Şu ahir ömrümde eğer balık ve kuş isimlerini öğrenmişsem, sebebi Sait Faik öyküleridir. Ünlü bilgenin “Bir Sonbahar Akşamı” adlı öyküsünün içinde o kadar çok kuş ismi geçer ki! Yazısının başında İstanbul’da bir sonbahar akşamını tasvir ederken mesela, minareden minareye asılı kırmızılıklar, portakala, Trabzon hurmasına benzer yemişler sarkıtan sonbahar akşamlarında bir kuşu hatırlar sevgili yazar. Hangi kuşu peki? Bıldırcın! Bıldırcını hatırlar! Hani şimdi sonbahar mevsimin tam ortasındayız ya… Ekim ayında… Hiç bıldırcın kuşu gelmiş miydi aklına? Bakıyor muyuz ki kuşlara? Her geçen gün çevremizde azalarak uçuşan bu kuşlardan hangisi bıldırcındır ki ? Şu ahir ömrümde kaç kuş ismi öğrenebildim? Kaç kuşun hangi kuş olduğunu bilebilirim ki acaba?
Yazara göre sonbaharda bulutlar turunç renklidir. Sonbaharda yapraklar konuşur. Lodoslu İstanbul denizi ne baş döndürücü şeydir! Bir lodoslu günde vapura atlayıp Adalara gidip gelir Sait Faik. Akşamüstü bazen Köprü´nün ortasında durup Sultan Selim´in arkasındaki bulutlarda kırmızı rengin oyunlarını seyreder.
(atmaca)(saka)Sait Faik serçeleri, atmacaları, saka, florya, isketeleri de sever, hattâ uzak memleket kuşlarını rûyalarında görür, bazan şiir yazacak gibi olduğu zamanlarında, papağan, tavuslar, cennet kuşları da görür gibi olur. Bütün bunları okuyunca insan düşünür bu durumda: Bu kuşları en son ne zaman gördük , bildik de fark ettik ki biz?
Ama bıldırcın! Bıldırcın, bizim göklerimizin muhacir kuşudur der Sait Faik. Bıldırcını sevdiği, bıldırcına yakın olduğu kadar, ne baharın müjdecisi, dostumuz, âdeta köylümüz gibi olan kırlangıçları; ne de o kızıl gagası, muhteşem kanatları, ince uzun, sırım gibi bacaklarıyla leyleği, bıldırcına tercih eder.
Bıldırcını, bir şiiri sever gibi sever ünlü yazar. Neden olduğunu bilmeden, yahut hafif hafif, içinde bir şeyler belirerek. Sanki bir gün, sihirli bir ağız: "Kuş ol, güzel insan!.... Senin bu topraktan yapılmış çirkinler kafilesinde yerin yok! Kuş ol!" demiştir. Bıldırcın, böylece insanken kuş olmuştur. Onu rüzgârlar getirir; yağmurlar atar, memleketimize. Etlerin en güzeliyle, kokuların en bayıltıcısıyla gelir, ışıklarımıza dökülüverir Sait Faik'e göre.
Şimdi sonbaharın tam ortasındayız ya hani. Ekim! Fark ediyor muyuz dünyayı? Kuşları? Kaç kuş ismi biliyoruz ki? Kaç kuşu bilip tanıyoruz ki? Bıldırcın! Bizim göklerimizin muhacir kuşu! Neredesin?
Kışın her sabah kahvaltı esnasında balkon kenarına ufak ekmek kırıntıları koyardık. Serçeler okadar alıştılar ki.. nerdeyse verirken elimize konacaklarını sanırdık. Sonra kargalar da öğrendi. kargalar büyük parçaları toplarken serçeler aralardan ufakları kapışırlardı. Saksağan sandığımız siyah beyaz karga büyüklüğündeki kuşlar en dış daireyi oluştururlarken..bir de sığırcık sürüsü dadandı cam kenarlarımıza..bu arada verdiğimiz yemlerin çeşitlerini arttırmıştık. Artık hububatcıdan torba torba yemler taşıyordum eve.
YanıtlaSilİçlerinde neşe veren ötmelerini sağlayan yem bile vardı. Anneme okadar alışmışlardı ki.. bir gün evden cıktığımızda sokakta annemin başının üzerinde daireler halinde uçmaya başladılar. Annem yürüyor kuşlar onu takip ediyorlardı.
Arka balkona konuşlanan kırlangıçlarım ise bir gün olsun yıkayıp astığım çamaşırlarımı kirletmedi. Ve her sene aynı yuvaya geldiler.
İlkbahar geldiğinde ise havalansın diye açık bıraktığımız camdan içeriye girmeye başladılar.
Bu evde bir bayram havası yarattı. Neden bu kadar çok sevinmiştik bilmem. Babam kendi hislerinin tercümanı olarak şöyle dedi.
- Çok gururlandım. Demek bizi günlerine layık görüyorlar. Bu beni cok mutlu etti.
Kuşun kanadından nem kapmak böyle bir şey mi acaba.
Acaba biz ailecek kuş soyundan mı mutosyona uğrayığ insana dönüştük de kendilerine yakın hissedip bizden korkmuyorlar. Oysa ben kendimi hep kedigillerden gelme sanırdım. Değilmişim demekki. öyle olsaydı rüyalarımda hep ava çıkardım oysa kuş gibi uçuyorum.
Neyse lafı uzatmiyim ..
Bir gün gelir de aralarına ebabil yada zümrüdü anka kuşu da katılırmı acaba diye düşünüyorum.
Biliyorum katılmaz ama ama ben bekliyorum... inanıyorum..inanırsan olurmuş.
Burada son veriyorum
Doktorum ilaçlarını düzenli al diyor.
İlaç saatim geldi.
Kuşluk vakti yine yazacağım. :)
Saygılar
Fıstıkcım... Kuşlarla ilgili yazıma yorum yazdığını görünce "eyvaah" dedim önce.. Ya Dilek kuşlardan nasıl korktuğumu yazdıysa yorum diye.. Hımm! Yazmamışsın çok şükür! Ama baksana kuş fotoğrafları ne tatlı öyle değil mi? Dilek bir de kuş sesi, para sesi ve çocuk sesi asla tahammül edemem bilirsin...İyi ki yazmamışsın bunu da:) Hani senin muhabbet kuşun vardı hatırlasana... Ben başlayınca konuşmaya o da ötmeye başlıyordu...Beni adeta çıldırtıyordu. Sonra ya o ya ben dedim de sana..Beni seçtin çok şükür. Kuşu ne yapmıştın? Düşündüm de hatırlayamadım şimdi!
YanıtlaSilDilekkk! Ne yaptın kuşu:))
:) Biliyorsun evcil hayvanlarımı beslemekten bıkınca hep pişirir yerim.
YanıtlaSilŞimdi tam olarak hatırlayamıyorum ama yapmışımdır kendime bir güzellik.
Hatıralar çekmecemi bir karıştırmam lazım. Saklarım bir parçalarını mutlaka. ya tüy ya tırnak ya parmak. varsa eceliyle ölmamiştir.
aa.. tamam hatırladım.. senin küçük cihan o zamanlar 1 yaşında falandı..suyuna çorba yapıp cihana kolay konuşsun diye yollamıştım akşam o zamanlar.
Aslında kuşlardan okadar degil ama benim evde kaybettğim kaplumbağamdan korktuğunu hatırlıyorum. Hep ayaklarını koltukta toplardın o yüzden..yine de muhabbetimizi aksatmazdık :)
Ne zor şartlarda dostluğumuzu ilerletmişiz
Tebrikler kardeşim.
Sevgilerimle
Dilek iyiki bu yorumları senle ben okuyoruz! Düşünsene okuyan biri olsa ve gerçek olduğuna inansa... Of, çok utanırım vallaha...
YanıtlaSilAmaaa.. Bir dakika.. Tavşan vardı ya hani beyaz tavşan bir zamanlar senin evde...Nasıl sever beslerdik birlikte... Birgün geldim ki senin eve.. Tavşan yok ortada ve beyaz bir tavşan kürkü sehpanın üzerinde... Dilek bu neee? dedim.
Gerisini anlatmayayım.. Sen var ya... İnanmıyorum ya... Dilek... Sormadım sana ama.. Tavşan da yoktu evde bir daha... Yoksa... Yoksa... Off Dilek... Biraz seni görmesem olmaz mı? Unutsam şunları... Nerden geldi şimdi 20 yıl önceki durumlar aklıma? Hangi gizli anılar arşivimden çıktılar? Off! Saklamaıyım gene aynı çekmeceye ve kilitlemeliyim beşyüz kere!!!!
Bölmek gibi olmasın ama okuyoruz herhalde aaa! Bunları öğrendiğim iyi oldu Vildan abla, her an aleyhine delil olarak kullanabilirim. Benim kaplumbağaları yolluyorum şimdi sana doğru :-p
YanıtlaSilSize bir şey söyleyeyim mi? Korktuğum hep başıma geliyor yaaa benim! Niye? Bak şimdi... Kimse okumuyor da biz Dilek le makara yapıyormuşuz gibi geliyordu bana... Ama ya maazallah biri okusa ve inansa yazdıklarımıza...dedim ki... Aaa okumuş işte Tuğba:)Bakın... Dilek can arkadaşım benim... Eeee... Acayip hayvan sever. Sever sevmesine ama son kullanma tarihleri dolmadan pişirir yer... Şimdi bunu biri bana anlatsa gözümün önünde canavar gibi biri canlanıverir. Yooo.. Dilek dünyada tanıdığım en şefkatli, en sevgi dolu insanlardan biridir. Hayata şöyle bakar. Tavşan mesela... Büyüttük diyelim hepbirlikte... Neden ölsün ki eceliyle?
YanıtlaSilGitmek istemez mi sevdiklerinin midesine? Bunu sevgiye anlatır hem de... Tavşanın postunu da sehpaya örtü yapar ve de... Bunları böyle anlatınca.. Ben de etkileniyorum. Sonra Dileğin o sevgi dolu yüzü aklıma geliyor. Bir bildiği vardır herhalde diyorum. Sadece son kullanma tarihim gelmeden önce beni de kaynatıp yemesinden korkuyorum:))
Tuğbacım...Evde kaybolan kaplumbağalar olunca ayaklarımı korkarak toplarım gerçekten.Çok korkarım. Ya yanlışlıkla basarsam üzerlerine... Ya canlarını yakarsam diye.. Korkarım tabi... Canım senin Hayal Kahvem'de olman ne güzel! Sağolasın!
Yok yok vildancığım..tam tersi..arkadaşlarım beni siliyorlar son kullanma tarihim gelmeden.. neden olduğunu anlayamıyorum ..bir şey icad edip takıyor be savunmamı bile almadan adımın üzerine bir çizik atıyorlar. Galiba bu bir kere de ben hayır dedim diye oluyor. Ne yapalım canları sağolsun.
YanıtlaSilHani dedi ya sevgi doludur diye
Tuğbacığım ablan duymasın ama bazen beynimdeki kötülük hücreleri kısa sürelide olsa olsa sevgi ve merhamet hücrelerinin kılığına girip bana aslında yapmayacagım şeyleri yaptırıyorlar. Beni kandırıyorlar anlayacagın. Ben de onlara inanmış bir kişi olarak inançlı insanların özgüveni gibi bir ikna kabiliyeti ile ablanı ikna ediyorum melek yüzümle. Zaten bilirsin ki en azılı caniler melek yüzlülerden çıkarmış.
Özellikle dolunay olduğu zamanlar da tırnalarım da uzar diş etlerim çekilir benim.
Bunu daha sonra anlatacagım ama.
İyi geceler
Dilek böyle korkunç şeyler yazma lütfen! İnan ki çok korkuyorum ben:)Şimdi ben güzelim kuşlarla ilgili yazımı, kendi yorumlarımla kuşa çevirdim desem haksızlık ederim. Kime mi? Kuşlara tabii... Kuşa çevirmek... Bir deyim.. Anlamı:
YanıtlaSil[1] Düzeltmek istenirken büsbütün bozularak pek biçimsiz bir hale sokulan şey.
[2] İşe yaramaz biçime sokmak.
Nasıl yani? Neden işe yaramaz biçime girmeyi kuşa çevirmek diye bir deyimle kullanıyoruz ki biz? Kuşlar işe yaramaz mı? İnsaf yani! Ben şimdi buraya nasıl geldim:))Bu yorumu nasıl toparlayabilirim? Kuş beyinli miyim neyim diyeceğim ama... Gene kuşlara haksızlık olacak da.. Ne fena kuşlarla ilgili deyimlerimiz varmış sahiden. Şimdi yazdıkça farkdiyorum.. Tamam.. Burada kesiyorum! Cik.. Cik..
Aman Vildancığımmmm.. :)
YanıtlaSilİyi tarafında düşün bir de bak.
Kuşa çevirmek;
Şekil verme insiyatifi elinde olan kişinin, kendi öz iradesi ile başkasına beğendirme endişesi taşımadan, kendi akıl fikir görgü zevk bilgi ve mantık çerçevesi içinde sorumluluğundaki metayı küçücük yapabilme hakkıdır ki..herşeyin küçüğü güzeldir bir kere :)
Örnek : Bir lokmaCık, küçümenCİK, mintiriCİK vs..
Ama bit kadar değil :(
AKlıma uzun lepiska saçlarım geldi :)
Şirket yemeği vardı bir gün yine. Kuafördeki eleman değişmiş..gencecik bir delikanlı gelmiş. işe de yeni başlamış zaten.
-Anladım nasıl bir saç istediğinizi. dedi bana
bir parmak uçlarını keseceğim..havalı dolgun dalgalı elidor saçları yapacagım size:
-Bu kadar güzel tarif edemezdiniz dedim.
Başladı kesmeye..ama fazla kesti.. yarısı gitti nerdeyse..taradı baktı üç parmak daha kesti..bir üç daha..o da yetmedi tutam tutam kırpmaya başladı..kararlı ve becerikli kesiyordu..
Ben ne yapıyordum o esnada derseniz
Nutkum tutulmuştu..bu ben olamam.. galiba rüyadayım diye şoklamıştım..Kuşa çevrilmiştim.
Yan müşterilere çalışan diğer koaför gençler alayla süzüyorlar..bir patina bekliyorlar.
Gitti güzelim lepiskalarım. Yapacağım Hiçbir şey onları geri getirmezzz. Başımı dik tutmalıyım.. Hezeyana gerek yok. Çocuk cok genç..mesleğinin başında..kıyamam..benim de oğlum var. Kuşa döndümm..
yıkandı
tarandı
fönlendi
Sonuç:)
Hayatımda asla cesaret edemeyeceğim bir Ayşe Arman saçı.
Çok da yakıştı..Kuşa dönmüştüm ama bu beni üzmedi.
Artık lepiska saçlarım yok. Yaşım ilerledi.
Kuş kafalı değilim ama artık kaz kafalıyım :)
Eh yani şimdi ne diyeyim sana bebek! Gece yarısı hatta sabaha karşı insan yorum yazdım diye yataktan kaldırılır mı? Şimdi uykum kaçtı. Haydi bakalım yandın! Sen Tutiname'yi duymuş muydun?Madem kuş konumuz, kuşlar hakkında yorumlara devam edelim.. Tuti Farsça bir kelime ve Papağan demek. Ama bu bildiğin gibi bir tuti değil. Boş konuşmuyor, sadece duyduğunu ezberlemiyor, hani var ya şarkısı "Tuti i mücize- guyem ne desem laf değil." misali, hikmetli kerametli lakırtılar sarfediyor. Masallar, hikayeler anlatıyor. Kıssadan hisse amaçlıyor.Tutiname de Tuti masallar anlatıyor. Öyle bir kuş işte bu tuti... Yaaa! Şimdi tuti gibi bir masal anlatmalısın bana Dilek.. Yoksa uykumu kaçırdın ya.. Uykum geri gelmiyor... Lütfen.. Fabl olsun istersen yada kuşlarla ilgili bir anı lütfen.. Masal gibi.. Haydi...
YanıtlaSilİhi..ihihiihihiii.. :)
YanıtlaSilYandın :)..denizde kum.. bende kuş hikayeleri..
seç begen al..hangisini anlatsam..istersen tekerleme yada sarkılarını bile söyleyebilirim.
Hikayeler kargalımı olsun ,serçelimi muhabbet kuşlumu..ördek piliç kaz köpek merkep üzerine bile olanları mevcut
Ayrıca bunların duygusal, gerilimli, acıklı olanları da var.
Arkadaşım tatile giderken tek olan muhabbet kuşunu bakmam için bana bıraktı. ben de onu benim tek olan kuşun yanına salıverdim.
Çok anlaştılar. Tatile giderkende kafese ve heryere yemler sular bırakarak kapılarını açtım.
15 gn sonra izinden döndüğümde bir de ne göriyim.
kafesin içinde bir yumurta. Hemen yuvalığı kafese taktım. Yumurtayıda içine bıraktım.
Bir zaman sonra yumurtalar arttı ve üç adet nur topu gibi yavrularımız oldu.
Arkadaşım tatilden geldiğinde habere inanamadı.
Kızımızı size teslim etmiştik..emanete bu yapılırmı dedi. Yavruları paylaşalım dedim.. İstemedi.. kızını da almadı. :)
Şaka bir yana biz bakamıyoruz ..sende kalsın dedi. Yavrular bende gelişti büyüdü.. onların da yavruları oldu..yaşayıp gittiler.
Böylece arkadaşımla bir şekilde akrabağlık bağı kurulmuş oldu..
Ondandır Gülşenle olan arkadaşlığımızın temelinin sağlam olması. (gerçi, arada başıma kakar emanetimize iyi bakmadınız diye ama kayınvalide işte nede olsa)