Şifasız bir hastalığa yakalanan annem,son günlerinde yattığı yatağında benden siyah üzüm istemişti. Üzüm zamanı değildi.Ama şimdi zamanı yok ki meyvenin.Her meyve her mevsim bulunabilir. Şehrin tüm manav ve marketlerini dolaşmış ama siyah üzüm bulamamıştım. Yeşil üzüm vardı ama siyah üzüm yoktu. Sonunda hiç ummadığım bir yerde buldum siyah üzümü.O anki mutluluğumu unutamam. Hemen eve gidip, yıkadım ve anneme verdim. Bir salkım siyah üzümden iki tane yiyen annem,bana baktı ve gülümseyerek “Boyadın mı sen bu üzümü?” dedi. Yattığı yerden komikliğine devam ediyordu.
Bugün Elveda Lenin’i izlerken,1989 yılında, Doğu Almanya’da yaşayan Alex’in, bir kalp krizi sonunda sekiz ay komada kalan annesinin, komadan çıktıktan sonra hasta yatağında yatarken,
turşu istemesi ve Alex’in , annesine istediği turşuyu bulmak için yaptığı koşuşturmayı seyredince o günler geldi aklıma.
Doğu Berlin’de yaşayan Alex’in annesi,sosyalist bir eylemcidir. Kalp krizi sonucunda girdiği komada kaldığı sekiz ay içinde Berlin Duvar’ı yıkılmış ve Berlin siyasal, ekonomik ve sosyal değişim süreci içine girmiştir. Komadan çıktıktan sonra, doktorlar hiçbir şekilde annesinin şok atlatmaması gerektiğini söyleyince, Alex ,annesine özel bir ortam hazırlama çabasına girer. Şehirde her şey değişmiştir aslında. Elveda Lenin adlı filmde annesinin hiçbir şekilde bu değişikliği fark etmemesi için mucizevi bir çaba gösteren Alex’in yaşadıklarını seyrediyoruz.
turşu istemesi ve Alex’in , annesine istediği turşuyu bulmak için yaptığı koşuşturmayı seyredince o günler geldi aklıma.
Doğu Berlin’de yaşayan Alex’in annesi,sosyalist bir eylemcidir. Kalp krizi sonucunda girdiği komada kaldığı sekiz ay içinde Berlin Duvar’ı yıkılmış ve Berlin siyasal, ekonomik ve sosyal değişim süreci içine girmiştir. Komadan çıktıktan sonra, doktorlar hiçbir şekilde annesinin şok atlatmaması gerektiğini söyleyince, Alex ,annesine özel bir ortam hazırlama çabasına girer. Şehirde her şey değişmiştir aslında. Elveda Lenin adlı filmde annesinin hiçbir şekilde bu değişikliği fark etmemesi için mucizevi bir çaba gösteren Alex’in yaşadıklarını seyrediyoruz.
Çok etkileyici bir duygusallığı olan film aynı zamanda belgesel niteliğinde bence. Film 1961 yılında Berlin'i ortadan ikiye bölen Utanç Duvarı'nın 1989 yılında yıkılmasından sonra, insanların yaşam tarzlarının ve standlartlarının nasıl değiştiğini de gözler önüne seriyor. Doğu Berlin’de duvar yıkılmadan önce sağlık, eğitim gibi hizmetletler devletten parasız alınıyor ve sosyalizm nispeten eşit koşullar sağlıyorken, Belin Duvarı'nın yıkılmasıyla bu hizmetlerin ortadan kalkmaya başlaması... Doğu Berlin insanının kapitalist sistemin rekabetçi ortamına alışık olmamasının şaşkınlık verici durumlar hazırlaması... İşsizlik...Sekiz ay içinde yaşanan değişiklikler... Alex'in annesinin Lenin heykelinin nasıl kaldırıldığını izlerkenki hayret hali , gerçekten filmin unutulmayacak sahneleriydi. Mutlaka izlenmesi gereken bir film.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder