Okulda ne öğrendik? Muhtarlıkla yönetilen yerleşim birimlerine Köy denir. Değirmendere muhtarlıkla yönetilmekte... Eee! O halde demek ki biz köyde yaşıyoruz. Köyde yaşıyorum deyince, tanıdıklar "aa! deme öyle!" diyorlar. Niye? Köyde yaşamak aşağılanacak bir durum mu? Bilakis, gurur duyuyorum köyümle! Hele yaşadığım köy Değirmendere'yle! Şahane bir sahilde... Çok hasar gördü 1999 depreminde, bu yüzden, GaziGöcük ve GaziDeğirmendere demeyi uygun görüyorum.
Bu sabah ofise giderken yeni kitaplar almalıyım diye düşündüm. Elimde okunacak kitap kalmadı. Eskilere dönüp dönüp duruyorum. Ya İzmit'e yada İstanbul'a gitmeliyim. Hıımm! Bir ara Değirmendere sahilinde gece yürürken, alt katlarda bir yerlerde "2. el kitap satılır" diye bir tabela görmüştüm. Oraya bakayım dedim. İyi ki demişim. Bizim köyün sahilinde, bir kısım caddeye araç girmesi yasak. Hoş bir durum bu. O kısımda çocuk parkı var. İnsanlar egzoz kokusu solumadan, daha rahat dolaşıyorlar. İşte bu kitapçı, bu araç girişinin yasak olduğu caddede. Benim gibi her köşeye arabayla giden birinin neler kaçırdığını, inan ki bugün daha iyi anladım. Üstelik benim ofisime okadar yakın ki, beş dakika yürümeyle... Dışardan bakınca, içerde ne olduğu tam anlaşılmıyor. Kocaman tabela konmuş, Kitapçı, 2. el kitap alınır satılır diye.. Eh, haydi bakalım girelim dedim, ya bismillah daldım içeriye...
Hani arada diyorum ya bazı durumlarda, kalakaldım, şaşakaldım, donakaldım diye.. Girdiğimde dükkana aynen böyle kaldım, şaştım, dondum bir süre...İnanamadım gözlerime... Burası şahane bir kitapçı dükkanı. Dıştan göründüğü gibi değil. Herşey tasnifli. Düzenli. Ortada kimse yok. Yalnızım dükkanda. Bayılırım ellemeye, hazır kimse yokken etrafta, tüm kitaplara keyfime göre bakmaya çalışıyorum. Değirmendere esnafı ilginçtir. 11 den önce dükkan açan nadirdir. Böyle bir ekabirlik vardır bizim köyde. Benim de nasıl olduysa erken çıkacağım tuttu, belli ki Kitapçı'nın sahibi de benim gibi erkenci bugün. Ama ortada yok! Olur böyle şeyler bizim köyde. Alışveriş yaparsın, kimse yoksa, parasını tezgaha koyarsın. Ne olacak, hepimiz kardeşiz, öyle değil mi?
Sonra bir bey girdi içeriye. Siyahlar giymiş, ürkek biri.. Acaba dükkanın sahibi değil mi? diye düşünüyorum kendi kendime... "Hoşgeldiniz!" diyor. Neyse... "Merhaba" diyorum. "Burası ne güzel bir yermiş. Her türlü kitap var ve ne kadar düzenli bir yer. Bayıldım valla!" diyorum. Sessizce gülümsüyor ve teşekkür ediyor. "Ben Vildan, benim ofisim üç blok ötede.Ama bu tarafa hiç gelmediğim için, bilmiyordum burayı. Yazık!" diyorum. "Ben Mahir" diyor. Başlıyoruz muhabbete... Meğer kendisi, 7 tane şiir kitabı, 3 tiyato senaryosu, 1 deneme kitabı olan, şehrimizin meşhur heykeltraş,ressam ve yazarı Mahir İrfan Benli değil miymiş? Buyrun burdan yakın işte. Köyümün kitapçısının bile herhangi biri olmadığını, ne değerlerin köyümüzde yaşadığını öğrenin... Öğrenelim... Tabi en başta ben öğreneyim!
Mahir İrfan Benli'nin Kitapçı dükkanında, kendi yaptığı bir kaç tablo ve heykel var. Burası sanatçının hem evi hem de işyeri. İzmit'in pek çok yerinde sanatçının eserleri yıllardan beri sergileniyormuş aslında. Bizler farkında değiliz. Nazmi Oğuz Parkındaki çeşme, Mahir İrfan Benli'nin taş yontusu üzerine yapılmış. Gene aynı parktaki İnsan Hakları Anıtı adlı taş yontu da sanatçıya aitmiş. O kadar çok var ki. İkibuçuk yıl önceye kadar çok faal resim, heykelle uğraşırken, bir beyin kanaması ardından, bedeninin sol bölgesine felç inince bir süre dinlenmeye almış kendini. Son günlerde sağlığında düzelme olmaya başlayınca resim yapmaya geri dönmüş. Her Çarşamba günü Bizim Kocaeli gazetesi'nde yazısı çıkıyormuş. Ayrıca kitapları ve şiirleri var tabi ki. Çeşitlikenar adlı deneme kitabını satın aldım ve yazarına imzalattım. Ne kadar şanslıyım!
Bu nasıl bir kısmettir böyle diye düşündüm. Artık bildiğim burnumun dibinde bir kitapçı var. Söylesene, bu benim gibi biri için gene harika bir lütüf, şahane bir kıyak durumu degil mi? Üstelik Kitapçı'nın sahibi Mahir İrfan Benli bir yazar, şair, heykeltraş, ressam ve gazeteci! İşte köyümden insan manzaraları böyle arkadaşlar... Yaa, böyle işte!
Kitapçı - Sahilde, araçların dönüş yaptığı yol köşesindeki Ebru villa'nın Değirmendere tarafında bir blok ileride...
Merhaba
YanıtlaSilYazınız okudum.Kazara bir kitapçı buldunuz.Onunla tanıştınız.Ne güzel.Ben Japonum.Burada insan soğuk kanlıyız.Pek tanımayan insanla konuşmuyorum.
Izmite yakın köyüde oturuyorsunuz .1999 depremdeki hasar tamamen sarıldımı.Umarım sarılmıştır.
Merhaba
YanıtlaSilJaponsunuz öyle mi? İlginç! Cenovalı Ninja'daki yorumlarınızdan hatırlıyorum aslında sizi... Hoşgeldiniz!
Bu yazının ilk paragrafında depremle ilgili bir kaç cümlem daha vardı. Sonra çıkardım. Çünkü amacım Kitapçı'yı tanıtmaktı. Deprem konusuyla üzüntü vermek istemedim. Deprem büyük yaralar açtı maalesef. Tabi şimdi binalar onarıldı. Ağır hasar gören binlar kaldırıldı.Burada daha önce yaşamayan biri,bu bölgenin deprem geçirdiğini anlamaz artık. Gönül yaralarını sarmak zor. 50.000 ölüm 100.000 yaralı, 60.000 civarında evsiz kalan insanlar... Savaş gibi... Zaman bu işin ilacı tabi. Ama biz içinde yaşadık ya depremi, dışardan göründüğü gibi değil, bir tarafımız hep kırık kalacak sanıyorum. Unuttuk zannetsek de, ne yaparsak yapalım unutmak mümkün değil! Neyse, işte böyle yazmayayım istedim yukardaki yazıya, ama bir sordunuz bin ah işittiniz gördünüz mü?
Kusura bakma.
YanıtlaSilJaponyada çok deprem oluyor.Tekrar bu faciayı yaşamamak için tedbir alyoruz.Acılar anımsıyoruz.
Yoo! Siz kusura bakmayın.. Ben uzun uzun yazdım.
YanıtlaSilKafanızı şişirdim. Bizler de tedbir almaya çalışıyoruz. Zaman geçtikçe unutuluyor. Hatırlamak lazım arada..
Neyse, Kitapçı'nın resimlerini beğendiniz mi?
Rica ederim.Sizin yazınız kolayca okuyabilirim.Benim Türkçeye caiz geliyor.Kafam ağırtmıyor.Beğenmez olurmu.Resmi büyütüp baktım.Şaşırdım.İçinde ne kadar çok kitabı var.Önündeki iki kedide belki Mahir beyin.Sonra siz parayı tezgaha koyacaktınız.Buna hayran oldum.
YanıtlaSilElinize sağlık
Masakuni Nagashima
Masakuni, bu kadar iyi Türkçe'yi nerede öğrendiniz?
YanıtlaSilMasakuni, ayni kisimisiniz bilmiyorum. 1985-86 gibi Turkiye de Manisa'ya geldiniz mi? Geldiyseniz Ben Mehmet Ali...
YanıtlaSilbende bugün oradaydım istanbuldan gidiyorum oraya heray ailemi ziyarete ve aylık kitap stoğumu yapıp dönüyorum harika anlatmışsınız bilgievini ve mahir irfan benliyi...tülay
YanıtlaSilSelam Tülay,
YanıtlaSilŞimdi bizim köydeki kitapçının yeri değişti biliyorsunuz.. Eski dükkanından Değirmendere'ye doğru bir kaç apartman daha ileriye gitti.
Köyümün en değerli yerlerinden biridir.. Ve Mahir
yazar, ressam.. Sanatçı.. Köyümüz için değerli biri. Teşekkür ederim yorumunuz için.
Şiirin Gizli Gerillası öldü...
YanıtlaSilMahir İrfan Benli adını çoğunuz bilmez, şiir ile iç içe olsanız da, çoğu şairden iyi yazmış olsa da İrfan Abi. Edebiyat dergilerinin erkini beslememek adına dergilere şiir yollamaz, jürilerin erkini beslememek adına yarışmalara katılmazdı. Şiir ve deneme kitaplarını kendi basar, ama bu coğrafyada şair-yazar geçinen çoğu kişiden daha nitelikli yazardı. Sadece bu da değildi içinde olduğu sanat eylemi. Mahir İrfan Benli ressam, heykeltıraş, tiyatro oyunu yazarı ve oyuncusu, deneme yazarıydı ve sapına kadar dik duruşlu bir devrimciydi, Tikko geleneğinden gelen. 98'de Özgür Kocaeli Gazetesi'nin sanat sayfasında ilk şiirimi yayımlamış, bendeniz daha acemi bir yazarken sayfasında bana bir köşe verip destek olmuştu. Şiirin Gizli Gerillasıydı, bugün öldü. Bari ölümünden sonra badem gözlerinin hakkı verile...
Bu da ölümünden birkaç ay önce yazdığım, sanatlog adlı sitede yayımlattığım Mahir İrfan Benli hakkındaki yazı:
Şiirin Gizli Gerillası: http://www.sanatlog.com/sanat/siirin-gizli-gerillasi/
Selam Serkan Engin
YanıtlaSilŞehrimin bir şairiyle Mahir İrfan Benli'nin ölümü sebebiyle tanışmak varmış. Hoş geldiniz. Yazınızı okudum. Mahir geç bulduğum erken kaybettiğim edebiyat akrabamdır benim. Sanıyorum O benim ofise geldiğinde daha uzun konuşabiliyorduk edebiyat, şiir, yazı üzerine.. Ben Kitapçı'ya gittiğimde ise hep telaş içinde oluyordum. Ayak üstü konuşuyorduk. Ya da biraz vaktim varsa kitapların arasına dalıyordum. Rafların önüne oturuyor, kitapları tarıyordum. Sensörlü lambalar çok sık sönüyordu. Söyleniyordum Mahir'e... Nedir bu? Sensörlü ışık olur mu kitapçıda diye.. Ürkek, mahzun sesiyle elektrikçinin kendi kendine böyle yaptığını, sonra çağırdığı halde gelip düzletmediğini anlatan bir şeyler söylüyordu oturduğu yerden fısır fısır.. Her gittiğimde köyden birileri olurdu. Kitap sever, Mahir'i sever birileri. İyi insandı Mahir İrfan Benli.
Dünyaya, insana duyarlıydı. Onu tanıdığım için çok mutluyum. İyi ki varlığından haberdar oldum.
Yorumunuz için teşekkür ederim Serkan Engin. Sizi bloğunuzdan takip edeceğim. Sağolun.