4 Temmuz 2010 Pazar

Madem Zamanında "Futbolun Şairi" Demişler Ona... Kim mi? Tabii ki Maradona!



Futboldan hiç anlamadığım defalarca Hayal Kahvem'e yazdım.Misal, burada veya burada. Fakat müsaadenle Pele'yi, Maradona'yı, Metin Oktay'ı da biliyorum artık. O kadar uzun boylu değil. Bugün gazetelerde Dünya Kupası çeyrek finalinde Almanya'ya 4-0 yenilerek kupaya veda eden Arjantin Milli Takımı'nın Teknik Direktörü Diego Maradona, maç için, ''Suratıma yumruk yemiş gibiyim. Bugün hayatımın en acı günü'' ifadesini kullandı." diye bir yazı okuyunca, Maradona için üzüldüm ne yalan söyleyeyim.

Uzun zamandır şunu kabul ediyorum, futbol severler için futbol sadece futbol değil. Resmen futbolseverlerin afyonu. Nasıl gözlerini ayırmadan, tek nefes seyrediyorlar? İnanılacak gibi değil! Misal, kendi memleketlerinin maçı var değil mi, yıllık izinlerinden kullanıp işe gitmeyip maçları seyrediyorlarmış. Pes vallahi demiyeceğim. Çoktan kabullendim. Türkiye Dünya Kupası'na katılamadığı halde, farklı bir durum var mı? Yookk! Valla aynı... Bizim evdekiler de dahil.

Maradono için futbolu aşkla seven, aşkla oynayan, meşin topla şiir yazan biri, futbolun şairi diye bir yerlerde okuyunca, hiç unutabilir miyim Maradona'yı? Mümkün değil. Futbol görsel bir şenlik. Dolayısıyla futbol oynarken Maradona'nın hareketlerinin estetik olması, şiirsel bir görüntü veriyordu demek ki. Ne hoş! Bu yazının üstüne Maradona'nın bir fotoğrafını eklemek istedim. Sanal ansiklopedide pek çok yeni fotoğrafı olmasına rağmen, ben yukarıdaki halini tercih ettim. Omuzunda Che dövmesiyle muzaffer bir kaptan gibi. Madem zamanında futbolu şiir gibi oynuyordu, madem zamanında futbol oynarken insanlara şiirsel keyifler sundu, şimdi Teknik Direktörlüğünü yaptığı Arjantin Milli Takımının Dünya Kupası'ndan elenmesi umrumda değil. Benim gözümde Maradona, yukarıdaki muzaffer kaptan. Bana göre böyle. Maradona'yı ben hep böyle hatırlayacağım.

3 yorum:

  1. Yazdıklarınıza katılmamak elde değil. Dün çarşıdaydım ve sokaktaki insanların dev bir bilbort ekrarından sıcakta dikilip Almanya- Arjantin maçını seyrettiklerini gördüm. Sanki onlar için yaşam durmuş gibiydi. Bu tutku işi biraz enteresan.Belki biz de saatlerce bir konserin başlamasını beklerken onlara böyle çılgın görünebiliriz.
    Ben de futbol ile çok alakalı değilim.Özellikle şu aralar. Sadece ortaokulda iken "sarı fırtına" Metin Tekin için babama yalvarıp beni maça götürmesini sağlamıştım. Duygularıma gösterdiği hoşgörü karşısında her zaman büyük bir hayranlık duydum babama. Kendisi koyu bir Galatasaraylı olduğu halde Beşiktaş maçına beni götürmesi büyük bir özveri bence.
    Neyse artık fırtınalar yerini kasırgalara bıraktığı için yola devam etmek de daha zevkli. Sizin de bir yazınızda söylediğiniz gibi"uğruna perçem diye yandığımız bir tutam saç imiş". Ama yanmakla uslanacak gibi de olmadığımız çok kesin. Yunus' un dediği gibi:
    "Yanmakla derman buldu bu gönlüm."
    Not: Bu şehirde Zagor alabileceğim bir kitapçı yok herhalde. İkinci ellere bile baktım, bulamadım.
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  2. Yazık oldu Maradona'ya... Gerçekten de çok büyük bir futbolcuydu ama teknik direktörlük için biraz daha çalışması lazım. Her ne kadar Pele'yi daha çok sevsem de, her ne kadar Maradona sürekli Pele'yi aşağılayıcı laflar etse de bu kadar büyük bir fark yemeleri beni üzdü.

    YanıtlaSil
  3. O maşın gelişi daha kupa başlarken belliydi. Maradona'nın futbol anlayışı, 39'da, Alman Tanklarının üstüne yalınkılıç dört nala atlarını süren Polonya Süvarilerinin halinden farksızdı. Epik, göze (kulağa) hoş gelen insanı büyüleyen bir şiir. Ama ne yazık ki, günümüz anlaşıyışına uymuyor. Kas ve güç karşısında eriyip giden bir şiirsellik. Üstüne bir de kişisel tercih hatalarını eklerseniz ( sezonda iyi performans sergileyen iki ortasaha ve bir defans oyuncusunun kadroda olmayışı, yorgun ve bitkin Messi'yi yalnız bırakışı- yine bir forveti inatla kenarda unutması) bu son kaçınılmazdı. O yumruk, daha ilk günden rüzgarını hissettirmişti. Sanırım, Maradona yine Tanrıya güvendi. O kendisine has yeteneği bağışlayan Tanrısına. Oysa, sahada değildi ki. Zaten, başka bir Maradona da yok bu dünyada. Messi, ancak ve ancak Xavi ve İniesta lı bir orta sahan varsa Messi gibi çalışır. Alman kas yığınına gereken dersi, İspanyol yıldızlar verdi. Utanmasalar topu alıp, eve gideceklerdi. Futbolun özü bu. Toğu seveceksin. Topa aşık değilsen, seni aldatır.
    Ne olursa olsun, 82 yılının sıcak Haziran ayında, ilk kez renkli bir televizyondan akşamın o saatinde, MAradona'nın tüm İngiliz Milli Takımını içlerinden geçercesine-saydammışlarcasına yürüyüp gidişine tanıklık edebilmiş olmamın keyfini ve tadını hiçbir şey elimden alamaz. Ben bu adamı, canlı değilse de televizyondan defalarca izledim. Ayıla bayıla hem de. Bir şairin kendi sesinden, şiirini dinlemek gibiydi.

    YanıtlaSil