11 Nisan 2009 Cumartesi

İstanbul Film Festivali ve Üstatlar Kahvesi


İstanbul Film Festivalinin ayların en zalimi kabul edilen Nisan ayının,benim doğum günümü içine alan haftasında başlamasını, kendime bir armağan atfedip bilet kuyruğuna girdiğimde,elimde gitmeyi arzuladığım filimlerin bir listesi vardı. Doğrusunu söylemek gerekirse, film listesi hiç umrumda değildi. Amacım birazcık da olsa 28. İstanbu Film Festivalinin atmosferinin içinde yer almak,festival havasını solumak ve yeni yaşımın yeni sürecine beyaz perde büyüsüyle başlamaktı. İki hafta sürecek olan festivalin, her iki haftasının aynı iki günü işim açısından daha sorunsuz görünüyordu. Bu günlere hangi filmler denk gelirse seyretmeye razıydım. Seçtiğim bazı filmlerin bilet satışının bitmiş olduğunu öğrenince, bu filmlere gidemiyeceğim diye hiç mi hiç hayıflanmadım.Bana uygun olan günlere denk gelen filmlerin biletlerini gönül rahatlığı ile aldım.

Kocaeli’nin bir köyünde yaşıyordum. İlk defa festival filmleri takipçisi olacaktım. Çevremde benden başka hevesli kimse yoktu. İki gün üst üste sabah erkenden çıkıp İstanbul’a, hem de Beyoğlu’na gitmem gerekecekti. Biletleri alırken, özellikle Beyoğlu’ndaki sinemaları tercih etmiştim. Çünkü Film Festival’nin kalbi sanki Beyoğlu’nda atıyordu. Öyle hissediyordum.



İstanbul Film Festivali'nde seyrettiğim filmler arasından ilk anlatmak istediğim
“Üstatlar Kahvesi”. Bilet almanın öncesinde, bu film hakkında bir şeyler okumuştum. Yazı “Tango bir dans değildir. Buenos Aires’teki Rio de la Plata boyunca tango bir yaşam biçimidir.” Diye başlıyordu. Müzik ve tango içeren bir film olduğuna göre, yazının geri kalanını okumaya gerek duymamıştım. Tango ve sinema deyince hemen hayalimde “Al Pacino” ve “Kadın Kokusu” filmindeki o harikulade dans sahnesi canlanmıştı. Gözleri görmeyen bir adamın, genç bir kadınla yaptığı büyüleyici bir Tango gösterisidir hem de... Tekrar tekrar seyretmeye doyamadığım enfes bir filmdir "Kadın Kokusu". “Üstatlar Kahvesi” de aynı keyfi izleyicisine geçirecek, müzik ve sinema beni gene baştan çıkaracaktı. Emindim. Yanılmamışım.

Arjantin-ABD-Brezilya ortak yapımı olan “Üstatlar Kahvesi”, şimdi yaşları yetmişin üzerine gelmiş, zamanında çok meşhur olmuş ve iyi para kazanmış müzisyenlerin; dostluklarını, müziğe ve tangoya tutkularını, bir vakitler Buenos Aires’deki kulüplerinde verdikleri konserlerle, tango altın çağını yaşarken bir döneme nasıl damga vurduklarını, sanatçıların yaş alsalar da, kalplerinden müzik ve tango çoşkusunun asla silinmeyeceğini, şahane müzikler eşliğinde beyaz perdenin ilizyonunda izleyicilere başarıyla geçirebilen bir film bence. Sinemanın en ön sıralarındaydım.Şöyle bir arkama dönüp baktım ki her yer tıklım tıklım doluydu. Gençler,yaşlılar,öğrenciler,sanatçılar yediden yetmişe herkes sanki sinemadaydı. Sinema seyretmek ve festival filmlerinin takipçisi olmak bir ayrıcalık verir mi insana? Bu nasıl bir merak durumudur ki,film seyretmek için köyden inip şehre gidiyorum sinemaya?Ah, zalim Nisan! Bütün kabahat sende!!

T.S. Eliot Çorak Ülke adlı şiirinde ne der? “Nisan, en zalim aydır.” Çünkü “ölü topraktan leylaklar çıkaran,anılarla arzuları aynı kapta yoğuran ve yağmurlarıyla uyuşuk kökleri uyaran” Nisan’dır.Aslında İstanbul Film Festivali'nin Nisan ayında yapılmasının etkisiyle,“Üstatlar Kahvesi” tango, müzik ve sinemaseven bünyemi büyülemiş olabilir mi? Bilmiyorum ama bayıldım ben bu filme!Sinemaya! İstanbul'a!! Sinemadan çıkarken yürümüyor, parmaklarımın ucunda dans ediyordum adeta!!


Tango Por Una Cabeza - Charles Gardel

2 yorum:

  1. vildancığım anlayımlarına birde fon müziği eklesen negüzel olur mesela üstatlar kahvesine tango müziği ne hoş giderdi sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Ruhan..İnanmayacaksın ama bu yazıyı yazarken, Kadın Kokusu filminin tango sahnesini buldum youtube'dan ve tekrar tekrar dinleyerek yazdım bu yazıyı... Üstatlar Kahvesi'nde de şahane tango müzikleri vardı. Bayıldım ! Seneye hep birlikte gideriz olur mu? Daha acemi blogcuyum. Aslında müzik koyabilmeliyim ama henüz beceremiyorum. Zamanla inşallah canım, zamanla...Sevgiler!

    YanıtlaSil