14 Nisan 2009 Salı

Yolunuz İskoçya'ya düşerse...


Olaki eğer bir gün yolunuz İskoçya'ya düşerse, olur a! Siz siz olun , Dundee'ye gidin mutlaka! Niye mi? Eğer taaaa İskoçya'ya gidip, Zeki'nin dönerinden yemezseniz, dünya gözüyle Zeki'nin rengarenk dünyasına girmezseniz, çok yazık edersiniz de ondan!!

Zeki Ağacan Göcük'lü, bizim kasabamızın çocuğu. Yıllar önce İskoçya'ya yerleşti. Bir İskoç hanımla evlendi. Gürcü, İskoç karışımı çocukları var şimdi. Önce seyyar aracıyla döner işine başladı. Sonra işini büyüttü ve Ağacan Restorant'ı açtı. Zeki, sadece İskoçya'da değil, dünyada şöhretli biri. İnanmıyorsanız, girin google'a,yazın Zeki Ağacan yada Ağacan Restaurant diye... Bakın Zeki'nin dönerini yiyenler neler yazmışlar neler... Hem de dünyanın her yerinden!!


Hani olur a, bir gün yolunuz düşerse dedim ya yazımın başında... İşte böyle bir durum bizim başımıza geldi. Yolumuz Londra'ya düşmüştü. Bazen düşer yollar işte oraya buraya... Londra'ya kadar gelmişken, Zeki'yi görsek dedik. Hep kendisinden memlekete geldiğinde dinlerdik. Bir ziyaret edelim diye, telefonla geleceğimizi bildirdik. Şaşırdı tabi.. Türkiye nire, Dandee nire öyle değil mi? Şaşırtmayı severiz işte biz böyle. Atladık Londra'dan bir pır pır uçağa, uçak değil, sanki şehir içi minübüs mübarek, vardık yüreğimiz ağzımızda İskoçya'yaaa... Zeki havaalanında sevgiyle bizi karşıladı ve atladık arabasına, ver elini Dandee sonra!



Nasıl gri, ruhsuz, renksiz,insansız, hareketsiz bir bölgeye geldik. Köşeyi döndük ki, o ne? Karşıda gri binaların en başında, en köşesinde, en alt katında bir renk cümbüşü oluşmuş ve sanki dansetmekte renkler ,herbiri bir diğeriyle! Turkuaz zemin üzerine,kırmızlar, maviler, yeşiller, sarılar, o güzelim memleketimin renkleri ve bayrağı bir arada ya Allahım renkler bu grilikte daha da ortaya çıkmışlar ve şahane görünüyorlar. Ya girince lokantaya, bayıldım bayıldım, herbir objesine... Zeki sadece döneriyle şöhretli değil ki. Ayrıca harikulade resimler yapıyor. Tamamen kendine has hem de. Duvarlar gene rengarenk, tablolar, tesbihler,boncuklar, memleketten aklınıza gelecek tüm güzellikler burada. Nasıl otantik bir ortam oluşturmuş. İnsan burada açlığını unutur, sanatla karnını doyurur vallaha...


Zeki her sabah erkenden dükkanına geliyor ve özel etlerden dönerini kendisi hazırlıyor.  Mutlaka kendisi ama. Kimseye emanet edemiyor döner hazırlama işini. Sonrasında aşçısı, garsonu pişiriyor ve servisini yapıyor. Zeki de bu arada hem dinleniyor ,hem de misafirleriyle sohbet ediyor. Lokantada beş masa var sadece. Rezervasyon yapmadan müşteri kabul etmiyor. Kendisi sabah erkenden lokantaya gidip dönerini hazırlıyor ama yemek servisi öğleden sonra iki gibi başlıyor ve akşam on gibi de bitiyor. Öyle gece yarılarına kadar çalışmak yok! Ve tadını alan vazgeçemiyor, kulaktan kulağa yayılıyor, Ağacan Restaurant'ta yemek için, günlerce önceden rezervasyon yapmak gerekiyor.



Bize özel bir masa donattı arkadaşımız. Alahım dönerin lezzeti inanılacak ve unutulacak gibi değil. Nasıl leziz, nasıl tadı fevkaladenin fevkinde! Diyeceksiniz ki şimdi, tamam yolumuz düştü gittik diyelim Ağacan Restaurant'a, rezervasyonumuz yok ne yapacağız? Çok kolay arkadaşlar.. Diyeceksiniz ki Zeki'ye "Bizi Vildan gönderdi." Okadar. Benden söylemesi, para bile ödemeyin hatta. Deyin ki "Hesaplar Vildan'da!" Benden olsun!! Diyorum demesine de, düşünüyorum kendi kendime, İskoçya nire, İzmit nire? Kaç kişinin yolu düşer ki! Öyle değil mi? Aman ha, bir otobüs gidip de, sakın batırmayın beni:))


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder