2 Haziran 2009 Salı

Kırlangıç Yuvasındaki Kadını Gördün mü Hiç?

Bak şimdi... Her gün Hayal Kahvem'e yazılar yazıyorum diye, herkes şaşıyor vaziyetime. Hemen hemen hergün, neredeyse aralıksız,biteviye...Bazan birden fazla yazı yazdığım bile oluyor aynı günde; diyorlar ki " nasıl yapıyorsun?" "madem yazabiliyordun böyle, neden başlamadın daha önce?" Ne desem ki böylelerine? "Nehir akar ya denize boşalır yada kendi denizini yaratır." demişti sevdiğim bir yazar. Ee, demek ki arkadaşlar, herşeyin bir yeri ve zamanı var!

Ben yazı işinde çok yeniyim. Daha dün bir bugün iki. Bloğumu yazmaya başlayalı şunun şurasında kaç ay oldu ki? Çok acemi olduğum için sürekli yeni yazı türleri denemekteyim. Daha tarzımı bilmiyorum ki? Arıyorum kendimi... Kimi zaman deyimlerle deneme yazısı yazmaya çalışıyorum. Kimi zaman sevdiğim yazarların cümlelerinden bilmeceler kuruyorum.Yada beğendiğim şarkı sözlerinden metinler oluşturmaya çabalıyorum. Anlıyorsun değil mi beni, daha acemiyim ya yazma işinde, oynuyorum kelimelerle. Komik, küçük, beni sevindirecek mucizeler yaratmayı deniyorum.Yemek tarifleri verirken, film senaryosu gibi anlatıyorum, yiyeceklere insan isimleri takıyorum, cansız eşyalara canlı muamelesi yapıyorum, eşyalara birer isim verdiğim gibi, bana emekleri geçtiği için eşya isimlerinin sonuna hanım yada bey gibi saygı kelimeleri ekliyorum. Veya hayali yazılar yazıyorum sanki başımdan gerçekten geçmiş gibi misal.. Bu yazılarımla arkadaşlarımı yada ailemi şaşırtıyorum. Ben neden böyle yazıyorum?

Bu akşam Sait Faik'in Son Kuşlar adlı kitabı geldi elime. Gözümü kapadım. Bir sayfa açtım. Eğer bir kitap elime değerse, çok vaktim yoksa hepisini okumaya, kıyamam kitaba, gözümü kapar açarım bir sayfa, okurum bahtıma ne çıkarsa... Gene yaptım böyle... Şansıma çıkan öykünün adı Kırlangıç Yuvasındaki Kadın. Haydi bakalım, buyrun burdan yakın! Yazar, deniz kenarındaki, pis bir hamal kahvesinin içindeki kırlangıç yuvasını anlatır önce. Soba borularının çıktığı delik kapatılmamıştır. Her yıl bir kırlangıç buraya yuva yapmaktadır.Kahveci kadın kapamaz bu deliği bu nedenle... "Eli kulağında,neredeyse gelir benim kiracı" der. Öykünün devamında Sait Faik kırlangıç yuvasındaki bir kadından bahseder, "Kırlangıç yuvasındaki kadın sabahları gözükürdü. Islak saman rengi saçları vardı." diye anlatmaya devam eder. Okuyucu şaşırır tabi. Şaşırdığını anlar yazar, sorar öyküde: "Kırlangıç yuvasına kadın sığar mı? demeyin. İnsan aklına sığan şeyleri bir yol hayal buyurun. Kırlangıç yuvasına bir kadın sokmuşuz, saçlarını, ıslak saman rengi saçlarını tarar dururmuş. Ne zararı var size? Varsın, bir de böylesi bulunsun, hiç değilse Abasıyanık'ın yazısında. Bıktım doğrusu artık, oturup insanoğlunun çektiğini,çekmediğini anlatmaktan. Bıkmaktan geçtim, anlatamadım. Yazdım, beceremedim. Kendi kendimi ne aynada, ne düşte, ne hayalde, ne fotoğrafta göremedim de sarı saçları var dedim." diye anlatmaya devam eder.

Sonra kırlangıç yuvasındaki kadın ile kırlangıcın ilişkisinden bahseder uzun uzun. Bu anlattığı kadın, kırlangıcın karısı değildir, kuş değildir, in cin değildir yani, basbayağı beniademdir. Olur mu böyle bir şey diye düşünür tabi öyküyü okuyanlar... Yazar anlar okuyucunun hissiyatını ve yazısına şöyle devam eder: "Olur mu öyle şey? Olsun olmasın. Oturup dedikodular, olamamış şeyler, olup da kimsenin takmadığı hikayeler, düzeltemeyeceğim işler, daha doğrusu, ne aynada, ne fotoğrafta kendi kendimi göremediğim halde, başkalarını değil anlamak, görürmüşüm gibi onlara dair sözler söylemek, içim çekmiyor bugün." Sait Faik zanaatının yazı yazmak olduğunu söyler. İsterse kırlangıç yuvasına bir kadın oturtur saçını taratır, isterse yuvaya ateşböceğinden bir avize yapar, isterse kadına sanki günahmış gibi bir günah işletebilir, isterse der ki bir kırlangıç bütün bir yaz boyu iki milyara yakın sinek avlayabilir... Canı ne istiyorsa onu diyebilir, onu yazabilir. Kim karışabilir? Hatta insanoğlunun insanoğluna yaptıklarını yazmadığı için, birçokları da sevinebilir.

Yazı yazmayı sevdiğim yazarlardan öğrendiğime göre, işte en sevdiğim yazarlardan biridir Sait Faik... Ne diyorsa doğrudur... Yazan biri ne istiyorsa hayal edebilir... İsterse "Makas keseceğine diker, isterse geceyi iki güneş aydınlatabilir. İsterse ölüme kravat takar, isterse hayat çırılçıplak dolaşabilir." Canı ne istiyorsa onu yazabilir.. Ben inanıyorum Sait Faik'e! Kırlangıç yuvasında bir kadın olabilir. Ben kaç kere gördüm, pis hamal kahvesinin bir köşesindeki soba borusu deliğinde! Of, hem de kaç kere? Neden böyle yazıyorum diye sordum ya kendime... Anladım şimdi niye... Ben kırlangıç yuvasındaki kadını görebiliyorum...Sen de görsene... Haydi dene!...

4 yorum:

  1. Yazınızı okuren insan ara vermeden bir defada bitiriyor. Elinize dimağınıza sağlık. Sait Faik beğendiğim yazar ve şairdir. Daha geçenlerde okudum âşık olduğu kadına kavuşamayan ve uzun seneler sonra karşılaştıklarında tek kelime dahi konuşmayan anlar yaşamış. Olay biraz farklı tabii. "Kim anlar kâğıt helvaların hikâyesinden? Kim iki kahvede saadeti kilitlemiştir?" 'Alnı Hülyalım' şiirindendi. Edebiyatımız zengin bir okyanus, keşke bu okyanustan daha çok kişi faydalansa. Yazılarınızı mutluluklarla yazmanız dileği ile. Sevgiyle kalın.

    YanıtlaSil
  2. Yorumunuz için teşekkür ederim. Keşke adınızı da yazsaydınız da kimsiniz bileydim!

    YanıtlaSil
  3. HAYAL DÜNYASI, "HAYAL KAHVESİ" VE YAZILACAK OLAN HERŞEYE SÖYLENECEK BİRŞEY MUTLAKA VARDIR.. BEN UZUN SÜRE ARA VERDİM YAZMAYA VE BLOG BAŞLIĞIMA UYGUN RESİM ARARKEN BLOGUNUZLA KARŞILAŞTIM VE BİRŞEYLER SÖYLEMEK İSTEDİM AMA GALİBA BLOG BAŞLIĞIM SİZE BİR MESAJ VERECEKTİR..
    SAYGILARIMLA...

    YanıtlaSil
  4. Selam Kırlangıç, uzun zaman önce yazdığım bu yazıyı tekrar okudum sayenizde:)Şimdi bakacağım sizin bloğunuza... Ve mümkün olursa, bir işaret koyacağım ben geldim diye:)
    Saygılar benden de size...

    YanıtlaSil