28 Nisan 2009 Salı

Şimdi Ben Neyleyeyim, Bu Şehri Ateşe mi Vereyim?

Dün okuduğum gazete haberinden sonra yemin ederim aynı şu hisler içindeydim: "Şimdi ben ne yapayım, kimlere derdimi yanayım? Şimdi ben neyleyim, bu şehri ateşe mi vereyim?" "Of!" dedim. "Of!Of!" Nasıl duymadım daha önce, neden gitmedim ben de?!..."Niye?"

Burcu Aktaş'ın Radikal'deki haberi şöyle başlıyordu: "Tarih kadar hayal, rüya kadar gerçek... Bu cümle önceki gün santralistanbul’da yapılan İhsan Oktay Anar sempozyumunun başlığıydı. Akın Tek mimarlığında İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü tarafından düzenlenen ve başlığıyla müsemma sempozyum birçok İhsan Oktay Anar müptelasını bir araya getirdi...........İhsan Oktay’ın ortalarda pek görünmeyen, söyleşilerine rastlamadığımız bir yazar olmasının, okurlarının onunla ya da edebiyatıyla ilgili en ufak bir bilgiye ulaşma merakının bundan etkisi olsa gerek. Yazdıkları kadar hayal ve gerçeğin birbirine karıştığı bir durum söz konusu İhsan Oktay Anar için de. ...............Dili, üslubu ve tarihe bakış açısıyla Türk edebiyatında farklı bir yer kaplıyor, romanları yayımlanır yayımlanmaz elden ele dolaşıyor fakat kendisi hakkında ufak bir bilgiye ulaşmak kitaplarına ulaşmak kadar kolay olmuyor. Sempozyuma gelenler için bir profil çizecek olsak, İhsan Oktay Anar’a dair bir şeyler öğrenmek isteyen, onun muhayyel olmadığını bir kez daha gözleriyle görmek için gelen müptelaların çoğunlukta olduğunu söyleyebiliriz. Belki de bu yüzden her etkinlik çıt çıkmadan, katılımcıların dikkat kesildiği bir şekilde takip edildi. "

Ya haberin devamına ne demeli? "Sempozyumda en ilgi çeken şüphesiz sergiydi. Metin Üstündağ’ın küratörlüğünde, usta çizerler tarafından hazırlanan yirmi beş roman karakterinin insan boyutundaki kopyaları, serginin dikkat çekici işlerini bir araya getiriyordu..........Alibaz’dan Kalın Musa’ya, Arap İhsan’dan Neva’ya ve Tagut’a nevi şahsına münhasır Anar karakterleri can bulmuş. Selçuk Erdem, Can Barslan, Erdil Yaşaroğlu, Metin Üstündağ, Kenan Yarar, Galip Tekin, Latif Demirci gibi çizerler İhsan Oktay Anar karakterlerine can vermiş. Çizerlerin yarattığı karakterler Anar’ın ince mizah anlayışından da izler taşıdığı için oldukça başarılı. Çizerlere yol gösteren eskizler de sergide yer alıyor. Anar’ın çizimlerinin yanına yazdığı notlar yazarın kendi hayalindeki karakterleri açığa çıkarıyor. Kimi karakterini mistik kimisini içe dönük olarak tanımlamış, kimisinin de ne giydiğine kadar belirlemiş: başında namaz takkesi Anar’ın el yazısını gösteren bir diğer iş, yazarın Efrasiyâb’ın Hikâyeleri adlı öykü kitabının taslakları. Sarı sayfalara kurşunkalem ile yazılmış, bazı cümlelerin üzeri fosforlu kalemler ile çizilmiş"

İnanın çok kitap okunuyor ama lezzetli kitaplar az bulunuyor. İhsan Oktay Anar'ın tüm kitaplarının fevkalade özel lezzeti vardır. Orhan Pamuk ve Elif Şafak'ın bazı kitapları da bana aynı lezzeti hissetirir. Benim okur dünyamda bu yazarların yeri çok önemlidir. Hele İhsan Oktar Anar ortalarda çok görünmeyen bir yazar olarak, kendisi de herdaim ilgimi celbeder. Bu sempozyum kesinlikle görülmeye değerdi. Ama kaçırmışım işte. Yazının sonunda serginin 29 Nisan'a kadar devam ettiğini görünce, kanatlanıp uçmak istedim. Şimdi Santralistanbul'un yerini tespit etmeliyim. Gidemezsem : "Şimdi ben ne yapayım, kimlere derdimi yanayım? Şimdi ben neyleyeyim,bu şehri ateşe mi vereyim?"

"Az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasından şunları geçirdi: "Dünya bir düştür. Evet,dünya... Ah! Evet,dünya bir masaldır." Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder