Yoo.. Şimdi anlatmak istediğim bir film değil. Hele o cazibeli, efsanevi ve hazin hayat öykülü Marilyn Monroe hiç değil. Tamam... Erkekler Sarışın Sever, bu afişini gördüğün filmin adı. Benim anlatmak istediğim bu filmle değil bir kitapla ilgili. 1958 yılında çevrilen bu film, Amerikalı yazar Anita Loos'un aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış. Ve bu kitap var ya bir edebiyat klasiğiymiş, iyi mi? Benim demek istediğim şu ki... Anita Loos, kitabın önsözünde, Bir Kitabın Biyografisi başlığıyla şöyle demiş... "Gerçek yazarlar gibi acı acı yakınarak değil, genelde oldukça çocuksu bir keyifle" yazdığını söylemiş. Ayrıca "Çocukların daima yaptıkları gibi yetişkinleri hep matrak tipler olarak görmüşüm, hiçbir zaman da onların ikiyüzlülüklerine kanmamışımdır." demiş. Aklıma ne geldi biliyor musun, ben bu kitabı kitap rafında görsem elimi bile sürmezdim. Neden mi? Sırf kitap ismi sebebiyle. Ne bileyim, öyle laylaylom bir şey zannederdim. Oysa bu kitaba, Amerikalıların yazdığı en iyi felsefe kitabı diyen kim biliyor musun? 20.yüzyıl dünya edebiyatını en derinden etkileyen yazar denen James Joyce demiş. Ben bu kitabı çok merak ettim. Şimdi köy yerinde bu kitabı bulup okuyamayacağıma göre, filmini seyredeyim bari dedim. Şimdi seyrediyorum. Bayıldım bayıldım... Du bakalım! Daha bitirmedim. Merak etme sonra ne düşündüğümü söyleyeceğim. Önyargılı olmak ne feci bir şey değil mi? Ben bu kitabı sırf adı yüzünden okumayabilirdim. Baksana bunca yıldır filmini bile seyretmemişim. Ayıpladım kendimi. Gene mi? Evet, gene! "Ne kadar önyargılısın!" dedim kendime gene... İnanılacak gibi değil!
10 Temmuz 2011 Pazar
Of! Ben Var Ya Acayip Önyargılı Biriyim...
Yoo.. Şimdi anlatmak istediğim bir film değil. Hele o cazibeli, efsanevi ve hazin hayat öykülü Marilyn Monroe hiç değil. Tamam... Erkekler Sarışın Sever, bu afişini gördüğün filmin adı. Benim anlatmak istediğim bu filmle değil bir kitapla ilgili. 1958 yılında çevrilen bu film, Amerikalı yazar Anita Loos'un aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış. Ve bu kitap var ya bir edebiyat klasiğiymiş, iyi mi? Benim demek istediğim şu ki... Anita Loos, kitabın önsözünde, Bir Kitabın Biyografisi başlığıyla şöyle demiş... "Gerçek yazarlar gibi acı acı yakınarak değil, genelde oldukça çocuksu bir keyifle" yazdığını söylemiş. Ayrıca "Çocukların daima yaptıkları gibi yetişkinleri hep matrak tipler olarak görmüşüm, hiçbir zaman da onların ikiyüzlülüklerine kanmamışımdır." demiş. Aklıma ne geldi biliyor musun, ben bu kitabı kitap rafında görsem elimi bile sürmezdim. Neden mi? Sırf kitap ismi sebebiyle. Ne bileyim, öyle laylaylom bir şey zannederdim. Oysa bu kitaba, Amerikalıların yazdığı en iyi felsefe kitabı diyen kim biliyor musun? 20.yüzyıl dünya edebiyatını en derinden etkileyen yazar denen James Joyce demiş. Ben bu kitabı çok merak ettim. Şimdi köy yerinde bu kitabı bulup okuyamayacağıma göre, filmini seyredeyim bari dedim. Şimdi seyrediyorum. Bayıldım bayıldım... Du bakalım! Daha bitirmedim. Merak etme sonra ne düşündüğümü söyleyeceğim. Önyargılı olmak ne feci bir şey değil mi? Ben bu kitabı sırf adı yüzünden okumayabilirdim. Baksana bunca yıldır filmini bile seyretmemişim. Ayıpladım kendimi. Gene mi? Evet, gene! "Ne kadar önyargılısın!" dedim kendime gene... İnanılacak gibi değil!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hepimiz öyle değil miyiz? Önyargılarımız biz farkında bile olmadan yaşamızın her alanında hükmediyor bize. Farkına varıp daha objektif düşünmeye çalışmak takdire değer. Ben de okumak istiyorum bu kitabı.
YanıtlaSilmimlendin :)
YanıtlaSilAl benden de o kadar Hayal Kahvem! :)
YanıtlaSilben de marilyn'in hayatını anlatan bir kitap aldım ve çok etkilendim..
YanıtlaSil"Hollywood öyle bir yerdir ki, bir öpücük için size 1000 papel öder, ruhunuz içinse 50 kuruş."
Marilyn Monroe
Önyargılı olmak feci bişi:) Herbirinize sevgiler:))
YanıtlaSil