Dün sabah ofise gelmeden Oya'ya uğradım. Uyuyordu. Parmağımı kaldırmadan zile bastım. Hiiiç acımadım. Arkadaşımı uyandırdım. Mahmur mahmur açtı kapıyı. "Rüyanda mı gördün beni." dedi. Kıkırdayarak "Bu şahane Ağustos sabahını kaçırmana gönlüm razı gelmedi." dedim. Yoldayken Dilek'i aramıştım. Geldi. Üç arkadaş bahçedeki şezloglara ayaklarımızı uzatıp, zamanın içine keyifle yayıldık. Bir ara elimi gözlerime siper edip gökyüzüne baktım. Uçsuz bucaksız maviliğin içinde bembeyaz bir bulut, resmen güneşle oynuyordu. Ya güneş... Şaşkın ya! Hani vardır ya görücüye giden mahcup köy delikanlısı hali... Hahh işte! Başını bulutun arkasına utangaç utangaç sokup çıkararıyordu.
Biri
"Aa! Senin fincanda flamenko yapan hipopotamlar görüyorum," diyor
misal... Hep birlikte başlıyoruz hahaha hihihi... Ardından birbirimize bakıp
soruyoruz... "Acep fincanda flamenko yapan hippopotamlar görmenin anlamı
ne olabilir ki?" Geyiğe dibine kadar devam ediyoruz. Fincan üzerinden
makara yapmayı öyle sürdürüyoruz ki, bir süre durulmadan mütemadiyen dalgalanı
dalgalanıveriyoruz. Şimdi uzun uzadıya anlatmayayım. Kızlar sırlarını veriyorum
diye bana kızarlar. Neme lazım. Yerin kulağı var. Ben... Ben var ya asla
anlamam faldan maldan. Bir nebze yetenek yok. Sahiden. Hayal Kahvem'de
uydurma yazmayı beceriyorum kimi zaman. Tamam. İtiraf etmeliyim ki hayali
yazılarım bolca var. Falda bişi hayal et bari mübarek!
Ne bileyim, yol var de... Üç vakte kadar haber var de... Di mi? Nerdeee? Tın
tın... Nato göz nato hayal!.. Hiç bir şey uyduramıyorum. Bırak uydurmayı
hiç bir şekli hiç bir şeye benzetemiyorum. Sözün özü, fal bakmayı bile
beceremiyorum. Çok fena!
Fakat
bu sabah tuhaf bir şey oldu. Bak şimdi. Oya benim falıma bakıyordu tamam mı?
Doğrusu hepimiz fincana bakıyorduk. Bu kez fincanda öyle belirgin bir
şekil çıkmıştı ki anlatamam. Bööölee nasıl söylesem küçük bir kız... Mutlulukla gülümsüyor. Aaa! Sanki film şeridinden ipi olan bir salıncakta sallanıyor. Hah işte, kahve fincanında
gördüğümüz aynen anlattığımın benzeri bi şeydi... Üçümüz gözlerimizi
açmış fincanın içine merakla bakıyorduk. Şekil nasıl belirgindi anlatamam. Ben bile
anladığıma göre, eh sen nasıl görünür bir şekil olduğunu anlayıver
işte... O anda pek anlam verememekle birlikte, ilk kez bir şekli bir şeye
benzettim ya etkilendim yeminle.
Sonra
ne oldu bil bakalım? Ofise geldiğimde işe başlamadan önce bloglar arası dolanayım
istedim. Hey!.. O ne? Benim fincanda çıkan şeklin tıpkısı durmuyor
mu gözümün önünde? Pes vallahi!.. İnanamadım gözlerime... Du bi... Ağustosun
son günlerindeyiz ya şimdi… Sonraaa… Eylüüül! Eylül'ün arkasından ne gelir? Ekim
tabii Ekim!.. Hey, düşünebiliyor musun Filmekimi vakti geldi geliyor demek ki... Ne güzel!.. Gördüğüm bu yılki Filmekimi Festivalinin
posteriydi. Evet!.. İyi ama, sanki gelmiş görmüş fincanda, benim falımda çıkan film şeridi ipli salıncakta sallanan kızın şeklini aşırmış biri... Yok artık, şaka mı bu? İnan, şaşakaldım.
Kalakaldım. Hatta donakaldım bir süre... Ne yani? Falda çıkan şey,
Filmekimi'nin ön haberi miydi? Yoksaaa... Yoksa bu bana bir işaret
olabilir mi?
Yooo. Bu kadar makara yeter. Yazım bitti. Hey! Du bi... Gelmiş geçmiş Filmekimi afişlerine hemencicik bakıverelim mi?
Selam Misiz Vildan Abla. Kahveye bakıp bir şeyler uydurmak son yıllardaki en büyük zevkim benim de. Yalnız sizin şu hipopotam misali ben de her seferinde hayvan görüyorum. :-) Daha doğrusu niyeyse her defasında hayvanlı bir şey uyduruyorum. Bizim kızlar da çok gülüyor. Hayır, bir şey değil ünüm yayılmış, bazı insanlar gerçekten fal baktığımı falan sanıyorlar. Halbusu şu kadar bile anlamıyorum. Yazın, her zamanki gibi çok tatlı. Ballı kaymak. :-D
YanıtlaSilSevgili Ninja, demek fal bakıyorsun öyle mi?
SilFilmekimi arası, sizin inşaata yönlenmeli:))
Du bakayım nasıl deniyordu?
Dank yu sayın wang you!:)
Merhaba, tebessüm ederek okudum:)
YanıtlaSilSevindim Nazlı:-D
SilBu yazı çok dokundu bana, tutamadım kendimi döktüm içimdekileri bloga... 41 kere maşallah, dostluklarınız daim olsun inşallah.
YanıtlaSilAmin:) Geciktim biliyorum ama hemen döktüklerinizi bi toplayayım:)
Sil