Orhan Pamuk'un Kara Kitap'ını özledim. Böyleyim işte... Uzun zamandır görüşmediğim kimi arkadaşlarımı nasıl özlersem, kimi kitaplarımı da öyle özlerim. Gün gelir tekrar okumak isterim. Tüm kitabı okumam ama bazı özel bulduğum bölümlerine göz gezdiririm. Kara Kitabı epeydir tozlanmış olduğu yerinden zaten indirmiştim. Bir kaç gündür masanın üzerinde duruyordu. Adeta uslu uslu beni bekliyordu.Hasret gidermenin vakti geldi demek ki. Kara Kitap'ı elime aldım. Şöyle bir baktım. 1990 basımlı kitap defalarca ele alınmaktan o kadar eskimiş ki, zamanı gelmiş kabı değiştirilmiş. Demek kıyamamışım bu kitabı birine vermeye de tekrar ciltlettirmişim. "Eskiyi at yeniyi al" modasının geçerli olduğu günümüzde, hangi ciltciyi bulup, ne vakit becermişim? Kabında Kara Kitap yazmadığı gibi, bir de isminin tersine bembeyaz bir kapla kaplanmış. Sevgili kitabın sayfaları yaş aldıkça resmen sararmış. Canlı gibi... Ne çok çizmişim cümlelerini... Hele bir bölüm var ki, her okuduğumda tekrar tekrar çizmişim sanki. Çöktüm koltuğa. Okumaya başladım. İkinci Bölüm. Bölümün adı " Boğaz'ın Suları Çekildiği Zaman".
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder