26 Aralık 2009 Cumartesi

Eee! Olcek İş Vaaa, Olmicek İş Vaaa Akıdeş...

Ben var ya... İnanmayacaksınız ama... Bir türkünün nakaratını çalabiliyorum artık bağlamamla... "Maçka yolları taşlı, Geliyor kalem kaşlı, Ne oldu sana yarim, Böyle gözlerin yaşlı" Evet.. İşte bu türküyü çalabilmem mümkün mü, ikinci kez gittiğim bağlama kursunda? Şaşırdım vallahi! Hoca notaları yazdı tahtaya. Kursa bağlamamızla gelmemizi istemişti bu hafta. Beş notanın yerlerini gösterdi. Parmaklarla vurmuyorsunuz da bağlamanın tellerine, gitar ya da mandolin çalarken kullanılır ya pena.. Plastik olur hani...Onun daha ince ve uzunu... Mızrap deniyor ya da tezene deniyor bağlamada kullanılanına. Tezeneyle bir vurdum bağlamanın tellerine... Re re- re re - re re - do si - do si - la la la / Önce yavaş yavaş çaldık tabi.. Defalarca tekrarladık. Sonra ... do si - do si - la sol - re re/ do si - do si - la la la... notalarını çalmaya başladık. Defalarca çalıp da ritm hızlanınca... O kadar tanıdık geldi ki melodi kulağıma! Kendimi tutamayıp, "Heyyy! Bu Maçka yolları taşlı türküsü değil mi?" diye bağırmışım. "Eveeet!" dedi hoca... Güldü. " Bildiniz... Haftaya bize kek getireceksiniz!" İlk derste demiştim ki: "Hocam, bana nota falan öğretmeyin. Bir şarkı öğretin yeter. Bu yaştan sonra nota işine hiiççç girmeyeyim." Hoca da "İlk parçayı öğrendiğinizde kek getireceksiniz bize, tamam mı?" demişti. Kendimden umutsuzum ya, " jet getireceksiniz" deseydi bile kabul ederdim. Şimdi daha ikinci derste Maçka yollarını çalmaya başlatınca, kuş olup kanatlanacaktım valla!.. " Tamam!" dedim. "Söz! Hem haftaya bu parçayı solo çalacağım, hem de benim kardeşe rica edeceğim. Size kardeşin yapacağı Issız Adam kekinden getireceğim!" Baktılar şaşkın şaşkın tabi suratıma... Issız Adam kekini duyduklarında... Ne diyeceğimi bilemedim. Dedim ki " Benim kardeş çok güzel yapar da, Issız Adam kekini! "Mahçup oldum biraz tabi.. Sonra döndüm benim Gönül'e... Daha önce söylemiş miydim? Benim bağlamamın adı Gönül'dür.

Tam o anda, aklıma değerli Türk Halk Müziği Sanatçısı Özay Gönlüm gelmesin mi? Sanıyorum 2000 de rahmetli olmuştu. Ege Bölgesi'nden türküler söylerdi. Denizli yöresinden özellikle... Hem o bölgenin şivesiyle konuşur, tiyatral yeteneğiyle küçük öyküler anlatır, hem de türküler söylerdi. Şimdi Özay Gönlüm deyince "Çil Horoz" ve "Çöz de al Mıstıvali çöz de al " türklerinin ezgileri kulağımda tınladı vallahi. Aaa! Bir de "Tepsi de tepsi fındıklar, Ayşe de Veli Aga'yı gıdıklar"türküsünü söyleyişini hatırladım...Ne keyifti onu seyretmek ve dinlemek!.. Üçlü bir sazı vardı. "Yaren" di sazının adı. Radyo ve televizyonda yayınlanan 'Nineden Mektuplar' tiplemesiyle çok meşhur olmuştu o zamanlar. Bakın sözgelimi şöyle anlatırdı nineden gelen bir mektubu: " Ey benim umudumun kandili, gözyaşımın mendili, dağdan bağdan aşırmadığım, dilden gönülden düşürmediğim, türküylen yörüttüğüm duaylan böyüttüğüm, kardan kıştan kayırdığım, bazlamaylan doyurduğum, tarlada toprağım, ağaçta yaprağım, bi tenem yavrımmmm benim! Nassın bakem eyi misin?Ben ninenden sorarsan şükürler ırabbıma iyiyim, senden başka heç bi tasam yok. Yavrım köyün içinde negada havadisler varsa hepiciğini yazın deyyon. Mıgırdıcın Şaban oğlan, Yalınayak Fadimenin Iramazan, Fıtık Osmanın Murat, askerliğimiz yetti günümüz bitti deye geldiler gari köye.. maşşalah bi olmuşlar gahpanalılar* maydanoz gibi gittiler durp gibi geldiler. " Ne güzel değil mi? Nur içinde yatsın!

Eğildim benim Gönül'ün kulağına... Özay Gönlüm'ün şivesine benzeterek dedim ki usulca: ""Eeee! Olcek iş vaaa... Olmicek iş vaaa akıdeş... Benim bağlama çalma işim olceeek galbaaa!"

3 yorum:

  1. Yok yok ben ciddi ciddi sizin bloğunuzun takipçisi olacağım bu gidişle:) Anladığım kadarıyla yaşım sizden epey küçük-öyle değilse de bunu mazur görünüz-. Her konuda bu kadar bilgi sahibi olmanız beni heyecanlandırıyor. Her seferinde şimdi bilmediğim neyi öğreneceğim diyorum:) Maşallah, yeteneklisiniz. 2 kursa gittiniz kaptınız kalem kaşlıyı:)
    Yalnız şu güzelim keke Issız Adam keki demeseniz. Vallahi bereketi kaçacak:) Üniversiteyi Afyon'da okudum. Apartmandaki yan komşumuz Şefika Teyze geldi aklıma. Sarışın olmamama rağmen "sarı guzuum" deyiveriyodu. Kırılmasın diye de bir şey diyemiyordum. Yaşı epey vardı. "anneni özleyivemişsindir,gidivecen mi memlekete?" diye sorardı. Çok şekerdi. Az çorbalarını içmedik:)Hey gidi günler... Ben de yaşlanıyorum mu ne:)
    Elinize sağlık. Yine güzel bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  2. E gari..Haberleşiverelim de biyol geliverem Ruhan kardeşimle. Bicik anlatırsın hepimize.
    Böle daha Yavuz olmaz mı.?
    Hem de Eycemcenek yavuz olur :)

    YanıtlaSil
  3. özay gönlümü severdim çoçukken bile ...bir iz bırakmış işte hepimizde.....çok hoş bir yazı olmuş,eline saalık hoşçakalın gari:)

    YanıtlaSil