21 Mayıs 2009 Perşembe

Çizgiromanlarımız - Cem Özüduru ve Zombistan

İblis Etrigan ve yaratık ordusunun eline geçmemesi için, Merlin tarafından taşa saplanan Kanuni Sultan Süleyman’ın kılıcı ve yanına bıraktığı büyü kitabı, 1999 yılındaki İzmit depreminde depremzedelere yardım etmek üzere yeraltına düşen doktor Selma Tolon’un eline geçer. Selma bu kılıç ve büyü kitabı sayesinde Yeniçeri adında bir kahramana dönüşür. Yeniçeri adındaki bu kadın çizgi roman kahramanımızın Amerika’da bir kitabı yayımlanmış. Bu haberi internette gezinirken Ümit Kireççi’nin 2004 tarihli yazısında okumuştum. Çok hoşuma gitmişti bu durum. Çünkü bizim kültürümüze ait çizgi roman kahramanları olsun çok istiyorum. Tabi bu kitabı Amerikalılar yapmış. Gönül ister ki bizim çizgi roman yazarlarımız ve çizerlerimizin kitapları olsun, biz de takipçisi olalım diye düşünmekteydim.

Ç.R.O.P’un “Ben bir çizgi roman okuruyum” adlı kampanyası nedeniyle, ellerinde çizgi roman kitaplarıya poz veren kişiler, fotoğraflarını ÇROP’a gönderiyorlardı. Ben de desteklemek amacıyla, ÇROP’a "bizim köy"den epeyce fotoğraf gönderdim. Gönülleri nasıl istiyorsa öyle poz veren "bizimkilerin" ellerine, hep Türk çizerlerinin kitaplarını vermeye gayret ettim. Erdil Yaşaroğlu’nun Komikazede’si, Bahadır Baruter’in Ruhaltı’sı, Emrah Ablak’ın Tübitak’ı, Selçuk Erdem’in Unplugged’i, Ümit Kiremitçi’nin Çizgi Roman Senaryosu adlı kitabı, Ramize Erer’in Evlilik adlı karikatür kitabı.Daha çok gözüksünler, daha çok satılsın kitapları ve daha çok çizsin ve yazsınlar. İnsanlar bloglarda görüp alırlar mı demeyin, Tersninja tavsiyeleriyle çok sayıda kitap aldım ve film seyrettim, Kafaayarı sayesinde felsefe ve sinema konulu kitaplar okumaya başladım. Bir tek ben değilimdir herhalde bloglardan etkilenen,öyle değil mi?

İşte gene böyle bloglardan birinde, Zombistan diye bir çizgi roman tanıtımı okumuştum. Kitabın hem yazarı hem de çizeri olan Cem Özüduru 22 yaşındaymış. Konusuysa “ Zombi işgalindeki İstanbul”muş. Kitabın konusunun içinde İstanbul olacak ve İstanbul’u zombiler basacak! Merak etmez olur muyum şimdi ben bunu?Şahane! Bu ilk kitap iki kapak alternatifiyle çıkmış. Biri cinnetli kapak, diğeri kasvetli kapak. Okuyucunun zevkine bırakmışlar seçimi. Ben kitabı alırken iyiki tek alternatif cinnetli kapak vardı. Zor karar verirdim, iki kapak da ayrı güzel çünkü.

Kitabı satın alıralmaz, ilk kafeye girdim. Kitabı hemen zevkle okudum, bitirdim. Cem Özüduru’nun ellerine sağlık,şahane bir iş çıkarmış. Memleketin durumlarını -sadece üstündeki değil,atındakileri de !- bu kadar iyi algılayıp, kurgulayıp, yazıp, çizebilir mi 22 yaşındaki biri? Şaşırıyor insan, gerçekten büyük marifet!Üstelik anlatım dili içine memleketimin lehçelerini de katmış. Karadeniz ve Doğu lehçeleri ile, İstanbulda geçen bir zombi kitabını okumak bir zevkli bir zevkli ki anlatmakla olmaz, mutlaka okumak gerekir! Okurken işte İstanbul’un bizatihi kendisi diyorsunuz. Cem Özüduru’nun çizgileri kendine has ve çok etkileyici. Tebrik etmek lazım! (Cem’in bir tane bile fotoğrafını bulamadım sanal alemde. Hayret!) Ayrıca Rodeo Yayıncılığı da kutlamalı tabi. Çok iyi bir hizmet yapmışlar. Hem bizlere yeni bir romancıyı kazandırmışlar, hem de bizden bir çizgi romanın hayat bulmasına yardımcı olmuşlar. Sağolsunlar! Şimdi 2. kitabı bekliyorum merakla!

Kitabı okudum. Çantama koydum. Kafede hesabı ödüyorken, nedense garsondan korktum! Bu garson ya yaşayan bir ölüyse? Ben şimdi parayı uzatırken ya kolumu ısırıp yerse? Sanki zombiye benzemekte de! "Anneee!" dedim kendi kendime... Hemen İstanbul'dan kaçmalıyım hemen!Acilen dönmeliyim köyüme! Arkama bakmadan hem de! Garson peşimden mi geliyor, neeee? Zombi mombi yok değil mi bizim köyde?!... Şöyle bir şey duydum haberlerde: "İstanbul İstanbul olalı böyle dehşet görmedi!Yetkililer tuhaf saldırıların ardındaki gizemi çözemiyor............" Sahi mi? Neeee? Eyvaaah!

1 yorum:

  1. kitabı ben de okudum. hatta ben galiba çok erken keşfettim bu kitabı. internette yeni duyuluyor ama bir ay oldu ben kadıköyden almıştım. uzun olması ama rahat okunması, dergi gibi değil de insanı içine çekerek roman veya film gibi etki yapması hoşuma gitmişti en çok.

    YanıtlaSil