2 Ekim 2009 Cuma

Farklı Bir Körlük Vaziyeti Daha...

Bugün gene İstanbul'dayım. Kitapçıda dolanıyorum. Kitapların kimini elime alıyorum. Kimine dokunmadan sadece bakıyorum. Bir ara Erkekler Cennetinde Son Tango adlı kitabı gördüm. Elime aldım. Yazarının adına baktım. Sanki adını kapağın altına gizlenmiş gibi. Hoşuma gitti. Demek ki yazar, kendi adından önce kitabının adını öne çıkarmak isteyen biri. Daha da ilgimi çekti.. Yazarın adı Halil Gökhan. Bu isim hem çok tanıdık hem değil gibi. Kitabın kapağında bir kadın yüzü. Bir eliyle yüzündeki maskeyi çıkarıyor. Gerçek yüzü gözünden belli, oldukça hüzünlü görünüyor. Kitap Dharma yayınlarından 2009 Temmuz'da satışa çıkarılmış.


Yazarın özgeçmişi yazan sayfasını okuyorum. 1967 doğumlu yazarın bu kitaptan önce Yedinci, Konuşan Kadın ve Yeni Sevgili diye romanları yayımlanmış. Aaaa.. Halil Gökhan Barbuni.com sitesinin kurucusuymuş. Tersninja'dan öğrenip beğendiğim sitelerden biriydi barbuni.com. Demek ki Halil Gökhan adı, o nedenle bana tanıdık geliyor. Daha merak ettim tabii bu durumda. Ayağımla köşedeki pufu yanıma çektim. Oturdum kitapçıda. Romanın satırları arasında hızlı hızlı dolaşmaya başladım. Hey, bu körlükle ilgili bir kitap galiba. Dur bir dakika. Körlükle ilgili her şey merak uyandırır bende. Ama bildiğimiz körlük gibi değil de, farklı bir körlük vaziyeti bu sanki. İsmi belli olmayan romanın kahramanı sadece kadınları göremiyor. Kadınlara karşı bir körlük durumu var bu kitapta öyle mi? O zaman bu kitabı alıp okumaya devam etmeli dedim ve kitabı satın aldım tabii.

Hayat sürprizlerle doludur ve her an hayrete ya da dehşete düşürebilir insanı. Halil Gökhan da bu kitabında, hayatın bir adama oynadığı böyle bir şok durumunun nasıl düş gibi bir deneyime dönüştüğünü anlatıyor. Kitapta yazarın nedense isimlendirmediği adam bir sabah uyanıyor ki, karısı yatakta yok. Evde de yok. Anlıyor ki çok sevdiği karısı, eşyalarını toplamış, not da bırakmadan terk edip gitmiş. Adam bir süre şaşkınlıkla kendini eve hapsediyor. Sonra çevresindeki hiçbir kadını göremediğini farkediyor. Şaşırtıcı ve korkutucu bir durum tabii. Kadınların varlığını sadece ayna ve camekanlarda görebildiğini anlayan ama onlara dokunamayan yalnız kahramanımız nihayet bir göz doktoruna görünüyor. Ve 112 sayfalık roman 47 küçük bölümüyle, akıcı, sürükleyici, merak uyandırıcı diliyle fantastik bir serüvene doğru akıp gidiyor.

Romanı okurken adamın daha sonra kör bir kadına dokunabildiğini ve özel bir gözlükle kadınları bir siluet olarak görebileceğini öğreneceğiz..... Sonra.......Aslında kitabı anlatmak ve sonunu nasıl bağladığını açıklamak isterdim. Ama Halil Gökhan’a kitabı okumaya başladığım ilk satırlarda bir söz verdim. Kitabın başında yazar şöyle diyor:
"Bu kitabın sonunu sakın kimseye söyleme! Eğer söylemezsen kitap sana büyük iyilikler yapacak... Öncelikle başkalarının bilmemesi gereken, sadece senin bilebileceğin şeyleri söylemediğin için seni koruyacak." Kitabın beni korumasını isterim. Üzgünüm. Heyecanla okuyacağın kitabın sonunu asla sana söyleyemem. Bir dakika! Yoksa... Acaba ben körlüğümün farkında değil miyim? Ya da bu kitabı okuduğumda tangonun her kıvrak adımında bir körlüğe mi mahkum oldum? Aynalar... Aynalarda mı farkediliyoruz yoksa? Aman Tanrım! Olabilir mi? Kitabı okuyunca... Kafam karıştı vallaha! Emin değilim... Bilmiyorum ki! Aynaya bakacağım az sonra!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder