Bir insan, öteki bir insanla neden, nasıl, niye, niçin, ne zaman, nerede, kim için, ne kadar arkadaş olur.. dürtüleri mi dürter, yalnızlık mı köpürder.. öncesiz ve sonrasız bir muamma muallak yolculukta bir ben, çıldırmamak için öteki ben'e, bir nevi şıracı şahit mi yazılır
bir ben, öteki bir ben de ne arar.. yankı mı, eskiz mi, ayna mı, paratoner mi, tahammül gücü nü, yalnızlık ve sıkıntı savar mı.. bir ben, öteki bir beni gerçekten, doğru ve tastamam anlayabilir mi.. var mı yeryüzünde böyle bir iklim.. atlı kaç gün, yayan kaç gün sonra vardır, nerde kalınır
bir insan, bir insanla neden dertleşir.. dost denilen hatırı sayılı kişiler, hayatın tampon bölgeleri midir.. bir insan, bir insanı ne kadar dinler, ne kadar anlar.. dertleşmek bir benin, öbür ben huzurunda verdiği töleranslı bir özeleştiri veya pişmanlık hâli midir.. halk arasında arkadaş ve dost ismi verilen hatırı sayılır kişiler nasıl, ne zaman, neye ve kime göre seçilir
herkes kendi kendisine bile yeterince açık, dürüst ve içten olamazken bir başkasına karşı nasıl çırılçıplak durabilir ki.. arkadaş kelimesinin arkasında bir arka çıkma, koruma, hatta giderek yaltaklanma durumu söz konusu değil midir.. bir ben'in, öteki bir ben'e anlattıkları, nihayet, günün birinde alehine delil olabilecek, farazi-marazi harf ve kelime toplulukları değil midir.. bir dertleşme durumu'nda gizli özne ve asıl konu, mankeni anlatan mı, dinleyen mi, yoksa anlatılan mevzunun ta kendisi midir.. dertleşilen konu ha memleket, ha gönül meselesi olsa bile, biraz gerilim, komedi, erotizm gibi sürükleyicilik tonları tercih edilmez mi
insanın yeryüzüne kazandırdığı kültür, sanat ve diğer bilgiler de, özlerinde birer dert bilgisi ve bu bilgilere karşılık olmaya bulunmuş, çare müesseseleri midir.. dertleşme durumu, risk de içermez mi.. çoğu zaman rahatlayacağı yerde, daha da germez mi.. yine de insan denilen hayvan olarak, adımız hıdır, elimizden gelen budur mudur
aman, siz, siz olun, derdiniz ne olursa olsun, ona sahip olun ve karakol önlerine, cami avlularına, bar ve meyhane köşelerine asla ve bilhassa, mümkünse bırakmayın.. mümkünse, zaman aşımına uğrayıp, komik hallere dönüşecek dertler de edinmeyin.. sizi sıçratacak, sizi evvela kendi kendinize yetirecek, ilerde kendi ayaklarımız üzerinde durdurabilecek, kallavi dertler edinin.. ya da bu kıllı yazıya boşverin, derdinize yanın.. hadi yarasın
yazılar - metin üstündağ, imza: bir dost, adlı kitabından-1997
fotoğraf kareleri - kill bill
İnsanın dünyaya atıldığı gün,kendisini konunun tam ortasında bulduğu bir mesele ve tamamen insani.Hangi camiinin avlusuna bıraktığının yada meyhane köşesinden aldığınında bi önemi yok bence,çünki konunun birde senaristi var.Yaşatıcağını yaşatıyor yani.
YanıtlaSilTek şu ki!
Senin derdinle dertlenebiliyor olmam,gözlerime baktığında bunu hissedebiliyor olman,hayatın falanlarını vede filanlarını önemsiz kılmakta.yani ne gele,hoş gele durumu.
Casswa haklı... Dertleşmek iyidir.
YanıtlaSilAAma dertleşecek insanı nasıl seçeriz dersen... iyi seçmeli derim..
Casswa, bakma Metin Üstündağ'ın böyle nağme yaptığına:) Ama sahiden bu yazıyı okuyunca düşünmedim değil..
YanıtlaSil"arkadaş ve dost ismi verilen hatırı sayılır kişiler nasıl, ne zaman, neye ve kime göre seçilir?"
Yoksa, hasbihal etmeden, dertleşmeden kim durabilir? Arkadaşlık mühimdir elbette. Hele,soba yanında, çay ve kestane
muhabbetleri şahanedir:)
Elbette Casswa haklı Oya:) Amaa... Metin Üstündağ da haklı:)) Sen de haklısın. Ben de haklıyım. Herkes mi haklı Hakim bey:)
YanıtlaSilBakk yaaa!
YanıtlaSilGeceden burda kalmışım.Hayal kahvem biz eski arkadaş olmuşuz ya!,2013 te burdaymışım.
"Hayatın falanları vede filanları önemsiz kalıyor hayal kahvemleyken"
Yorumlara bayıldım. :))
Hay canına sayın seyirciler. Ne çok olmuş sahiden!
YanıtlaSilZaman sanki bir rüzgar ve bir su gibi akıp gidiyor Casswa:)
Bugün ne işin var senin buralarda acaba, o ayrı mesele:)