Peşin peşin itiraf ediyorum, yine yeni yeniden, bir
kitabın kapağına vuruldum. Kitabı elime aldım. Kapağını iki
yana açtım. Allahım yarabbim... Kapaktaki fotoğraf, Karacaoğlan'ın dediği gibi, "Kim var imiş
biz orada yoğ iken" hissi geçirmiyor mu? Heyy! Bakar mısınız? O vakitler biz yoktuk. Onlar ise orada yaşıyorlardı. Kim bilir ne tür hayalleri vardı?
Bazan, tek ömürde tek hayat az geliyor bana biliyor musunuz? Zamanda yolculuk yapabilsem. Farklı coğrafyalarda, farklı zamanlarda, bazan kadın bazan erkek olabilsem, bambaşka hayatlar yaşasam... Mesela o fotoğraftaki adamlardan biri ben olabilsem... Nasıl oturmuşlar görüyor musunuz? Fotoğraf çekiliyor ya... Nasıl tatlı poz vermişler... (Arkadaşım Oya'nın kulakları çınlasın. Tek ömürde tek hayat bana az geliyor dediğimde, ayyy bana tek hayat fazla geliyor, başkasını almayayım, der:) Neyse... Ben bazan düşünürüm valla... Hayal benim değil mi? Düşündüğümü olurum icabında... Kimseciklerin ruhu duymaz:)
Kitabın adı, İstanbul'da Semai Kahveleri
ve Meydan Şairleri. İlk yazı Osman Cemal Kaygılı'ya ait. Adını ömrümde işitmedim. 1890-1945 yılları arasında yaşayan yazarın "Çingeneler", "Aygır Fatma", "Bekri Mustafa"adlı kitapları varmış. Feci merak ettim. Yazar, hep eski İstanbul'un kenar mahalleriyle ilgilenmiş. O kadar çok öyküsü var ki anlatamam. Hep yazmış. Çok yazmış. Argo Lügati adlı bir sözlük bile hazırlamış.
Bu kitap, bir zamanlar İstanbul'da, semai kahvesi yahut halk değişiyle çalgılı kahveler denilen mekanlarıyla, isimleri unutulmuş pek çok saz şairleri, maniciler, semaiciler, destancıları anlatıyor. Çalgılı kahvelerde, sazlar çalınıyor, marşlar, türküler, şarkılar söyleniyor, maniler, koşmalar okunuyor, destanlar anlatılıyor. İstanbul'da, on dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru hayatın edebiyata yansımasının bir şekli de buydu demek ki... Televizyon, bilgisayar, akıllı telefon, internetin olmadığı bir zamanda, erkek dünyasının unutulan eğlencesi, çalgılı kahveleri... Du bakalım... Okumaya edeyim. Devamını yazarım belki...
başlık- metin altıok dizesi
başlık- metin altıok dizesi
Ben genellikle başka bir şeymiş gibi değil de, başka bir ortamdaymış, bambaşka alemdeymiş gibi düşünürüm. Havada bir bulut, dalda bir palamut, kuşun kanadındaki renkli tüy olurum. :) hatırlattın iyi geldi yazmak.
YanıtlaSilMomentos, sen böyle yazınca bak aklıma ne geldi...
SilGeçenlerde, en yakın arkadaşlarımla oturup muhabbet ediyorduk. Arkadaşlarımdan biri tatlı tatlı bir şeyler anlatıyordu. Fonda usul usul ensturümantal müzik çalıyordu. Yerde minderlerde oturuyorduk. Sırtım kalorifere dayalıydı... Dinliyordum... Bir ara gözlerimi kapadım. Uyumadım ama sadece o anın keyfini çıkarmaktaydım.
İşte o anda yaprak olmaya karar verdim:) Gerçekten. Bir sonbahar yaprağıydım. Ormandaydım. İki tarafı sık ağaçlı dümdüz bir patika yolda, rüzgarın ritmine göre uçmaktaydım. Müthişti. Bak şimdi yazarken gene o anı hatırladım. Bööyle... Salına salına uçan yaprak olmak...Yaprak olmayı hissettim. Bazan, ağaçtan yaprak düşerken yaprak üzülür mü diye düşünürdüm biliyor musun? Hayır, ağaçtan kopan yaprak bir dakika bile olsa özgürlüğün keyfini çıkarıyor bence.. Öyyyle uçtum Momentos:) Rüzgarda uçan bir sonbahar yaprağı olmak harikulade:)) Tavsiye ediyorum. Lütfen dene:))
Aslında bu yazdıklarımın da "şey" likten farkı yok.. sonradan farkettim, ben cümleyi "başka biriymiş gibi" olarak algıladığımı.. ilahi ben
YanıtlaSilŞimdi, nasıl başka biriymiş gibi olduğumu anlatmaya hiç girişmeyeyeyim... Bu satırları okuyanlar, sana "gördün deli dön geri" diyebilirler:)
SilValla daha uçacağım yaprak gibi.. geri meri dönmem 😂😂
SilHep düşlerin başka bir kişi olmayı. Sonra kendime gelince aradaki ucuruma şaşarım.
YanıtlaSilŞaşırmak şahanedir Acemi Blogger. Şaşır şaşırabildiğin kadar:)
SilFotoğraf gerçekten çok canlı, uzansan dokunacak
YanıtlaSilKmış gibi.
Ben kadın olarak bu zamanda yaşamaktan memnunum. Baksana herşey erkekler içinmiş.....
Kitabı okuyunca içindekilerden bizleri bilgilendirirsin biraz.
Tüm zamanlarda ve istediğim yerde ve istediğim cinsiyette yaşayabilsem keşke:)
SilLakin doğacağımız zamanı, coğrafyayı, aileyi biz seçmiyoruz. Kısmetimize ne düşerse...
İşte hayal etmek burada işe yarıyor. Kimse karışamıyor. Ne olmak istersem, nerede yaşamak istersem, hangi zamanda bulunmak istersem hayal edebilirim:)
Yarabbim, hayal gücümü arttır, lütfen. Amin.
Kapakda ,konu da çarpıyor Ankara ayazı gibi.
YanıtlaSilBuralarda da ayaz var Tülin. Lakin biliyorsun mevsim kış.
SilEn güzel yaz mevsimi kış mevsiminde yaşanır Tülin.
En güzel yaz, kış mevsiminin titreten buz gibi ayazında, sıcak yaz günlerini hatırladığımız zamanlarda yaşanır. Ben, yazı, güneşi, sıcağı değil, dondurucu soğukların kol gezdiği şu kış günlerinde, yazı, güneşi, sıcağı, denizi hayal etmenin içimde uyandırdığı hisleri seviyorum:))