Hayatın sana
sırtını döndüğü zamanlar vardır hani. Hatırlasana. Hiç halinden anlamaz hayat.
İçin acıyordur, üşüyordur hatta. Olur mu deme? Olur, olur! İnsanın içinin
üşüdüğü zamanlar olur. Sırtın dik, başın yukarıda değildir eskisi gibi.
Duruşun, bakışın değişir. Omuzlar çökük, gözler kapanmakta... İnsanlar sırtını
sıvazlamak isterler, dokunsunlar bile istemezsin. İstersin ki o ara, kimse sana
bir şey demesin, seni kimse görmesin... Zaman hızla geçip gitsin. Hissettiğin
duygu geçmez bilirsin ama en azından zamanla küllensin. Hatta sen şöyle bir
uzun uyuyabilmek istersin. Ninenin anlattığı Eshab-ı Keyf gibi misal... Hani
bir zalim hükümdardan kaçan 7 genç ve bir köpek, bir mağaraya sığınmışlar.
Orada uykuya dalmışlar. Bir uyanmışlar ki, rivayet bu ya meğer 300 yıl
uyumuşlar. Devir, devran değişmiş. Belki de aynen böyle. Ne dersin?İhtimal bu
ya kurtulmuşsun o eski duygulardan. Olur mu olur, teselli bulursun bu
durumlardan. Sanki kötü bir düştü geçmişte olanlar. Bitti işte... Geçti, gitti,
tamam!... Hayat dönmeye başlar sana. Gülmeye başlar suratına. Halinden anlamaya
başlar bir sebeple. Nedense? Sırtın dikleşmeye başlar, başın yukarıya kalkar
yeniden. Duruşun bakışın değişir. Başlarsın insan içine girmeye, muhabbet
etmeye. Hatta kahkaha atarsın gerektiğinde. Ama artık eski sen
değilsindir.İçini üşüten şey değiştirmiştir seni, sen farketmeden. Giden
gitmiştir. Bir boşluk bırakmıştır yüreğinde. O yer hep boş kalır. Bilirsin
boşalan alan kolay hava alır. Üşür. İşte içim üşür ya zaman zaman... Bu
nedenle...Anlatabildim mi? Böyle bir şey işte...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder