3 Nisan 2009 Cuma

Biraz Ordan, Biraz Burdan

Öyle şeyler yazıyorum ki bloğumda, "tuhaf" bakmıyorsunuz değil mi bana? Sürekli yeni hayaller kuruyorum, okuduğum ve beğendiğim enteresan önerilerde bulunuyorum. Kimi zaman bir ömür içinde bir hayat niye, farklı hayatlar yaşasaydık nasıl olurdu diye sorguluyorum, kimi zaman da birbirlerinin zaaflarına sahip olmayanlardan bir yardımlaşma ağı oluşturmak fikrini sahipleniyorum. Misal, biliyorum ki ikna kabiliyetin benimkinden iyi, bir müşteriye teklifimi kabul ettireceğim ama o gün berbat bir ruh halindeyim, kendime güvensizlik zaafım var; sen giriyorsun devreye ve sen hallediyorsun işi. Böylece o gün kendimi hırpalamaktan kurtuluyorum. Ben de para konusunda iyiyim misal, rahat konuşabiliyorum para konularını, senin para deyince yüzün kızarıyor, para istemeye utanma zaafın var, ben hallediyorum patrondan zam isteme işini. Arada iyi olmaz mıydı böyle bir "abra kadabra" durumu? Keşke olsa... Biliyoruz ki mümkün değil hayal... Olabilse keşke denilen farklı durumlar! Böyle hayal etmeyi bile çok gereksiz görenler var. Ne olacak yani,ne var? Sevgili Dostlar, insan hayal ettiği müddetçe yaşar:)

Kitaplar ve yazarlar çok önemli. Bazen sevdiği yazarın, fanatik okuyucusu olabiliyor insan. Aynı bir futbol takımının gözü kara taraftarı olmak gibi mesela. Biri maçlarını kaçırmıyor takımının, diğeri yazılarını veya kitaplarını okumadan yapamıyor sevdiği yazarının. Biri kar,kış, rüzgar, çamur demeden tüm karşılaşmalarına gidiyor takımının, diğeri pahalı, ucuz, kısa, uzun demeden tüm dergi yada kitaplarda izini sürüyor sevgili yazarının.Her ikisinde de bir vazgeçememe, özleme, yolunu gözleme, söz söyletmeme, sahiplenme, hülasa aşırı tutku durumu var. Siz bir yazarın takım tutan fanatik taraftarı gibi okuyucusu oldunuz mu hiç?Uzun zamandan sonra yazmışsa hele, özel bir törenle ve büyük bir özenle yazdıklarını okur musunuz? Takımını çılgınca tutan taraftarlar gibi, sevdiğiniz yazarın ve onun yazılarının tutkulu okuyucusu olmak ve yazılarını hakkını vererek itinayla okumak çok keyiflidir aslında. Bir insan yaşamı boyunca, ya takımının ya yazarının yada ilgi duyduğu bir şeyin fanatik taraftarı olmalı bence. Kimi zaman abartmalı duygularını abartabildiğince. Fanatik taraftar, gol atınca takımı kanatlanıp uçmalı, gol yiyince ise salya sümük ağlamalı. Bir okuyucu sevdiği yazarın yazısını okurken, her satırınının ritminde yazarıyla dans ettiğini hissedebilmeli yada yazmadıysa uzun zaman sevdiği yazar, içini efkar kaplamalı ve derin bir iç çekmeli. Koşulsuz bir sevgi durumu bu...Yaa, bilmiyorsanız eğer, bilin işte...Böyle yaşayanlar var... Duygularını abartmaktan hoşlananlar:)

Yada ne bileyim konserde "İlk şarkı senin, ikinci benim!" diyen insanlardır bunlar misal, şarkılardan fal tutarlar.Yanağa kondurulan minik bir öpücüğü ihtimal, dünyadaki pahalı hiçbir armağana satmayanlar, kitapçı kapatılıp yerine banka açıldığını görünce, kitap kolilerinin üzerine oturup göz yaşı akıtanlar, sevindiği şeyler azaldıkça hüzünlenenler, seyrettiği filme yada okuduğu kitaba ağlayıp hislenenler, aynı espriye aynı anda kahkaha ile gülebilen arkadaşlara sahibim diye sevinenler, bir anın çok önemsediği fotoğrafını buzdolabı kapağına yapıştıranlar, arkadaş bloglarına komik yorum yazmayı marifet sayanlar, dilenci çocukla göz göze gelince para vermemeye kıyamayanlar, leziz bir yemek yerken telefon edip sevdiklerine "Ben ne yiyorum biliyor musun, sen çatla!!" diyebilenler, artık eskiyi hatırlatmıyor hiçbir şey diye iç çekip efkarlananlar, kaç yaşına gelirse gelsin şaşırtmaktan ve şaşırmaktan hoşlananlar, araç sürerken radyoyu açtığında,çok eski bir şarkı duyup içine ılık hazin bir şey akanlar, üstüne de "Nedir şimdi bu? Nedir bu durumum?" diye kendini çözmeye çabalayanlar, arkadaşına "Bu yıl fiyakalı bir hata yap, sonradan güleceğin!" şeklinde teklifte bulunanlar, rüzgarın tenini ısırdığını hissetmeyi, yaşadığına delil sayanlar,"Ben buyum!" ayağım yere değer, başım bulutlarda dolaşır!" diyebilenler.... Var Dostlar böyle insanlar! Aranızda yaşıyorlar. İflah ve islah olmaz hayalperesttir onlar... İdare ediverin arada bu insanları olmaz mı? Anlamaya çalışın durumlarını...Bugün de böyleyken böyle işte arkadaşlar... Biraz ordan... Biraz burdan... Hayattan...

2 yorum:

  1. vildancığım sen eşi menendi olmayan son romantik hayalperestlerdensin galiba.
    Doğuştan böyle olursa oluyor insan. Sonradan benim gibi çakma romantik ve hayalperest olunmuyor. Benim eşim romantik idi. Ben de ona bakarak kendimi bu yönde geliştirmeye çalıştım.
    İnanırmısın hayal kurmayı bana eşim öğretti.
    Keşke daha önceden öğrense idim ama..sonradan yükleme olunca bir yerde tıkanıp kalıyor insan.
    Tüm hayallerin bir mantığa dayanıyor hep.. ve sonunda ne kazanırım.. nasıl zengin oluruma geliyor .. böyle romantik hayal mi olur. Çakmayım işte..çakma..çakma. :(

    YanıtlaSil
  2. Sen mi çakma romantiksin? Güldürme beni kardeş, sen romantiklerin kraliçesisin! Hangi tarz filmleri seversin bir düşün..Romantik yada romantik komedi.. Hangi tarz müzikleri seversin ve söylersin? Romantikleri. Ya yaptığın resimlere ne demeli? Sergiye geldiğimde nasıl da bilmiştim hangi resimler senin diye! Bilirim... Çünkü tüm romantizm temalı resimler ve çizimler senindiler... Senin siciline kazılı bebek romantizm durumu... Çakma makma değil...Sahici hem de!!
    Hayalperestliğine girmeyeyim istersen, su dökemem hayalperetlikte ellerine:))

    YanıtlaSil