19 Ekim 2009 Pazartesi

İlaç Niyetine Seyredilen Şahane Filmler!

Evvel zaman içinde, Chan Wook Park'ın yönettiği Old Boy'u seyredince,kendime gelmek için arka arkaya üç-dört Friends bölümü seyretmiştim. Öyle çarpmıştı beni. Şimdi Filmekimi için bilet alırken gene arandım demiyeceğim. Yok, aranmadım aslında. Galiba kısmetime düşen filmlerden biri buydu. Çünkü Filmekimi için bir tek Cumartesi günüm boştu. Haa.. Bir de galiba epeydir bir vampir filmi seyretmemiştim. Chan Wook Park'ın vampir filmi nasıl olur acaba diye aklımdan geçirmiş olabilirim. Galiba bilet alırken aklımdan geçmedi değil. Tamam itiraf ediyorum merak ettim ne yapayım yani? Ama yok. Olmuyor. Merak etmek her zaman iyi gelmiyor. Bünyem kaldırmıyor ki. Acayip sallayıp silkeliyor beni Chan Wook Park filmleri. Seyredince bir Chan Wook Park filmi, ardından kendime getirecek bir kaç insani film seyretmem gerekiyor. Dün kendimi kaptırıp evde üç film arka arkaya izlemişim... İşte şu filmleri...

Öncelikle Alfred Hitchcock'un gerilim şaheserlerinden biri olan 1954 yılına ait, Arka Pencere adlı filmi seyrettim. Ayağı kırıldığı için bir kaç hafta evinin arka penceresinden, karşı apartmanı röntgenliyerek geçiren bir fotoğrafçı... Başrollerde o zamanların yakışıklı jönü James Stewart ve büyüleyici güzeliğiyle Garace Kelly oynuyor. Bu filmi seyrederken resmen kendimi arka pencereden evleri dikizliyormuş gibi hissettim. Oturmuşum koltuğuma. Uzatmışım ayağımı. Ekrandan filmi izliyorum ya... Mesela... Film seyretmek de başka hayatları dikizlemek gibi değil midir aslında? Gerilim filmi dense de, bana sıcacık gelen bir filmdir Arka Pencere. Azıcık kendime geldim gibi bu filmi seyredince.

Sonra 1957 yapımı siyah beyaz bir film olan 12 Kızgın Adam'ı seyrettim. Bu film de gene tek mekandan geçen ve diyaloglar üzerine kurulmuş olan, durumu seyirciye sorgulatan, filmin sonunda da Henry Fonda'nın adliye binasından çıkarken göründüğü gibi insana kendini daha olgunlaşmış hissettiren bir film. 12 Kızgın Adam filmi de bana iyi geldi.


Ama... En sonunda Guguk Kuşu'nu seyrettim ya.. Oy,oy, oy! İnan bana yüreğimin kötü yağları eridi gitti! Öyle harikulade bir film yani, öyle böyle değil. 1975 yapımı bu filmde, hapishaneden kurtulmak için deli rolü oynarak, bir akıl hastanesine gelen Mc Murphy ve diğer akıl hastalarını canlardıran oyunculardan her biri sahi gibidirler. Seyirciye kim deli, kim akıllı düşündürürler. Jack Nicholson'a hayran olmamak mümkün mü? Hele Oscar aldığı bu filmdeki rolüyle. Hatta bu filmden sonra gene Jack Nicholson'ın oynadığı, Kubric'in baş yapıtı diyebileceğim The Shining'i seyretsem dedim... Hatta ardından da About Schmidt'i seyretsem ilaç niyetine! İyi gelmez mi? Heyy! Peki bu filmler varken evde, ne işim vardı benim Filmekimi'nde? İyi de seyretmeseydim Chan Wook Park'ın vampir filmini, seyredince sarsıp sallamasaydı gene bünyemi, kimbilir ne zaman aklıma gelecekti ki bu güzelim eski filmler? Hepsi de şahaneydiler!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder