10 Kasım 2025 Pazartesi

Göz'leme Defteri

 

Caravaggio – (1571–1610), İtalyan

Rembrandt(1606-1669) - Hollandalı

Cezanne  (1839-1906) - Fransız

Renoir - (1841-1919) * Fransız

Egon Schiele – (1890-1918) Avusturyalı

Pablo Picasso – (1881–1973), İspanyol

Francis Bacon – (1909–1992), İrlandalı-İngiliz

Lucian Freud – (1922–2011), İngiliz


Robert Mapplethorpe – (1946–1989), Amerikalı

Cindy Sherman – (1954–), Amerikalı

Matthew Barney – (1967–), Amerikalı


Jake & Dinos Chapman – (1966–), İngiliz kardeşler

Jordan Casteel – (1989–), Amerikalı

Tayyar Özkan (1962-) — Türk 

Geoffrey Chadsey (1967–), Amerikalı

Patrick Earl Hammie (1981–), Amerikalı


MoonlitSonbird tarafından tasarlanmış.


Kendimi Eylediğim Zamanlar...

 

Filmler seyrettim.



Bratislava'ya gideceğim. Araştırdım...



Kitap okuyorum...


Bienal 2025'in beş mekanını gezdim.


7 Kasım 2025 Cuma

Bir Çift Ayakkabı

 

Van Gogh, “Bir Çift Ayakkabı” 1886



Bu bir çift eski ayakkabı…

Van Gogh fırçasını bu derin sessizliğe batırırken ne düşündü acaba? Yalnızlık mı, yoksulluk mu, yoksa hayatın kendini aşındıran yürüyüşü müydü aklındaki? 

Belki de sadece bir çift ayakkabıydı...

Her bakan, içine kendi yolunu koyuyor. Kimi yoksulluğu, kimi yorgunluğu, kimi direnci, kimi sadece var olmanın ağırlığını görüyor olabilir. Kimi de anlamsız bir resim diyordur belki.

Belki de sanat, sanatçının çizdiğiyle değil, seyredenin  hissettiğiyle tamamlanır.


6 Kasım 2025 Perşembe

30 Ekim 2025 Perşembe

Merak Sen Ne Şahane Bir Şeysin...


Bazı şehirler gezilmez, ziyaret edilir derler ya, bence abim ve kardeşimle birlikte Urfa'yi ziyaret edecegiz. 

Urfa'nın tarihi taşları kadar, efsaneleri ve lezzetleri de çok ilgimi çekiyor. Tüm merakımla Urfa'yı inceliyorum.

Urfa deyince akla ilk gelen lezzetlerden biri hiç şüphesiz çiğ köfte. Okudukça öğreniyorum ki, meğer çiğ köfte  sadece bir yemek değilmiş, aynı zamanda binlerce yıllık bir efsanenin mirasıymış. 

Rivayete göre, M.Ö. yaklaşık 2000–1900 yıllarında Hz. İbrahim, Nemrut’un putlara tapma emrine karşı çıkmış. Bunun üzerine Nemrut, Hz. İbrahim’i yakmak için dev bir ateş hazırlatmış. Halkın tüm odunları toplanmış. Evlerde ateş yakmak yasaklanmış.

Büyük bir  mucize gerçekleşmiş. Ateş suya, odunlar balıklara dönüşmüş. İbrahim peygamber  kurtulmuş. Balıklıgöl ortaya çıkmış. 

İnsanlar, evde ateş yakıp yemek pişirmek yasaklanınca, eti yoğurup baharatlarla karıştırmış ve çiğköfteyi bulmuşlar.

Yani Urfa’da bir lokma çiğköfte yemek,  binlerce yıllık bir efsaneyi ve tarihin içinde dolaşan bir mucizeyi de hatırlamak demek.


Kaynak:

https://www.urfanatik.com/sanliurfa-cig-koftesinin-hikayesini-daha-once-dudunuz-mu

https://www.youtube.com/watch?v=zFJAhavTQYg

https://onedio.com/haber/hz-ibrahim-e-kadar-dayanan-oyku-4000-yildir-sofralarimizda-olan-cig-koftenin-bulunus-hikayesi-1067114

Fotoğraf -google'dan.

28 Ekim 2025 Salı

Japon Kavramını Mozaikte Buldum: Ma


Japon kültüründe “ma ”, boşluk anlamına gelir ama aslında o “yokluk” değil, “ anlamın nefes aldığı yer”dir.

Mozaik yaparken de aynı şey geçerlidir. Taşları yan yana dizerken sadece renkleri ve formları değil, arada bıraktığın boşlukları da seçersin. İşte orası ma’dır bence... Görünmez ama tasarımın kalbidir.

Her parça diğerine dokunmadan, kendi alanına sahip olur. O küçük boşluklar eserin ritmini, dengesini ve huzurunu yaratır.

Tıpkı hayatta olduğu gibi: her şeyin arası dolu olsaydı, nefes alacak yer kalmazdı.

Belki de mozaik, bize “güzellik sadece yaptığın şeyde değil, bıraktığın boşlukta da saklıdır” demek istiyor.

Mozaikte taşlar arasında özellikle boşluk  bırakılıyor. aynı "ma" gibi. Yokluk değil, anlamın nefes aldığı yer gibi. İki nota rasındaki sessizlik gibi... İki kişi arasında söylenmeyen ama hissedilen şey gibi..

Biraz sessizlik, biraz alan, biraz ma...Hem sanatı hem yaşamı dengeyi getirmek demek belki.

24 Ekim 2025 Cuma

Kendimi Eylediğim Zamanlar...

Filmler seyrettim.


Ekim abimin doğduğu ay.
Kızkardeşimle abime surpriz hazırladık.
Urfa'ya  uçak bileti alıp otel rezervasyonumuzu yaptık.
Üç kardeş Urfa ve Göbeklitepe'yi gezeceğiz. 
Hazırlık yaptım.

Cam mozaik sehpa yapmaya başladım.


Tomris Uayar'ın cümleleri arasında dolaştım.


22 Ekim 2025 Çarşamba

Merak Sen Ne Şahane Bir Şeysin...


Arnavut kaldırımlı, patika bir sokağa yolum düşse... 

Birden duruversem. Taş fırından yükselen mis gibi koku burnuma değse.

Pizzalar  tezgahta dizim dizim olsa... İçeri girip beyaz örtülü küçük kare masanın tahta sandalyesine oturuverem... Vee...  Margarita pizzayı seçsem.

Pizza ünüme gelse... Domates, mozzarella, fesleğen… Kırmızı, beyaz, yeşil… Aaa! İtalya bayrağının renkleri di mi?  Gene merak ettim  iyi mi:)

Meğer  Kraliçe Margherita için hazırlanmış bir pizza öyküsü varmış. 

Aslında bu pizza, kraliçeden çok önce Napoli’nin yoksul mutfaklarında doğmuş. 1889’da Kraliçe Margherita  Napoli’ye uğradığında, ünlü pizzacı Raffaele ve Maria  Esposito çiftine; “Bize bir pizza yapın” demiş. Espositolar da domates, mozzarella ve fesleğeni bir araya getirerek ortaya tam bir görsel ve lezzet şöleni çıkarmış. Üstelik bu üç malzeme İtalyan bayrağını anımsatınca Kraliçe Margarita bu pizzaya bayılmış. 

Kraliçe pizzayı öyle bir beğenmiş ki, Espositolar'a bir takdir mektubu göndermiş. Ve işte o andan sonra, halkın sevdiği üç renkli pizza, kraliçenin adıyla ölümsüzleşmiş: "Pizza Margherita."

 Bugün bu pizza sadece bir yemek değil, yoksul mutfaklardan kraliyet sofralarına uzanan, basit ama bayrak renklerinde efsanevi bir lezzetin simgesi olmuş. 

Not- fotoğraflar google'dan...