21 Ağustos 2011 Pazar

Cüneyt Cebenoyan Fotoğraflarıyla Kara Kitap'ta Dolaşmak...


Cüneyt Cebenoyan yazılarını ilgiyle takip ettiğim bir sinema yazarı. Okuduğum yazılarından edindiğim hislerle, Cüneyt Cebenoyan'ın dünyaya duyarlı bakışını  seviyorum. Aslında hayat - duyarlılık - sinema  konusunda Cüneyt Cebenoyan'la ilgili neler düşündüğümü daha genişlemesine yazabilirim. Yok, şimdi olmaz ama... Belki başka bir yazıda anlatabilirim. Çünkü şimdi yazı konum başka... Ben öncelikle Cüneyt Cebenoyan'ın adını ilk kez Kara Kitap sayesinde duyduğumu söylemeliyim. Yıllardır Orhan Pamuk'un Kara Kitap'ının vazgeçmez bir okuruyum. Bir kitap büyüler mi insanı? Ben her defasında Kara Kitap'tan büyülenirim. Kara Kitap'ın her bölümü tek başına hayal çarklarımı  kışkırtmaya yeter. Yıllardır okurum. Her yine-yeni-yeniden  okuyuşumda, bilmediğim yepisyeni tadlar keşfederim. Neyse... Şimdi Kara Kitap sevgime dalmayacağım da Cüneyt Cebenoyan'ın "Kara Kitap Kara Başlık" konulu fotoğraflı araştırmasından örnekler vereceğim. Nisan 1991'de Pamukbank Genç Dergisi'nde yayımlanan bu fotoğraflara, ben yıllar önce Nüket Esen'in Kara Kitap Üzerine Yazılar adlı kitabında denk gelmiştim. Gözlerime inanamamış defalarca bakmıştım. Nasıl içimi puslu kıskançlık bulutları kaplamıştı anlatamam... Çünkü Cüneyt Cebenoyan benim yapmak istediğim işi yapmış, büyük bir ustalıkla Kara Kitap'ta anlatılan mekan ve insanların izini sürmüştü. Ve tek tek bulmuştu. Allahım, bir de fotoğraflamıştı. Müthişti! Sonra öğrenmiştim ki Cüneyt Cebenoyan sinemayla ilgili biriydi. İşte o gün bugündür yazılarını ilgiyle okurum. Şimdi çektiği fotoğraflardan bazılarını büyük bir mutlulukla Hayal Kahvem'e yerleştireceğim. Buyrunuz... Cüneyt Cebenoyan'ın fotoğraflarıyla ve Orhan Pamuk'un cümleleriye Kara Kitap...



"Başka bir yerde, başka bir tane yaptıracaktık. Uğursuz çıktı bu apartman." 
(s.13) Öpüş'teki şifre: Teşvikiye Cad. yüz otuz beş.





"O zaman aynı kâbusumsu duygularla, kuyu denilen yerde, şimdi tersine çevrilmiş bir kuyunun yükseldiğini korkuyla anladım. Esrarı ve ölümü pencerelerimize getiren bu yeni yerden yeni kelimelerle söz ediyorlardı artık: Apartman aralığı, apartman karanlığı." (s.191)





"Beyoğlu karakolunun yanında, üzerinde "Dostlar" yazan eski bir taş evin 
toz ve kumaş kokan ilk katına girdiler... Işıl ışıl ikinci oda, Galip'e pezevenge para vermesi gerektiğini hatırlattı. "Türkan" dedi adam parayı cebine koyarken. 
"Türkan, bak İzzet geldi seni arıyor."" (s.131)





"Kulenin çevresini dolandıktan sonra, Galip'in daha önce hiç görmediği ara sokaklardan birine girip buz tutmuş karanlık kaldırımlarda, yürüdüler... Üzerinde "Merih Manken Atölyesi" yazan kapıyı, soluk yüzlü, otuz yaşlarında, traşsız biri açtı." (s.172)




"Kız Lisesi yönünden, yukarı mahallenin kendini ünlü bir futbolcu sanan delisi,... 
bir bebek arabasını iterek geldi geçti;... 
bir bebek arabasının içinde gazete satardı." (s.379)




"Alâaddin'e Nişantaşı'ndaki dükkânının hayatımızda tuttuğu yerini anlattım. 
Küçük dükkânında sattığı binlerce, on binlerce çeşit malın hepimizin hafızalarında nasıl renk renk, koku koku capcanlı kaldığını anlattım." (s.42) 

"Çerçevede Alâaddin'in dükkanı olarak bilinen bu dükkâna kızkardeşin ağır ağır yürüyerek yaklaşıp nasıl girdiğini, ağacın köküne kendini siper eden Alâaddin  
onu nasıl görmediğini, gazeteci... yeniden yeniden yazmıştı." (s.412)




4 yorum:

  1. Ne güzel bir şey bu..dediğin gibi Kara kitap ara ara okunup mutlaka değişik birşeyler bulabileceğin hazine kitap..

    YanıtlaSil
  2. of buket, olağanüstü:) peki kitabın izlerini süremeye ne diyorsun.. şahane değil mi? müthiş!

    YanıtlaSil
  3. Şu Alâaddin' in dükkânı, tabelasında Camel yazan hani; şanslı mı saymalıyım kendimi bilmem ama sık girip çıktığım bir yerdi.

    Orhan Pamuk ve Kara Kitap hakkında düşündüklerim saklı kalsın ama Cüneyt Cebenoyan bilgilendirmesi için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  4. Selam Two,
    Kara Kitap'ta mekanlar çok önemli.. Çünkü Kara Kitap bir şehir bir İstanbul romanı. Ve bence bir dönem romanı. Anlatılan mekanlar gerçek...
    Alâaddin'in dükkanı memleketteki tüketim çılgınlığının başladığının tam bir simgesi. Haybeye adı geçmiyor yani. Bu dükkan binbir çeşit mal satıyor. Bu ay tabanca çakmaklar getiriyor Alâaddin misal... Kapış kapış gidiyor. Sonraki ay Japonya'dan gelen dolmakalemleri bana gerekir mi gerekmez mi demeden satın alıyor insanlar. Ne bileyim bir sonraki ay rüya yorum kitabı getiriyor. Yok satıyor. İnsanlar çılgın gibi alışveriş yapıyorlar. İşte Alâaddin'in dükkanı toplumun bu yozlaşmaya gidişinin simgesidir.Ve sizin söylediğiniz gibi gerçekten bu dükkan vardır. Kara Kitap, tam kurgu okuyorum derken, gerçeğe toslatır okurunu...

    Lafı uzatmayayım Two.. Diyeceğim odur ki severim Kara Kitap'ı:))

    YanıtlaSil