Bugün o kadar yoğun bir programım vardı ki anlatamam. Yok, bütün gün arazide değil ofiste olacaktım olmasına da randevulu gelenim gidenim çok olacaktı aslında. Sabah duş alıp, aceleyle giyinip evden fırladım. Çıkmadan önce kitaplarıma şöyle bir göz attım. Bir süredir okumamı bekleyen Ken Parker'ın Şiir adlı çizgi romanını raftan kaptım. Çantama attım. Saçımı toparlamaya vaktim kalmayınca, bizim mahallenin köşesinde yeni açılan kuaföre uğradım. Benden başka müşterileri yoktu sabahın o saatinde tabii. "Hemen bir düz fön çekmenizi rica edeceğim. Mümkünse iki kişi çekseniz. On dakika içinde ofise gitmeliyim!" dedim. İki yanımda iki kişi saçımı öteye beriye çekiştirilirken, çantamdan Ken Parker'ı çıkardım. Önce ön kapağına baktım. Ne güzel olur çizgi roman kapakları!.. Maceranın adı Şiir öyle mi? Bakalım hangi şairden bahsediyor bu kez bizim entellektüel kovboy? Bu kez hangi şairin menzilinde Ken Parker'la dans edeceğiz görelim bakalım? diye aklımdan geçirdim. Şu yukarıda resmini gördüğün Ken Parker var ya ne yakışıklı bir çizgi roman kahramanıdır değil mi? Roberd Redford'un çizgi dünyasındaki hali. Bir de nasıl kitap okumayı sever aynen benim gibi. Gece ormanda ateş yakar, kahvesini koyar... Sonra ne yapar biliyor musun? Yıldızların altında,
açık havada kitap okur. Oy! Oy!.. Tam benim istediğim hayat!
Memleketimizde Rodeo yayıncılıktan çıkan kitabın bu macerasının çevirisini Murat Mıhçıoğlu yapmış. Berardi & Milazzo ikilisinin yarattığı bu yakışıklı çizgi roman kahramanı doğayla iç içe olmayı, demin söylediğim gibi yıldızların altında uzanıp şiirler okumayı o kadar sever ki anlatamam... Ayrıca kimi maceralarında Marx’ın Kapital’inden pasajlar okuduğuna şahit olmuşluğum da vakidir. Çekici bir adamdır ne yalan söyleyeyim. Uzun bir tüfeği vardır lakin şiddet kullandığını pek gördüğümü söyleyemem. Tuhaf bir huyum vardır. Birini çok sevdiysem, kötü taraflarını nedense pek göremem. Ya da görmek istemem. Zaten son derece mantıklı ve soğukkanlı bir adamdır. Kibardır. Yardımseverdir. Maceraları insanı sürükler. Bitirmeden elimden bırakmak istemem. Neyse, saçıma fön çektirirken, Ken Parker'ın arka kapağını çevirdim bu kez. "Jack benden beterdir. Yine de şikayetçi değilim... Yanında gerçek bir erkek isteyen kadın, bedelini ödemek zorundadır!" diye, her macerasında olduğu gibi, gene kitabın içindeki cümlelerden bir alıntı vardı. Bayıldım. Hemen açtım ilk sayfasını. Okumaya başladım.
Bu macerada soygun olayları meydana geliyor. Ne gariplik var, olabilir diyebilirsin tabii. Dinle bak... Değişik bir soyguncu ile karşı karşıyayız bu kez. Çünkü soygunu yapan hırsız, her seferinde olay yerine bir şiir bırakıyor. Ne hoş! Yoo.. Hırsızlık yapması değil hoş olan tabii, şair ruhlu bir hırsızla karşı karşıyayız ya ilgimi cezbediyor. Bak şimdi... Maceradaki ilk soygundan sonra geriye bıraktığı şiir şöyle..
İşte size bir sürpriz!
Gülünüz doyasıya!
Faka bastırdım diye bozulmayın sakın ha!
Suç mahalini ardında bırakıp gitti işte
Tevazudan şaşmadan, naçizane kulunuz;
Beni mutlu kılmaya yeter de artar paranız!
Şahane değil mi? Peki imza ne biliyor musun? "Şair". Bayıldım valla Ken Parker'ın bu macerasına da gene! Ken Parker hırsızın peşine düşüyor her zaman olduğu gibi... İkinci soygunda bırakılan şiir ise şöyle:
Suç ortağım yoktur benim, çalışırım yalnız
Prensip sahibiyimdir lütfen emin olunuz!
Aldattım diye sizi samandan kuklalarla
Sanmayın başkasıyım, bu şiir kanıt ola!
Sabırla bekleyeceğim yeni arabaları!
İhmal etmeyin siz de, şairi aramayı!
Şair
Ken Parker işin içinde olur da mümkün mü hırsızın yakalanmaması? Mümkün değil tabi ki! Ama şimdi bu yazıda neler olup bittiğini açık etmemeliyim. Çünkü çok sürükleyci bir macera. Kitabın yarısına gelmiştim ki saçımın fön çekimi bitti. Kitabı bitiremedim ya içim içimi yedi. Ofise girdiğimde dedim ki "Kusura bakmayın. Ken Parker'ı bitirmeden kimseyi dinleyemem. Aklım macerada kaldı. Kitaptaki şair hırsızı çok merak ediyorum. Öğrenmeden işe mümkün değil girişemem!" Bizim ofisteki kızlar, anlam veremediler doğal olarak söylediklerime, aldırmadan daldım mutfağa... Kahvemi aldığım gibi gittim odama... Hemen oturup kitabı okumaya devam ettim.
Kitaptaki son şiir ise aynen şöyleydi:
Sordu çocuğun biri, ellerini açarak;
NEDİR ALTIN DEDİKLERİ?
Ne cevap verebilirdim?
Onun bildiğinden fazla değildi ki bildiğim!
Alamet-i farikamdı belki, zenginliğin sarı
kumaşıyla dokunulmuş
Ya da tebessümüydü göklerdeki Tanrı'nın
Belki de bir armağan, kaybolmuş bir anı
Bir köşesinde sahibinin ismi yazmalı!
Evet, işte asıl soru: ALTIN KİMDE KALMALI?
Düşündüm de şöyle bir, yeryüzünün tüm altını
olmalı benim; anlamını düşünmeden, çalmakla yetinmeliyim!
Şair
Bu son şiir farklıydı diğerlerinden... Ama neden? Aaa! Söyleyemem artık! Kitabı alıp okur cevabı merak eden? Sadece bu son şiirin meşhur Amerikalı şair Walt Whitman'ın bir şiirinin hırsızın şiirine uyarlanmış hali olduğunu söyleyebilirim. Böyleyken böyle işte.. Demek ki bu maceradaki şairimiz Walt Whitman öyle mi? Kimdir Walt Whitman peki? Ken Parker'ın en sevdiği şair... 1819-1892 yılları arasında yaşamış. Amerikan Edebiyatı'nın gerçek manada uluslararası üne kavuşmuş ilk şairi. İşte yukarıya fotoğrafını koydum. Ne tonton bir hali var değil mi? Resmi olarak eğitimine devam edemese de matbaacılık, gezici okul öğretmenliği ve gazete dergi editörlüğü yapmış. Nerden mi öğrendim bu bilgileri? Sanal ansiklopediden tabii... Sonra politikaya atılmış. Yurtsever biri. İnsanı, dostluğu, sevgiyi yücelten, düzeni eleştiren büyük bir şair. Çimen Yaprakları adlı eserindeki şiirleri o dönemden bu güne etkisini yitirmeden gelmiş. Haydi o zaman Ken Parker'ın sevdiği şairden bir ağıt yazayım. Şöyle:
Ön Bahçede Leylaklar Son Açtığında
Öt, öt, boz benekli kahverengi kuş,
Bataklıklardan, ıssızlıklardan, çalılıklardan söyle şarkını,
Alacakaranlıklardan, sedir ağaçlarından, çam ağaçlarından.
Söyle sevgili kardeş, tiz ötüşünle söyle,
İnsanın şarkısını, sonsuz üzüntülü bir sesle.
Ey akıcı, özgür, ince olan!
Ey ruhunu yıpratıp dağıtan
— Ey olağanüstü şarkıcı Yalnız seni duyuyorum —
gene de yıldız tutuyor beni (ama nerdeyse bırakıp gidecek),
Gene de leylak kavrayıcı kokusuyla tutuyor beni.
Walt Whitman
Çeviri: Memet Fuat
İşte bir çizgi roman okudum. Ve şahane resimler, sözler, dizeler arasında dans ettim durdum. Ben Ken Parker'ı çok seviyorum. Yokk... Tek macerası kesmedi beni... Eve gidince mutlaka bir tane daha okurum! Evet, evet... Mesela Evim Güzel Evim adlı macerasını tekrar okurum! Heyy! Bayılırım bu macerasına da.. Ken Parker ailesinin yanına döner. Anne ve babasını, çocukluk arkadaşlarını tanırız böylelikle... Haybeye yetişmiyor böyle erdemli biri. Çizgi romanlarda bile yani... Bu macerasını her ebeveynin okuması gerekir. Kesinlikle!