Çocukluğumda hatırlarım, annem evin bereketini arttırmak niyetiyle, odaların muhtelif yerlerine çöre otu serperdi. Özellikle kapı girişlerine. Daha sonraları, kimi zaman bize gelince de yapardı bunu. İstemezdim yapmasını aslında, ama sesimi çıkarmazdım. O nedenle annem bizden gidince, yerlere serptiklerini hemen süpürür silerdim. Fare pisliği sanılır zannederdim. Gençlik işte. Öyle Uzakdoğu felsefesi Feng Shui’ye göre, mor renk mum evde zenginlik ve bereketi artırır diyenlerden de değilim. Pek ilgilenmem Uzakdoğu felsefeleri ile. Ama düşünüyorum da şimdi, annemin serptiği çöreotları serpildikleri yerde kalsalardı keşke. Ne olacaktı ki öyle değil mi? Şimdi çöreotları nereden mi aklıma geldi? Bilge Karasu’nun “Narla İncile Gazel” kitabını okuyordum. Yazar annesinin narla evin bereketini artırma törenini şöyle anlatıyordu:
“Nar kentinde bir incir buldum. Narı da inciri de övmek isterim. Anam her kışın en karanlık noktasında, eve girerken bir nar atardı yere,bütün gücüyle; parçalanıp iyice dağılsın diye. Evin beti bereketi niyetine… Ardından hızla süpürüp silerdi ortalığı. Bir iki gün sonra,narın patladığı yerden çok uzakta incecik bir çıtırtı duyduğum olurdu ayağımın altında. Ne kadar dağılmışsa nar taneleri, o kadar iyiydi.Topladıktan sonra söylerdim anneme,sevinsin diye.”
Şimdi anneme ve annemle aynı yıl öte dünyaya giden Bilge Karasu'ya bir rahmet göndereceğim önce, sonra çöreotu sepeceğim evimin en mütena köşelerine. Kış gelince de eve girerken bir gün nar atacağım yere, bütün gücümle, parçalanıp iyice dağılsın diye... Her ikisini de yapacağım anneleri sevindirmek niyetiyle. Bereket gelir eve, anneler sevinince.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder