Cüneyt
Cebenoyan yazılarını ilgiyle takip ettiğim sinema yazarı. Okuduğum
yazılarından edindiğim hislerle, Cüneyt Cebenoyan'ın dünyaya duyarlı
bakışını seviyorum. Aslında hayat - duyarlılık - sinema konusunda
Cüneyt Cebenoyan'la ilgili neler düşündüğümü daha genişlemesine
yazabilirim. Yok, şimdi olmaz ama... Belki başka bir yazıda
anlatabilirim. Şimdi yazı konum başka...
Öncelikle Cüneyt
Cebenoyan'ın adını ilk kez Kara Kitap sayesinde duyduğumu söylemeliyim. Bir
kitap büyüler mi insanı? Her defasında Kara Kitap'tan büyülenirim.
Kara Kitap'ın her bir bölümü tek başına hayal çarklarımı kışkırtmaya yeter.
Yıllardır okurum. Her okuyuşumda, bilmediğim
yepisyeni tadlar keşfederim.
Neyse... Şimdi Kara Kitap sevgime
dalmayacağım. Cüneyt Cebenoyan'ın "Kara Kitap Kara Başlık" konulu
fotoğraflı araştırmasından örnekler vereceğim. Nisan 1991'de Pamukbank
Genç Dergisi'nde yayımlanan bu fotoğraflara, ben yıllar önce Nüket
Esen'in Kara Kitap Üzerine Yazılar adlı kitabında denk gelmiştim.
Gözlerime inanamamış defalarca kitaptaki fotoğrafları seyretmiştim. İçimi nasıl puslu kıskançlık
bulutları kaplamıştı anlatamam... Çünkü Cüneyt Cebenoyan benim yapmak
istediğim işi yapmış, büyük bir ustalıkla Kara Kitap'ta anlatılan mekan
ve insanların izini sürmüştü. Ve tek tek bulmuştu. Allahım, üstelik fotoğraflamıştı. Müthişti!
Sonra öğrenmiştim ki Cüneyt Cebenoyan
sinemayla ilgili biriydi. İşte o gün bugündür yazılarını ilgiyle okurum.
Şimdi çektiği fotoğraflardan bazılarını büyük bir mutlulukla Hayal
Kahvem'e yerleştireceğim. Buyrunuz... Cüneyt Cebenoyan'ın
fotoğraflarıyla ve Orhan Pamuk'un cümleleriye Kara Kitap...
"Başka bir yerde, başka bir tane yaptıracaktık. Uğursuz çıktı bu apartman."
(s.13) Öpüş'teki şifre: Teşvikiye Cad. yüz otuz beş.
"O
zaman aynı kâbusumsu duygularla, kuyu denilen yerde, şimdi tersine
çevrilmiş bir kuyunun yükseldiğini korkuyla anladım. Esrarı ve ölümü
pencerelerimize getiren bu yeni yerden yeni kelimelerle söz ediyorlardı
artık: Apartman aralığı, apartman karanlığı." (s.191)
"Beyoğlu karakolunun yanında, üzerinde "Dostlar" yazan eski bir taş evin
toz
ve kumaş kokan ilk katına girdiler... Işıl ışıl ikinci oda, Galip'e
pezevenge para vermesi gerektiğini hatırlattı. "Türkan" dedi adam parayı
cebine koyarken.
"Türkan, bak İzzet geldi seni arıyor."" (s.131)
"Kulenin
çevresini dolandıktan sonra, Galip'in daha önce hiç görmediği ara
sokaklardan birine girip buz tutmuş karanlık kaldırımlarda, yürüdüler...
Üzerinde "Merih Manken Atölyesi" yazan kapıyı, soluk yüzlü, otuz
yaşlarında, traşsız biri açtı." (s.172)
"Kız Lisesi yönünden, yukarı mahallenin kendini ünlü bir futbolcu sanan delisi,...
bir bebek arabasını iterek geldi geçti;...
bir bebek arabasının içinde gazete satardı." (s.379)
"Alâaddin'e Nişantaşı'ndaki dükkânının hayatımızda tuttuğu yerini anlattım.
Küçük
dükkânında sattığı binlerce, on binlerce çeşit malın hepimizin
hafızalarında nasıl renk renk, koku koku capcanlı kaldığını anlattım." (s.42)
"Çerçevede
Alâaddin'in dükkanı olarak bilinen bu dükkâna kızkardeşin ağır ağır
yürüyerek yaklaşıp nasıl girdiğini, ağacın köküne kendini siper eden
Alâaddin
onu nasıl görmediğini, gazeteci... yeniden yeniden yazmıştı." (s.412)
2012
C. Cebenoyan'ın bugün Birgün'de yayınlanan deprem yazısını okudun mu peki? Ben oturup ağladım:
YanıtlaSilhttp://birgun.net/haber/zaman-tedavi-etmez-2164.html
cüneyt cebenoyan'la tanışmadım ben leylak dalı.
Siltanışmadığınız halde, oralarda bir yerlerde yaşadığı için yüreğinize umut veren insanlar vardır ya hani... onlardan biridir benim için cüneyt cebenoyan. takipçisiyim.
konu ettiğiniz yazısını elbette okudum.
gölcük'te deprem yaşayan biri olarak yazdıklarını iliklerimde hisettim.
ne diyeceğim? tanışmasam bile, yaşamım içinde denk geldiğim bazı kişilerin özel olduklarını farzederim biliyor musunuz:)
her daim cüneyt cebenoyan'ın seçilmiş biri olduğunu düşünürüm mesela.
ve duruşu, duyarlılığı, yazıları son derece etkileyici gelir.
hayat verir illa aldıklarını. hep güzellik görsün.
Pamuk edebi yolculuğunda mekanların ruhunu çok net yansıtır. bildiği tüm mekanlara gerçeklik algısı içinde tekrar bir hayat bahşeder. masumiyet müzesinde yaptığı şey de aynıydı. beyoğlunu nişantaşını taksimi iliklerimize kadar yaşattı . mekanlar üzerinden kurduğu kurgusal anlatım geçmişle bugün tasviri olsa dahi epey bi üzülmüşlüğüm vardır , anlattığı mekandan acılar edinmemek elde olmamıştır.
YanıtlaSilhafif oranda nişantaşı burjuvası olsa dahi mekanlara eğilimi ve mekanlara malik oluşu güzeldir.
pamuk okunmalı .