Az önce kahve molası verdim. Hem kahvemi hüpletip hem Hayal Kahvem'e rüyamı yazmak niyetindeyim. Bak şimdi... Gece... Dün gece... Her şey birdenbire oldu... Epeyce yorgundum tamam mı? Bizim köyün köyündeki evde arkadaşlarla buluşmuştuk. Sevinçli bir telaş içinde tüm gün koşturup durmuştum. Her güzel birlikteliğin sonu vardı tabii. Günün sonunda evli evine köylü köyüne gitti. Ben bir yere gitmemiştim bu sefer. Uzatmaları oynamak istemiştim. Gece köyün köyündeki evde tek başıma kalmıştım. Kanepeye usulca oturmuş, dinlenmek amacıyla ayaklarımı uzatmıştım. Bir iki kitap karıştırmıştım önce... Hangi kitaplardı? İnan hatırlamıyorum. Şiir kitaplarıydı galiba. Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Nasıl bitkindim anlatamam. Sanki kafamı koysam… Kafam yastığımın yumuşaklığını bulur bulmaz... Anında uyuyup kalacaktım… Hal böyleyken bünyem uyumaya inatla direniyordu. Efendime söyleyeyim... Sanki gözümü kapasam… Bırak gözümü kapamayı, kirpiklerimi kırpsam... Yer yerinden oynayacakmış gibi yüreğim telaşla “dur, sakın gözlerini kırpma” diye yalvarıyordu. Tuhaf bir korku kaplamıştı içimi. Oysa.. Ne vardı ki? Turgut Uyar’ın o muhteşem Geyikli Gece şiirinde dediği gibi… “Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta…” Yooo… İnsan bu halde ne kadar dayanabilirdi? Direnemedim daha fazla tabii... Birdenbire kırptım kirpiklerimi. O kirpik kapama açma esnasında... Tam o anda... Ne olmuşsa olmuştu işte… Ben birdenbire kendimi bir ormanın derinliklerinde bulmuştum. Geceydi tamam mı? Bir ağaca yaslanmış ayakta duruyordum. Geyikli gecenin arkası ağaç… Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü… Çatal boynuzlarında soğuk ay ışığı… Kendi kendime konuşuyordum. “Hiçbir şey umrumda değil diyorum… Aşktan ve umuttan başka…” Sonra şaşkınlıkla etrafıma bakınıyor, “Ah, Tanrım. Burada ne yapıyorum?” diye haykırıyordum. Of… İstanbul aklıma bir gidip bir geliyordu biliyor musun? Anlamıştım. Geçen hafta gidememiştim ya... İstanbul fena halde burnumda tütüyordu. Gözlerimde bir çıban gibi büyüyor İstanbul… Ellerim kapıyı pencereyi çivilemekle meşgul… “Harlanma şehrim birgün dönerim… Harlanma şehrim sende ölürüm.” diyesim geliyordu ki... Her şey birdenbire oldu... Birdenbire vurdu gün ışığı yere... Birdenbire kendime geldim. Değişik bir rüya görmüştüm gene. Görüyor musun, bir göz kırpması zaman diliminde hemde.. Şimdi... Bu hafta İstanbul'a gitmeyi birdenbire aklımdan geçirdim... Heyy! Sana bir şey söyleyeyim mi? İstanbul'u aklımdan geçirdiğim anda... Sevinç birdenbire oldu... "Tuhafsın!" diyorsun değil mi? Ne bileyim? Tuhaf ne ki? Du bi... Yazamayacağım daha fazla... Bugün pazartesi... Çok işim var. Çoook. Tamam. İşe dönmeliyim. Kahve molam bitti. Şeyyy... "Hayırdır inşallah" demeyi unutma e mi?
NOT: Orhan Veli'nin Birdenbire adlı şiirinin, Turgut Uyar'ın Geyikli Gece adlı şiirinin ve Ahmet Erhan'ın Şehir adlı şiirinin bazı dizleriyle bir rüya anlatmaya çalıştım. Resim ise Cennetteki Yabancılar çizgi romanın bir karesidir. Koyulaştırılmış cümleler alıntıladığım dizelerdir. Bu Kahve Molası'nda gene şairlerin dizeleriyle oynadım. Hiç aklımda yoktu böyle bir yazı yazmak. İstanbul geldi ya aklıma... Her şey birdenbire oldu:)
Merhabalar,
YanıtlaSilHiçbir gecesi rüyasız geçmeyen babam, rüyasını "...akşam bir rüya gördüm..." şeklinde anlatmaya başlar ve bizlerden "hayırdır inşallah! dememizi bekler, kendisi de "hayrınız karşı gelsin" derdi.
Ben de sizin bu güzel rüyanız için "hayırdır inşallah!" diyorum.
Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim.
Selam ve dualarımla sizi en Güzel'e emanet eder, sağlıklı ve huzurlu günler dilerim.
Selam Yaz Blogcu, madem "hayırdır inşallah" demişsiniz, bende size "hayrınız karşı gelsin" demeliyim:) Teşekkür ederim.
YanıtlaSil