Müşterim, yarın Bodrum'a gideceğim, Beyoğlu'ndaki tarihi evin restorasyonu bitti,
sigorta poliçesini düzenlemeden önce gelip görmem gerekiyor demiştiniz, mümkünse bugün gelebilir misiniz, diye telefonda sorunca, kendimi tutamadım, heyyy, yaşasın, diye bağırdım. Hayırdır, niye bu kadar sevindiniz, dedi. Yalan söyleyecek halim yok, Loving Vincent'ı seyretmek istiyordum. İstanbul'da bir kaç sinemada oynatılıyor. İstanbul'a gelmem için nedenim oldunuz. Teşekkür ederim, dedim. Güldü. Ben de sigorta işi çıktı diye sevindiniz sandım, dedi. Az kalsın, bir taşla iki kuş vuracağım, diyecektim ki, vazgeçtim. İlla atalar söyledi diye, her söylediklerini beğenecek değilim. Misal, bu atasözünü hiç sevmem. Dilimin ucuna gelen sözü arkaya ittim, hem evinizin sigortası, hem film için sevindim dedim.
Çok şükür hayalim gene tuttu... Bugün İstanbul'a gittim. Müşterim tarihi bir evi, restore ederek İstanbul'a kazandırdı. Kendisine minnettarım. Evin fotoğraflarını çektim, yangın sistemini inceledim. Bilgileri çalıştığım sigorta şirketine ilettim. Sonraa... Uçarak Loving Vincent'i seyretmeye gittim. Gene başım döndü. Gene renklerden büyülendim. 37 yıllık ömrünün son on yılında, binin üzerinde resim yapan sanatçının tablolarının orijinallerinden bazılarını Amsterdam'daki Van Gogh müzesinde görmüştüm. Lakin Moskova'daki Puşkin Müzesi'nde Van Gogh'un çok bilinmeyen bir tablosu var. İşte hayal kahvem'e yazıyorum, Puşkin Müzesi'ne gidip, Hapishane Avlusu'nu görmeyi gerçekten çok istiyorum. Tanrım, lütfen gerçek olsun hayalim:)
Vincent Van Gogh - Hapishane Avlusu- 1890 Puskin Müzesi
"Van Gogh'un en müstesna
tablolarından birinin adı. Moskova'da Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi'nde
karşımdaydı. Hayret içinde seyrettim. Hüzünle. Acıyla. Huşuyla. Önünden
ayrılamadım. Şaşmış, şaşakalmıştım. Van Gogh'un hapisane deneyimi yoktur. Fakat
bir duygu bu kadar mı yaşanmışcasına anlatılır, bu kadar mı içten, bu kadar mı
sahici?
Esaret. Özgürlük
duygusunun yitimi. Dört duvarla yolları kesilen adamların içine düştüğü o fasid
daire. Bir türlü içinde çıkılamayan o lanet olası kısır döngü. İnsanı kuşatan çember.
Nefesini daraltan paranga. Hapisane avlusu.
Duvarlarla yolu biçilen, süngerlerle beyni içilen otuz yedi adam. Ve o kasvetli
dünyanın içinden göğe yükselen iki beyaz kelebek. "
Dücane Cündioğlu
o kadar uzun zaman oldu ki film izlemeyeli. arkadaşım da çok beğendiğini söylemişti, halaa gideceğim. Sen İstanbul'a film için gel, ben yanıbaşımdaki sinemaya gitmeyeyim. bak utandım şimdi.
YanıtlaSilNe diyorsun Büşra,sinemaya gitmeden olur mu:)
SilBir yerde okumuştum, "Filmler göze bir şey öğretti, hareket halindeki manzaranın güzelliğini" diyordu. Hoş değil mi?
Gözlerimiz, beyaz perdede öğrenmeye devam etmeli:)
Harika bu kadar kısa sürede hayalinin gerçek olmasına çok sevindim. Ne güzel bir filmdi değil mi?
YanıtlaSilEvet. Çok güzeldi Bir Tutam Karınca:)
SilUmarım yine gerçek olur hayaliniz ve gidip görürsünüz...Çok güzel bir yazı olmuş kaleminizd sağlık..
YanıtlaSilTeşekkür ederim Karasal Anten.
SilVan Gogh'un beni içine çeken bir gücü var..bu yayını okurken bile yine hissettim.
YanıtlaSilHatta yazdıklarınız bile yetmedi.Daha uzun bir yazı olmasını isterdim.
Bir sanatçının eserleri karşısında aynı duyguları hissetmek ne şahane:) Teşekkür ederim Kiremithanem.
SilBen teşekkür ederim bu başlık altında daha çok yayınlar okumayı da ümit ediyorum❤
SilSenin kadar sevindim hayalinin gerçek olmasına çünkü hayaller hep gerçek olsun hele içinde sinema olanlar <3 :).
YanıtlaSilÖneri makinesi, hemen amiiin diyorum. Biliyorsun değil mi dua eden de değil amin diyendedir keramet derler:)
SilMüşterinize de lak diye söylemeniz hahhahaha Çokça güldüm! Bu filme ben de gitmek istiyorum ama İstanbul'a 2 saat uzaklıktayım :( Bir film için de bahanem yok keşke sizin gibi bir bahanem olsaydı. Çok iyi yapmışsınız gitmekle. *.*
YanıtlaSilPatavatsızın tekiyim ben Fatma. Sanırım işimi iyi yaptığım için tahammül ediyorlar bana:)
SilHayal et Fatma. Oluyor inan.
Totem tutmuş, süper ♥
YanıtlaSilBu arada biz seninle meslektaşmışız :))))
Aaaa! Ne hoş! Niye bilmiyorum, sevindim😀
Sil"Tıp fakültesinde hocalarımdan dinlediğim kadarıyla van gogh kullandığı boyalardaki kurşun sebebiyle zehirlenmiş ve bir psikoz tablosu oluşmuş, bu da yapılan incelemelerle kanıtlanmış. Bir süredir böyle durumlarda psikiyatri profesörünün dediği toplumun tasavvur ettiği ruh bizim için yoktur cümlesini hatırlıyor ve hem aşk için hem çeşitli duygudurum ve hastalık için aklıma bazal çekirdekleri, nöronlardan salınan dopamin, serotonin, glutamat gibi nöromediyatörleri getiriyorum. Karşılaşılan her durumu, hastalığı bilimin bu denli bilimce açıklayabilmesi hem beni hayrete düşürüyor hem güven veriyor hem de heyecanlandırıyor. Fakat gönlüm halen kalbimin her şeyden bağımsız şuracıkta attığını, bütün bu bilimce açıklamalara rağmen aşkın, deliliğin ve böyle şeylerin kendine özgü gizemi, hayret vericiliği ve açıklanamayacak yanlarının olduğunu söylüyor. Belki de ben böyle inanmak istiyorum. Dilerim ki her şey gönlümüzce olsun." demiş okurlardan biri o sayfada... kimbilir bu kısa ve yoğun yaşamının sebep sonuç ilişkisidir bu yazılan ama yine de emin olduğum bir şey var, her ressam eserinde aynı tür boya kullanıyor ancak Vincent' in eserlerinde kesin bir gerçeküstücülük var. İçine çeken, orda olmayı dileyen, büyüleyen bir renk dehası. Çok sevindim izlemene :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim Momentos. Seyretsen sen de çok beğenirdin.
SilVincent'in tablolarından film yapmak ne harika fikir. İnsan dediğimiz canlı keşke hep sanat yapsa:)