Bak ne anlatacağım. Uzun zamandır maillerine cevap vermediğim bir arkadaşıma, "Çok ihmal ettim biliyorum, kızdırdım değil mi seni?" diye bir mail göndermiştim. Şöyle cevap vermiş : "Hayır, kızmadım... Ama çok kırıldım." Bu maili okuyunca, haftalık mizah dergisi Uykusuz'da Fırat Budacı'nın bayıla bayıla okuduğum köşesindeki yazılarından biri geldi aklıma. Harika bir yazıydı. Aradım buldum dergiyi. Bir daha okudum keyifle. Yazarın genelde kendi cümleleriyle özetlemeye çalışacağım öyküsü bak şöyle:
Yazı "İnsan emek verirse, bir ilişkide kavga sonrası yaşanan tartışmalarda galip gelebilir." diye bir cümle ile başlar. Yazar bir gün önce sevdiceğiyle kavga etmiştir. Gece evde kavgalarını felsefi bir yöne çekecek kalitede hayata dair süper saptamalarda bulunmuştur. Ertesi gün buluşacaklardır. Görüşmelerinde bu buluşlarını hayat yorgunu bir adamın ses tonuyla sarf etmek için hazırlıklarını tamamlamış, yatağa yatınca söylevinin üzerinden şöyle bir geçmiş, hatta aklına gelen yeni fikirleri de iki kez kalkıp not etmiştir. Ertesi gün büyük gündür, feleğin çemberinden geçmiş kelimeleri, yorulmuş suratı, hafif uzamış sakalları ve nemlenmeye müsait gözleri ile buluşmaya hazırdır. Adeta hayatı titretmeye hazır bir kahramandır.
Ertesi gün metroya biner. Osmanbey durağından binen bir çift kavga etmektedirler. Kavganın bir yerinde "naapıyoruz biz ya! diyen erkek ağlamaya başlar ve kız da ona sarılarak "hiiişş,tamam." demektedir. Fırat Budacı'nın koca bir paragrafta anlattığı, bu iki sevgilinin ağız münakaşasını uzatarak yazmak istemedim. Çok şeker aslında yazının bu bölümleri de. Ama benim üzerinde durmak istediğim konu başka merkezde.. Neyse...
Şahit olduğu kavga sebebiyle, yazar Taksim'de metrodan indiğinde, artık kendine gelmiş ve hafiflemiştir. Dün gece kurguladığı planlardan vazgeçmiştir. Dürüst olacaktır. Numara yapmayacaktır. Buluşmanın hemen başında özür dileyecek, özrünü pıtırık esprilerle süsleyecek, hemen ortamı yumuşatacaktır. Elbette sevdiceği de uzatmayacaktır. Bundan emindir.
Buluştuklarında kitap okumakta olan sevgilisini yanağından öper. Kız karşılık vermez. İşte bundan sonra yazdığı cümleler sevimlilikte zirve yapar gerçekten. Keşke aslını okuyabilsen... Çocuğun karşılık görmeyen coşkusu biraz sinmiştir doğal olarak. Suskun geçen her saniye de işi zorlaştırmaktadır. Parmaklarını sırayla masaya vurmaya başlar ve ağzıyla da tıkırık tıkırık ses çıkartır. Kız gülümser. "Çok mu kızdın bana?" diye sorar kıza. Niyeti evet cevabını alır almaz özür dilemektir. "Kızdın mı çok?" diye soruyu sevimli hale getirip bir daha sorar. Kızdan gene evet cevabı gelmez. Kız "Kızmadım,kırıldım..." der. Bu beklemediği cevap karşısında, çocuğun anlayışlı erkek rolü bir anda infilak eder. Bütün toleransı kaybolmuştur. Bu ilk defa duymadığı ve sinirlerini alt üst eden bir ifade biçimidir. Kızmamıştır da kırılmıştır kız. Kaba saba kızmamış, çıtı pıtı kırılmıştır. Kızmamış ama bir kraker gibi kırılmıştır. Kızmayıp kırılarak haksızlığa uğrayan taraf olduğunu çok şık bir biçimde ifade etmektedir. Kırılarak karşısındaki insanı tek suçlu ilan etmektedir. Kızmamak ama kırılmak: Hayvan gibi kızmamak ama kraker gibi kırılmak; ayı gibi kızmamak ama cam gibi kırılmak; öküz gibi kızmamak ama bir çiçek gibi kırılmak. Kızmak gibi kaba bir duygu yerine narin bir kırılganlık durumuydur bu. Bu moda olup çıkmıştır ilişkilerde. Hayat gibi diri diri kızmak varken, masal gibi kırılan bir sürü insan grubu vardır artık çevrede. Resmen kolaycılıktır bu. İçinden "yesinler" der erkek. Sonra uzun süre konuşmazlar ve o gün barış için bir ilerleme kaydedemezler. O gün biri kızgın diğeri kırgın ayrılırlar birbirlerinden. Ayrı dünyaların insanlarıdırlar. Bu iki kelime cinsiyet gözetmeksizin çok kullanılmaktadır bugünlerde. Yazar kızmadan kırılanlara çok sinirlenmekte ama içine atmaktadır. Bunun yerine kırılmayı tercih etmektedir. Yazısının sonunda kızmayıp kırılanlara gerçekten çok kırılmakta olduğunu yazacaktır Fırat Budacı. Her hafta keyifle okuduğum şahane yazılarından biridir.
Şimdi ben de arkadaşımın bana kızdığını düşündüğüm bir anda, "kızmadım, kırıldım" diye cevap alınca; çok kırıldım arkadaşıma ne yalan söyleyeyim. Niye car car kızmıyordu da kraker gibi kırılıyordu ki! Allah Allah! Bu kırgınlık vaziyeti bulaşıcı mı ne? Çok kızdım valla!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder