16 Nisan 2009 Perşembe

İstanbul Film Festivali - Tulpan -

Film Festivallerinin en hoş tarafı yıl içinde seyredilen Hollywood filmlerine doygun bünyelere, farklı ülkelerin filmlerini seyretme fırsatı vermesi olmalı. Mesela, ben daha önce hayatımda hiç Kazak filmi seyretmemiştim. Festival filmi olmasa, bu filme gider miydim? Sanırım hiç düşünemezdim. Zaten bizim şehrin sinemalarına gelmezdi ki bu film. Adını bile duymayabilirdim. Şimdi bu yıl, bilet almakta geç kalınca, çalıştığım için en az yoğun olduğum günlere denk gelen filmlerin biletlerini satın almak durumunda kalınca, biraz kısmetime ne denk geldiyse onu seyrettim. Hoş hiç birinden pişman değilim. Her biri diğerinden keyifliydi. Kısmetliyim yani ne diyeyim! Bu acemi çaylak kısmeti olmalı, öyle değil mi?
Şimdi anlatacağım filmin adı Tulpan. Pek çok ödül sahibi ünlü Kazak belgeselci Sergey Dvortsevoy’un ilk kurmaca filmiymiş. Vallahi kendisini tanımam, ilk kez filmini
seyrettim. Ben Festival kitapçığının yalancısıyım. Film için ayrıca “derinlikli karakterleri ve inanılmaz hayvanlarıyla harikulade bir komedi” diye yorum vardı bu kitapta. Bu filmin
seyircisi olarak, aynen onaylıyorum. Unuttuğum hatta düşünmek istemediğim bir dünyayı önüme seren bir film oldu. Nasıl mı? Bakın anlatacağım şöyle…

Bazen derim ki, Padişahlarda bile yok bizim saltanatımız. Mesela elektrik yoktu ki eski
padişahlar zamanında. Düşünün şimdi koskoca Fatih Sultan Mehmet, misal. Bir çağ açıp bir
çağı kapatan büyük padişah! Ömrü savaşlarda geçmiş. 15.yüzyıl. Elektriğin günlük yaşantıda kullanılması ise 19.yüzyılda başlıyor. Ne acı!! Görkemli padişahların televizyonu var mıydı izleyecek? Yok! Ya telefon, cep telefonu, internet? Yok! Sinema peki gidecek? Yok! İstanbul’u fetheden yüce Sultan, İstanbul’da yaşamış da bir gün olsun İstanbul Film Festival’ine gitmis mi? Yoookk! Savaş için bir yerden bir yere gidecek… Arkada ordusu yürüyerek yada atla… Nerede otobüs, otomobil, uçak,jet? Yok! Evde su akar mı? Yok! Eee! Tamam vardır kendi çapında eğlenceleri, haremi, ne bileyim av partileri belki, hokkabazlar, sihirbazlar, canbazlar, meddah kukla gösterileri, köçekleri yada musikileri vardır tabii ki…Ama elektriksiz, internetsiz bir hayatta sultan olacağıma, şu hayatta Vildan olayım daha iyi vallahi! Öyle alışmışım telefonuma, bilgisayarıma, internetime yani… Başka türlü bir hayat düşünmem mümkün değil ki.. Oysa ben on yaşındayken belki televizyon eve girdi. Kaç yıl olmuştur internet hayatımıza gireli? Çok yeni.. Allah alıştığından mahrum etmesin insanı ne diyeyim, insan çabuk alışıyor teknolojiye ne yapayım yani…

Şimdi…Tulpan Kazakistan’ın uçsuz bucaksız steplerinde, birbirlerine arabayla yada deveyle gidecek mesafelerde, siz deyin üç ben diyeyim dört tane yörük çadırlarında yaşayan, hayvancılık yapan, (şimdi geliyorum sadede) elektrik, su, internet, televizyon, telefon vesaire olmayan, tek göz çadırda hep birlikte yaşayan Kazak’ların hayatını gözlerimizin önüne seriyor. Tulpan o bölgedeki evlenecek çağa gelmiş tek kız. Film boyunca asla yüzünü görmüyoruz. Ama harbi Kazak bir abla yani… Denizci olarak askerliğini yapmış Asa, bu bölgedeki çadırlardan birinde, kızkardeşi, kocası ve üç yeğeni ile birlikte yaşamaktadır. Hiç yüzünü görmediği Tulpan’la evlenmeyi arzulamaktadır. Zaten o bölgede başka evlenebileceği kız yoktur . Kazakistan’da denizci olarak askerlik yapmak mühim bir şey olmalı, zira Asa, kız istemeye giderken hemen üzerine, asker giysisini giyer. Dünyanın her yerinde denizci eri giysisi aynı demek ki… Aynı bizim denizci askerlerinkinden…

Tulpan perde arkasından görür Asa’yı ve beğenmez. Kazak ailelere bayıldım arkadaşlar. Teknoloji uğramamış bu bölgeye ama insanlar çok ama çok medeni. Kızın babası Asa’nın suratına tüm samimiyetiyle ve dürüstçe:” Tulpan kulakların çok büyük diye beğenmedi seni, evlenmek istemiyor. “diye söyler. Kazak annesi de kızı destekler. Anlayacağınız Kazakistan’ın steplerinde, öyle bir kızın fikrine hürmet var ki, kızın evleneceği başka aday bile yokken, belki ömür boyu bekar kalacağını bile bile, kızı illa evleneceksin diye bırakın zorlamayı, ısrar bile etmiyorlar. Beğenmedi mi çocuğu? Tamam! Konu kapanmıştır yani! Bu şimdi şahane bir şey değil mi?
Fimin devamı mı? Boşverin! Vallahi çok güzel bir filmdi. Bayıldım işte daha ne diyeyim?!...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder