önüme çektim. Tasarım, hammaliye
ve metinin Ümit Kıvanç’a ait olduğunu öğrendiğim 16 Ton Vicdan ve Serbest Piyasaya Dair Bir Film’i ibretle seyrettim.
Sözümü fazla uzatmak niyetinde
değilim. Ama bu yazımı şöyle bitirmeliyim. Tüm haksızlıklara, adaletsizliklere rağmen bu dünya halen dönmeye devam ediyorsa Ümit Kıvanç gibi insanların sayesindedir. Eminim.
NOT:Fotoğraf Lewis W. Hine'a aittir.
2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder