"Bir pazar sabahı Rıfat günlerin aynı kaba damlamadığını fark etti."
Barış Bıçakçı, son kitabı Seyrek Yağmur'a hangi niyetle böyle bir cümleyle giriş yapmıştı kimbilir? Aklı başında bir okurun, daha ilk cümlenin etkisiyle, kitabı bir solukta okumak isteyeceğinden eminim.
Bakın... Yanlış anlaşılmak istemem... Öncelikle şunu söylemeliyim... Çıkar çıkmaz kitabını satın aldığıma göre... Barış Bıçakçı'ya olan saygım ve sevgim konusunda hakkımı teslim edeceğinizi düşünmekteyim.
Ne yazık ki, aklı başında biri olmayı hiç beceremedim.
Bu cümle bana günlerin kaba damlamamasını değil de... Bir yiyeceğin... Ya da... Ne bileyim işte... İçeceğin... Kaba damlamamasını hayal ettirdi. Vee... Benn... İlk cümleyi okuduğumda... Bırakın kitabın bütün satırlarını sayfa sayfa taramayı... Resmen bütün satırlarını sayfa sayfa koklayarak... Barış Bıçakçı'nın diğer kitaplarında bol bol yer alan yemek muhabbetlerinin izini sürmeye başladım.
İnanılacak gibi değil! Yüz sayfalık kitabın içinde ilk yemek geçen cümlesi otuz üçüncü sayfadaydı. Şöyle: "Oğlunun gelmesine yakın tost yapıyor, portakal suyu sıkıyor." Hey! İçinden yemek geçen cümlesini buldum ya... Nasıl sevindim anlatamam. Nanananomm! İki cümle sonra paragraf gene bir yemek cümlesiyle sona eriyor. "Hemen mutfağa girip tostunu saldırırcasına yemeğe başlıyor."
Kitabı yatağa bırakıp mutfağa koştum. Kendime tost yapıp, portakal suyu sıktım. Bir tepsiye koydum. Odaya geri döndüm. Yatağa oturdum. Ayaklarımı uzattım. Sırtımı yastığa dayadım. Tostumu ısırdım. Portakal suyundan bir yudum aldım. Veee... Barış Bıçakçı'nın yeni kitabını iştahla okumaya başladım:)